Cübbeli Ahmet Hoca olarak
bilinen Ahmet Mahmut Ünlü yeniden gündem oldu. Ülkemizde yüzün üzerinde tarikat
ve cemaatin silahlanarak çatışmalara hazırlandığını ileri süren Cübbeli,
bunların kim olduğunu savcılara açıklayacağını söyledi.
Savcılar ise Cübbeli Ahmet’i
bugüne kadar ifadeye çağırıp kim bunlar diye sormadılar. Sorsalar da millet
olarak kimlerin silahlandığını öğrensek ve hükümetin bu konuda atacağı
adımların neler olduğuna şahit olsak.
Cübbeli, birisi şeyh, diğeri
mehdiyim diyerek cihat ilan edeceklerini söylemiş ve tehlikeli bir gelişmeye
dikkat çekmiş. Allah ve Peygamber adına dini kullanıp tüccarlık yapan insanların
duygularını sömürenlerin sayısı geride bıraktığımız yallar içerisinde artmaya
devam etti, gelinen nokta ise bu.
Sözde tarikat şeyhlerinin
akıl dışı söz ve davranışlarının İslam’a ne kadar zarar verdiğine hep birlikte
şahit oluyoruz. Kendini erişilmez gören bu sözde tarikat şeyhlerinin verdikleri
saçma sapan fetvaları dinleniyor, bu meczupların dinimizi nasıl sömürdüklerine
şahit oluyoruz. Bunu cümle alem biliyor.
Düşünebiliyor musunuz
bunların arasında 6 yaşındaki kız çocuğu ile evlenmeye cevaz verenden, asansöre
kadınla birlikte binmenin halvet olarak görüleceğine, yatakta uykusuz geçen
zamanın şehvete yol açacağına kadar din dışı söylemlerde bulunan bu tiplerin
maalesef peşinden koşanlar var.
Bildiğim kadarıyla Peygamber
efendimiz hiçbir tarikat ve cemaat kurmadı, ümmetini tarikatlara ve cemaatlere
yönlendirmedi, Hicret’i ‘medeniyet’ anlamındaki ‘Medine’de yaptı. Cemaat ve
tarikatlara girenler akıllarını kiraya verirler. Bununla kalmayıp maddi olarak da
bağımlı hale gelip elde avuçta ne varsa verir ya da alırlar, aldıklarının
karşılığını da mutlaka manevi anlamda erozyon yaratacak biçimde ödediklerine
şahit oluyoruz. Bunun en son örneğini de 15 Temmuz’da yaşadık ve gördük. Yaramız
hala kanıyor.
Söyleyeceğim şu ki
Müslümanların kendilerine referans olarak alacağı tek kaynak Kur’an ve Kuran’da
anlatılan Peygamberimizin davranış ve söylemleridir. Tarikat ve cemaatlere
Müslümanların ihtiyacı yoktur, her Müslüman’a Kur’an ve Peygamber yeter.
Dinimiz adına insanlığı
sömüren tarikat ve cemaatlere ihtiyaç yoktur, bunların tek derdi İslam adı
altında dinimizi ve insanlığı sömürmektir. Bunun son örneği de 12 yaşındaki kız
çocuğuna sarkan meczubun mal varlığı ile ortaya çıkmıştır.
Şu bilinmeli ki, Yüce
Rabbim’in, İslam’ın ve Müslümanların tarikat ve cemaate ihtiyacı yoktur. Bu
alanda ortaya çıkanların tek derdi sömürüdür. Atatürk daha o günlerde tarikat
ve cemaatlerin dine ve topluma verebilecekleri zararları görmüş, Elmalılı Hamdi
Yazır’a Kur’an tefsiri yazdırmıştır. Yazır’ın yazdığı o tefsir, hala en yüksek
kabul gören eserdir.
Büyük Önder Mustafa Kemal
Atatürk, Kastamonu konuşmasında, “Her sarıklıyı hoca sanmayın, hoca olmak
sarıkla değil, dimağladır. Arkadaşlar, efendiler ve ey millet; iyi biliniz ki,
Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler, meczuplar memleketi olamaz.
En doğru, en hakiki tarikat, medeniyet tarikatıdır” diyerek yaşanan bu
tehlikeye dikkat çekmiştir.
Gelin dinimiz adına ortalıkta
cirit atanlara karşı hep birlikte mücadele edelim. Savcılar Cübbeli’yi
çağırsın, ülkemizi iç savaşa götürecek, çatışma çıkaracak kimler hepsi ortaya
çıksın, çünkü inananların tarikata ve cemaate ihtiyacı yoktur, herkese sadece
ve sadece Allahım yeter.
Bu arada, yaşanan bu gelişmelerin ışığında fotoğrafın genişine baktığınızda bunların arkasında haçlılar olduğunu söylemek doğru olur. Haçlı seferleri ile Müslümanların elindeki kutsal topraklar üzerinde askeri ve siyasi kontrol kurmak için akınlar düzenleyen Hristiyanların ülkemizde bu emellerine alet olduklarını ilk Genelkurmay Başkanımız Mareşal Fevzi Çakmak aşağıdaki sözleri ile tespit etmiştir.