Seçim bitti, herkes boyunun ölçüsünü aldı. Halk olarak seçim
sonuçlarını birkaç gün daha konuşuruz, sonrasında gerçeklerle yüzleşiriz. Nedir
bu gerçekler derseniz; ekonomideki çöküş, artan gıda fiyatları ve mutfaktaki
yangın.
Gıdadan meyveye, iğneden ipliğe gelen zamlarla cepler
delindi, elde avuçta kalmadı. Şimdi kara kara düşünmeler başlayacak. 4 kişilik
bir ailenin bir tencere yemek için 30 lira harcaması gerekecek. Yemek sebze ve
et ağırlıklı olursa rakam 70 lirayı buluyor. Çocuklara bir bardak süt için 1.8
lira ödeyecek olan aile 3 tane biber alsa 2.4 lira ödeyecek. Patatesi sormayın,
geçen yıl 3 kilosu 5 lira iken şimdi 2 tanesi 4.5 liraya fırladı.
Yeme ve içme faturası 4 kişilik bir ailenin kirası dahil
günlük 175 lira gideri var. Açlık sınırını geçtik, artık yoksulluk sınırı
tartışılır oldu. 5 bin lirayı aştı yoksulluk sınırı. Asgari ücretin 2 bin lira
olduğu ülkemizde kira, elektrik, doğalgaz, su ve telefon faturaları ile gıda,
sebze ve meyve harcaması ile 4 kişilik bir ailenin yoksulluk sınırı tam gaz
artıyor.
Bu rakamı yadırgayan olabilir, insanca yaşamak, rahat, huzur
ve refah dolu bir yaşam düzeyini her insanoğlu hak etmektedir. Bu nedenle insan
olmanın onuruna yakışır bir hayat tarzı herkesin hakkıdır. Seçim bitti, karın
doyurma dönemi başladı. Allah herkesin yardımcısı olsun.
BİRİSİ ÇİN’E DUR
DESİN
Çin’in Uygur Türklerine zulmü devam ediyor. Her türlü
çirkinliği sergileyen Çin’i başta Türkiye olmak üzere dünya izliyor. Çin Uygur
Türkleri, Kazaklar ve diğer Müslüman azınlıkların asimile edilmesi adına
politikasını sürdürüyor.
Doğu Türkistan’da yaşayan Uygur Türklerini asimilasyon için
bir kampta toplayan Çin bu çirkinliği yetmezmiş gibi bir de utanmadan
sıkılmadan kampta topladığı 2 milyon kişinin DNA’sını polis zoruyla toplamaya
başlamış.
İnsanlığın yerle bir edildiği, Uygur Türklerinin her türlü
zulme uğradığı Çin’in faşist tutumu, kamptaki insanların parmak izlerini alıp,
göz taramasından geçirip, kan gruplarını tespit ederek baskı kurmasının
insanlıkla uzaktan yakından ilgisi yok.