Ülkemizde her şeyin güllük gülistanlık olmadığını anlamak
için ekonomi ile birlikte cezaevlerimize de bakmak gerek. 10 yılda
cezaevlerindeki artış yüzde yüzü buldu. Bu gidişle yeni cezaevleri inşaatı
furyası başlarsa şaşırmamak gerek.
Milletimizin cezaevlerine neden düştüğünü iyi analiz etmek
gerek. Onları kader mahkumu yapmaya iten nedenleri iyi irdelemek gerek. Ceza
infaz kurumunda 31 Aralık 2019 tarihindeki kişi sayısı, 2018 yılının aynı
tarihine göre yüzde 10.1 artarak 291 bin 546 oldu. Bu gidiş çok ta iyi
sinyaller vermiyor.
Ceza infaz kurumlarının 31 Aralık 2019 tarihindeki nüfusunun
yüzde 84,1’ini hükümlüler ve yüzde 15,9’unu tutuklular oluşturdu. Bu kişilerin
yüzde 96.1 erkek, yüzde 3.9'u ise kadınlar. 2019 yılı sonu itibariyle Türkiye'de
362 ceza infaz kurumu bulunuyor. 230 bin yatak sayısına sahip bu cezaevlerinde
60 bin 726 kişi çalışıyor.
Türkiye İstatistik Kurumu’nun verilerinden yola çıkarsak
ülkemizde her 100 bin kişiden 351’i cezaevinde, 12 ve üzeri yaşlarda ise her
yüz bin kişiden 430’u cezaevinde. Bu doğrultuda da önümüzdeki yıl açılacağı
söylenilen 91 adet cezaevinin inşaatı tüm hızıyla sürüyor. Dedim ya bu gidişle
yeni cezaevleri ile ülkemizi demir ağlarla örme yerine adeta demir
parmaklıklarla örmeye devam edeceğiz.
Ceza infaz kurumuna 1 Ocak-31 Aralık 2019 tarihleri arasında
giren hükümlüler eğitim durumu ve işlenen suç sırası itibariyle
değerlendirildiğinde; okuryazar olup bir okul bitirmeyenlerde yüzde 29,7, okuma
yazma bilmeyenlerde yüzde 24,1, ortaokul
ve dengi meslek okulu mezunlarında yüzde 21,2 ve ilköğretim mezunlarında yüzde
15,6 ile hırsızlık suçu; lise veya dengi okul mezunlarında yüzde 13,5, ilkokul
mezunlarında yüzde 13,0 ve yükseköğretim mezunlarında yüzde 8,1 ile yaralama
suçu ilk sırada yer aldı. Bu tespitten yola çıkarsak uzun lafın kısası diyerek
ortaya çıkan gerçek her şeyin başı eğitim olduğunu gözler önüne sermiştir.
YARGI MİLLETİN YARGISIDIR
Adalet Bakanı Abdülhamit Gül’den Plan Bütçe Komisyonu’nda
dile getirdiği, “Yargı AK Parti’nin, babamızın, kendimizin yargısı değil,
ülkemizin yargısıdır” sözlerinin altına imza atmayan olmaz. Ancak işin böyle olmadığını herkes biliyor.
Alınan yanlış kararların sayılarından, yada neler
olduklarından fazla söz etmeyeceğim, sadece Enis Berberoğlu ile ilgili yargıda
yaşananları hatırlatmak isterim. Yaşanan çelişkinin bir türlü ortadan kalk
maması millet nezdinde yargının sıkıntılı süreç yaşadığı gerçeğini görmek
gerekir.
Bir gün yargı herkese gerekli olacak, bu nedenle
iktidarlara, kişilere yada bir anlayışa ve düşünceye göre yargımızın
şekillenmemesi ve karar almaması adına siyasetin yargının üzerinden elini
çekmesi kaçınılmazdır.
Her şeye rağmen yargının bizlerin en büyük güvencesi
olduğuna inanıyorum. Adalet dağıtan yargının bünyesinde bulunan herkesin
kanunları vicdanları ile birlikte herkese eşit olarak uygulamaları tek
dileğimdir.