Bugün iktidar eliyle ülkemizde bir hegemonya yaşanıyor.
Totaliter baskılar bu çağda önceleri gibi sökmüyor artık. Çok geri kalmış
ülkelerde dahi uyanışlar var. Türkiye halkının iklimi bu tip padişahlık
havalarını fazla taşımaz. Dine dayanılarak alınacak yol bu kadardır. Zira dini
çok yanlış yerlerde kullandık. Halkımızın inançlarını sömürebildiğimiz kadar
sömürdük. Artık herkesin evinde ve elinde internet ve telefon olduğundan
yolsuzlukların saklanması da oldukça zor. Bir avuç kişi ülkeyi uçuruma
götürüyor ama milyonların sesi çıkmıyordu. Teknoloji sayesinde halkımız
gerçekleri görüyor.
İşte gürleyen halkın sesi İmamoğlu çıktı susmadı. Avazı
çıktığı kadar milyonların sesi oldu. Ama kul hakkı yiyenler hukuktan korktular.
Ancak, Allah korkusu unutuldu. İlahi Yaradan bakın ne diyor. “Zerre kadar hata
ve yanlışın hesabı sorulacaktır.” Alın teriyle kazanılan bir belediye
başkanlığını türlü oyunlarla adamın elinden al, haziran yirmi üçte yeni
seçimlere götür. Sizin adaletiniz bunu sorgulayamıyorsa ilahi adaletin elbette
soracağını hiç düşünmediniz mi? Aklımızdaki derin soru da şudur: Halkımız bu
hukuksuzluğa ne kadar ortak oluşudur?
Gelişmeyi başarmış ülkelerde korku yoktur. Çünkü onlar
adalete güvenmişlerdir. Bizim gibi gelişmeyi beceremeyen ülkelerde tehditler
hukukun önüne geçti. Bir sömürge düzeni yaşıyoruz. Haziran ayında yapılacak
olan İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçimleri ülkemiz açısından tam
bir beka sorunu olarak karşımıza çıkıyor. Recep Tayyip Erdoğan, kendisini
ortaya koydu. Dönüşü de yok. Kazansa da kaybetse de ülke acısından ekonomik
sıkıntılar çözüm bulacak gibi değil. Açıkça, IMF ve diğer siyonist ekonomik
danışman şirketlerine muhtaç olacak. Bu durum ülkeye katmerli bedeller
getirecek. Şayet seçimi AKP kaybederse erken seçim süreci daha fazla hızlanacak
gibi gözüküyor.
Öyle veya böyle sadece ekonomik göstergeler ülkede yaşanan
hükümdarlığı sonlandıracak gibi. Burada Hz. Ali’nin bir sözünü anımsayalım:
“Eğer bir yönetici ısrarla zulme devam ediyorsa bil ki sonu yakındır. Eğer
mazlum da ısrarla direniyorsa bil ki zafer yakındır.”
O nedenle ülkemizi yönetenler doğru bildikleri yolun
yanlışlığını bir an önce anlayarak halka hukuka ve adalete dönmelidirler. Şunu
çok iyi algılamamız lazım: Ülkemizden başka yaşayacağımız yurt yok. Bu ülkede
yaşayan halkımızı da mesut etmek yine bizim elimizdedir. Yeter ki, hukuktan
ayrılmayalım.
Sonuçta, hak hukuk, adalet ve demokrasi adına zafer halkımızın
olacaktır.
GÖRECEĞİZ!