Sağ ve sol sözcükleri nasıl gelişti? Hepimizin bildiği gibi, 1760 yıllarında baskılara dayanamayan Kral 16. Louis meclisi toplama zorunda kalmıştır. Veto hakkını oluşturan ve ruhban sınıfı, oturum başkanının sağ yanında, kralın ayrımcılığını reddeden, köylü sınıfının yanında ve yönetimden hak talep edenler ise sol yanında oturmalarıyla bu iki masum kavram ortaya çıkmıştır. Kimileri sağ düşünceleri kimileri de sol düşünceleri savunarak günümüze dek gelindi. İnsanlık var olduğu ilk günlerden beri sürekli daha iyi ve rahat yaşamanın olanaklarını araştırmışlardır. Sağ genelde tutucu ve milliyetçi bir yapı içinde görünürken, sol, toplumcu ve emekten yana özgürlükçü düşüncelere sahiptir. Ancak gerçek sol anlayışın dünyadaki örnekleri hep çarpıtılmış bir durum arz ediyor. Sağ zaten kendini her zaman göstermektedir.

Peki, ülkemizdeki durum nedir? Ne yazık ki, elle tutulur bir meta gibi hak ve özgürlükler, hukukun üstünlüğü ve emekçileri hiçbir zaman özümseyemedik. Cumhuriyetin kurulduğu yıllardan beri kırsal bölgelerin kalkınmasını çözemediğimiz gibi feodal yapıya prim verdik. Sağ düşüncelerin amacına ulaşması için halkın dini inançlarını öne çıkarmaya çalıştılar. Oysa sol düşünce, özgürlükler içinde herkes dini inancı doyasıyla yaşayabileceği ortamlar sağlamaya çalışsalar da başarılı olamadılar. Ülkemize baktığımızda halkımız, hak hukuk ve özgür düşünceyi şekil değiştiren feodallere tercih etmişlerdir.

Burada çok önemli nokta şuradadır: Ulu Önder’in, dünya siyasetini iyi tahlil ederek halkımıza uygulanacak ve halkımızı köle koşullarından kurtaracak ekonomik bir sisten yaratmış olmasıdır. İşte ‘karma ekonomi’. Bu düşünceyi kim biliyor veya ne kadar bilen var? Doğal olarak şunu söyleyebiliyoruz: Masum olan sözcükler, insanların çıkarına göre uygulanırsa masumluktan çıkar. Elbette bunlar bizlerin eseridir. Öyle görünüyor ki, ülkemizde siyaset bilinçli olarak yapılmıyor. Hep çıkarcı ve beklenti içinde bulunduk. Kendimizi öğretiye veremedik. Biz umutla bekliyoruz. Yine de halkımız doğruları kendisi bulacaktır.