Bu salgınla birlikte Kızılay’ı gözler her alanda aradı. Ve sonunda Kızılay’da vatandaşın yardımına koştuğunu gördük. Kan stoku acil duruma gelmiş, Kızılay kansız kalmaya doğru gidiyor.

Diğer taraftan manevi olarak yoğun duygular yaşadığımız ramazan ayında salgınla mücadelede Diyanet İşleri Başkanlığımızı daha aktif görmek isterdik. Dinimizi en iyi ve en doğru biçimde anlatacak bu kurumu tartışmaların hep odağında bulduk.

Öğrenci Seçme ve Yerleştirme Merkezi’nde geçmişte yaşadığımız soru hırsızlığı salgın günlerinde unutulmuş değil. Ekonomide yaşanan gelişmeler salgın süresince vatandaşın derdine çare olmada geç kalmış. Yargı reformuna rağmen hala bu alanda siyasallaşma tartışmaları sürüyor.

Bu günlerde en kötü ve kanıma dokunan ise dün hainlerin kurduğu tezgah ile vatanını, milletini, devletini, bayrağını seven cumhuriyetimizin yılmaz savunucusu genelkurmay başkanımızın terör örgütü lideri olarak suçlanmasının yanı sıra 3 bin rütbeli subayın casuslukla itham edilmesini unutmamak gerekir.

Neden derseniz eli kanlı terör örgütü lideri bebek katiline yıllar sonra telefonla kardeşi ile görüşme imkanının verilmesine sessiz kalınması insanın canını sıkıyor ve kanına dokunuyor.

Bu zor günlerimizde “akil” olarak adlandırılanların hala net olarak ortaya çıkıp hangi rolü üstlendikleri bilinmiyor. Dünya Basın Özgürlüğü gününün konuşulduğu bugünlerde satılık, kiralanmış, esir edilen kalemlerin varlığı ise ayrı tartışma konusu.

Elini masaya vuramayan sivil toplum örgütleri, yanlışa dur diyemeyip yaşananlar karşısında sessiz kalırken susturulmuş STK’lar ile halkın vergisi ve hazineden beslenen yandaşları bu zor günlerde daha aktif görmek isterdi millet.

Salgın sonrası yaşanan ekonomik çalkantının büyük olmasının nedenlerinden birinin Merkez Bankası kaynaklarının kurutulması tartışmalarının doğması, ülkemin satılan varlıkları ve toprakları olduğunu salgın günlerinde unutmamak gerek.

Cemaat denilen FETÖ’nün ülkemizde bizlere yaşattığı o acı günleri çabuk unutup başka cemaat ve tarikatların o hainlerin boşalttığı alanları doldurmak adına cirit atmalarına karşı keskin yaptırımların hayata geçirilmemesi bu günlerde de adamın canını sıkıyor.

Salgın ülkemizi öyle meşgul etmeye başladı ki S400 mü, Patriot mu alacağız hala net olarak karar veremedik. TTK’ya Ensar Vakfı yöneticisi atıyoruz. Tıp Fakültesine veteriner atıyoruz, ülkemin kurucusuna dil uzatılıyor hala.

Bu vesile ile Atatürk ne büyük bir devlet adamı ve lidermiş, silah arkadaşları ile birlikte nasıl bir ülke kurmuş ki hala dimdik ayakta duruyor. Demokrasi ilkesinin en yeni ve akılcı uygulamasını sağlayan hükümet biçimini cumhuriyet olarak belirten Atatürk ve arkadaşlarının emanet ettiği Türkiye Cumhuriyeti’ni yine Atatürk’ün, “Ey yükselen yeni nesil! İstikbal sizsiniz. Cumhuriyeti biz kurduk, onu yüceltecek ve yaşatacak sizsiniz” sözleri dünya döndükçe geçerliliğini koruyacaktır. Bu nedenle yaşasın büyük ve güçlü Türkiye Cumhuriyeti.

NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE!