Büyük mücadeleler sonucu Mustafa Kemal Atatürk ve silah
arkadaşları sayesinde kurulan Türkiye Cumhuriyeti’nin dinamikleri ile oynanmaya
devam ediliyor.
Çok geriye gitmeye gerek yok, son dönemdeki gelişmelere bir
bakalım: Andımız yasaklandı, Devlet Nişanı’ndan Atatürk’ü sildiler, yetmez
dediler, astsubay okulları ile harp okuluna öğrenci alımlarıyla ilgili
yönergede, “İrticai ve bölücü görüşleri benimsememiş veya bu faaliyetlere
karışmamış olmak” hükmünü kaldırıp yerine “Terör örgütlerine veya milli
güvenliğe karşı faaliyette bulunduğuna karar verilen gruplarla üyelik, iltisak
ya da irtibatlı bulunmamak” şartını koydular.
Daha dün kim olduğu belirlenemeyen şerefsizler Atatürk’ün
büstüne saldırıp hakaret içeren yazılar yazdılar. Müzik korolarından Türk
sözcüğü çıkarıldı. Türk sözcüğüne ve en büyük Türk olan Atatürk’e karşı
rahatsızlık duyanların hamleleri bitmiyor.
Bunların tartışması sürerken Atatürk ismi askerlerin
kitaplarından da çıkarılmaya başlandı.
2002 yılından bu yana yürürlükte olan ASTTASAK ve SUTASAK
yönergelerinde 8 yerde geçen Atatürk adı ve ilkeleri tamamen çıkarıldı,
‘Hizmete özel’ denildi. “Astsubaylık Eğitimi Kazandırma Eğitiminde amaç
astsubay adaylarının ASTTASAK eğitiminin amacı doğrultusunda görevlerini Türkiye
Cumhuriyeti Anayasası ve Anayasamızın temelini teşkil eden Atatürk ilke ve
devrimleri doğrultusunda çağdaş ve bilimsel yaklaşımla kavrama ve yerine
getirme yeteneği kazandırılmalı” ifadeleri siliniyor, yerine “Astsubaylık
Anlayışı Kazandırma eğitiminde amaç astsubay adaylarının ASTTASAK eğitiminin
amacı doğrultusunda görevlerini Türkiye Cumhuriyeti Anayasası ve ilgili mevzuat
doğrultusunda bilimsel düşünebilme becerisini kullanarak kavrama ve yerine
getirme yeteneği kazandırılması” yazıldı.
Şimdi sormak gerek: Cumhuriyetin temelini oluşturan
Cumhuriyetçilik, Milliyetçilik, Halkçılık, Devletçilik, Laiklik ve İnkılapçılık
(Devrimcilik) mı rahatsızlık verdi?
Türk olmanın düşünce sistemini oluşturan bu ilkelerden
korkmak, kaçmak ve onları yok saymak hangi amaca hizmet etmektedir? Bu ilkeler
çağdaşlaşma, akılcılık, bilimsellik, demokrasi, ulusal egemenlik ve tam
bağımsızlık ilkelerinde bulunan ortak özelliktir. Bunlar mı rahatsızlık verdi?
Atatürk ilkeleri ile ilgili en önemli nokta, “Bu ilkelerin
tarihi bir birikimin eseri olduğu ve bir bütün olarak ele alınması
zorunluluğudur. Çünkü bu ilkeler, ancak birbirini tamamlayan bir bütünün
parçaları olarak siyasal, ekonomik ve toplumsal anlam taşırlar. Bu ilkelerin
herhangi birinden feragat edilmesi, Atatürkçü düşünce sisteminin içini
boşaltacağı gibi, ilkelerden kaynaklanan yerleşmiş birtakım değerlerin de
çözülmesi sonucunu doğurabilir olmasıdır” sözlerini bir kez daha okuyun.
Buradan yola çıkarsak, bu ilkelerin içini boşaltma yolunda
adım adım ve sinsi sinsi ilerlendiğini görmek mümkün. Cumhuriyetten uzaklaşan,
milliyetçiliği yok sayan, halkını saymayan, devletin üniter yapısı ile oynayan,
din ve devlet işlerinin birbirinden ayrılmasını ortadan kaldıran ve çağdaş
medeniyetler seviyesine ulaşmada devrimlerin engellenmesine çanak tutmak
isteyenler Türk milletinin varlığının temeline dinamit koymaktan başka bir amaç
taşımazlar.
Türk olmak ve Türk milleti olmak neden birilerinin zoruna gider? Bağımsız Türkiye Cumhuriyeti şemsiyesi altında yaşamak neden rahatsızlık verir? Şanlı bayrağımızın altında özgür yaşamak, özgürce ibadetimizi yapmak, maneviyatımızın ve inancımızın sesi olan ezanımızın okunması neden rahatsız eder?
Vatanımızı bizlere emanet eden Atatürk ve silah
arkadaşlarına ihanet edenlere ve bunlara çanak tutanlara tavsiyem, bu sevdadan
vazgeçmeleridir. Yineliyorum, gelin oynamayın Türkiye’nin ve Türk milletinin
dinamikleriyle.
Atatürk’ün ‘Gençliğe Hitabe’sinin sonunda yer alan, “Ey Türk
istikbalinin evlâdı! İşte, bu ahval ve şerait içinde dahi, vazifen; Türk
istiklâl ve cumhuriyetini kurtarmaktır! Muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki
asil kanda, mevcuttur!” sözlerini hatırlatıyor, Türk’ün Türk’ten başka dostu
olmadığını herkesin bilmesini istiyorum. Atatürk’ün gösterdiği yolda dün olduğu
gibi bugün ve yarın da Türk milleti yürümeye devam edecektir.
Ne mutlu Türküm diyene!