SON DAKİKA
SON DAKİKA


Türkiye'de Başarı İçin Kurumsal Kimlik Yoktur... Lider Vardır... Lideri Olan Kazanır
11.07.2020
 
Gerek siyaset gerek iş gerekse de spor dünyası için Türkiye ile Batı’yı “Kurumsal” olarak asla kıyaslamamak gerekir.
Türkiye tarih boyunca liderler ülkesi olmuştur.
Güçlü veya güçsüz liderlerin varlığı ile yol almıştır veya almamıştır.
Siyaset dünyasına bakın.
CHP en güçlü varlığını Ecevit ile yaşamış.
Sonrası ezeli muhalefet. DP en güçlü varlığını Menderes ile yaşamış sonrası tufan.
DYP en güçlü varlığını Demirel ile yaşamış.
Sonrası yok.
ANAP en güçlü dönemini Özal ile yaşamış sonrası kaybolup gitmiş.
RP partisi Erbakan ile varlığını hissettirmiş sonrası yüzde 1’lik hale gelmiş.
MHP‘yi ayrı bir yere koymak gerekir ki Alparslan Türkeş’in ülkücülere emaneti olarak varlığını sürdürüyor.
Efsane bakanlara bakın keza. Öyle...
Hala geçmişe dönerek “NE BAKANDI?” neden deriz.
Çünkü o bakanlık koltuğuna güç verdiği için.
Bugün Tayyip Erdoğan olmasa AK Parti olur mu?
Mümkün mü?
Bugün aldığı oyun yarısını alamaz.

*

Bunları neden yazıyorum diyeceksiniz?
Güçlü lider olmadan bu ülkede ne siyasi partiler, ne iş dünyası ne de spor kulüpleri varlıklarını güçlü bir şekilde sürdüremez. Liderlik öyle lider demekle olmaz.
Konuşmakla olmaz.
Toplum karşısında aciz durumlara düşerek olmaz.
Güçlü kararlar alarak.
Ve...
Aldığın kararları hayata geçirerek olur.
Camialarını arkandan yürüterek olur.
Camialarının hakkını, hukukunu sözde değil özde koruyarak.
Koltuktan güç alarak değil koltuğa güç vererek olur.
Yani Türkiye’nin genlerinde siyasetten iş ve spor dünyasına kadar kurumsal kimliklerin güçlü varlığının sürdürebilir olmasında hep “LİDER” gerçeği var olagelmiştir.
Gelelim spor dünyasına.
İşte Trabzonspor gerçeği.
35 yıldır bu mesleğin içindeyim.
Hep yakından takip ettim.
Hep bir evlat gibi yanında olduk.
Sadece Trabzonspor değil Türk futbolu Mehmet Ali Yılmaz gerçeğini inkar edebilir mi?
Belki genç nesil bilmeyebilir.
Türk futbolunda ve Trabzonspor’da Mehmet Ali Yılmaz milattır.
Trabzonspor’un o efsane şampiyonluklar yaşadığı dönemin ardından, Ali Kemal Denizcilerin satıldığı, ekonomik olarak çöküşe geçeceği belki de bugün Eskişehirspor gibi olacağı bir dönemde “Kurtarıcı” olarak kulübün başına getirilmedi mi? Türkiye’de iki kez vergi rekortmeni olmuş, iş dünyasının güçlü bir ismi olarak Trabzonspor Başkanlığı görevine getirilmesi Trabzonspor’u uçurumun kenarından almıştır.
O yıl başkanlığa gelmemiş olsaydı.
Para pul yoktu.
Kulüp ekonomik olarak borç içindeydi.
Kurtuluşu bir sihirli eldi.
O günleri kimse anlatmaz!.
Çünkü vefasızlık, nankörlük içimize işlemiş.
Geldi yazdığı bir çek ile bütün borçları sıfırladı.
Herkes şaşırıp kaldı.
Gelir gelmez 83-84 yılındaki şampiyonluğu yaşattı.
Trabzonspor tesisleşmede Türkiye’nin ilk kulübü oldu.
Ne Fenerbahçe’nin Dereağzında ne Galatasaray’ın Florya’da ne Beşiktaş’ın Fulya’da tesisi vardı!

*

Açın tarihi okuyun.
Beyaz takım elbisesi ile Trabzon’a ayak basan dönemin Özgür otelinde konaklayan Mehmet Ali Yılmaz, tek başına o tesisleşmenin altına elini koyan adam oldu.
O olmasaydı sonraki yıllarda Trabzonspor sahadaki büyüklüğünü masaya taşıyamazdı.
Trabzonspor her alanda İstanbul kulüplerine abilik yaptı.
Ona rağmen ne yaptılar?
O günleri yaşayanlara sorun.
Çünkü büyüklüğün sadece şampiyon olmakla ölçülmeyeceğini sahada olduğu gibi masada güçlü varlığın olması gerektiğini hep gösterdi.
Merhum BJK Başkanı Süleyman Seba’ya bile kulübü yönetmesi için ekonomik olarak yardım eden bir başkan gerçeği.
Hani deriz ya “AĞA” Mehmet Ali Yılmaz öyle bir başkandı.
Elinde tesbihi ile televizyona çıkan, “Ara verin de sigaramı içeyim” diyerek ara verdirten, Malatya’da oynadığı sırada Ünal Karaman’ı İstanbul kulüpleri alırken “Oturun yerinize ben alıyorum“ diyen ve İstanbul’da gözlerinin önünde boğazda yatta imza attıran, Trabzonspor'un hakkının gasp edildiği bir maç sonrası TV ekranında ”İstifa edecekler başka yolu yok” dediği gece MHK başkanını istifa ettiren bir başkana şahit olduk biz!.
Ya Avni Aker’deki Ali Şen’in başkan olduğu bir Fenerbahçe maçında tribünden atılan küçük bir taşla kendini yere atan Otto Bariç yüzünden tatil edilen maç sonrası herkes Trabzonspor hükmen mağlup edilir derken, ağırlığını koyarak Fenerbahçe’yi hükmen mağlup ettirip kupalardan bir yıl ceza aldıran başkana şahit olduk.
Havuz gelirinde Trabzonspor’u 4 büyük kulüp yerine koymayanlara karşı “Böyle olmaz” diyerek İstanbul takımları ile aynı gelir seviyesine getirten bir başkana şahit olduk.
Trabzonspor’da yönetici yapacak isim bulunamazken kendi parası ile (iş vererek) yöneticilik yaptıklarına şahit olduk. İstanbul kulüplerinin başkanlarının "Ne yapabiliriz?" noktasında her sıkıştıklarında onun ofisinin kapısını aşındırdıklarına hep şahit olduk.
Neler neler.
Yazsak roman olur.

*

Hey gidi günler hey.
Hangisi yalan.
Daha neler neler.
Belki genç nesil bilmez.
Ta ki 2000 yılındaki kongreye kadar böyle gitti.
Çünkü havuz geliri çıktı mertlik bozuldu.
Dün maaş verdiği Teknik adam Sümer’I başkan yaptılar.
İthamlar, karalamalar.
Vefasızlıklar.
Nankörlükler.
O bozulma işte bu bozulma!
Trabzonspor orada bütün lobi gücünü hapsedildi...
M. Ali Yılmaz olacaktı da şike ile çalınan şampiyonluk olacaktı.
M.Ali Yılmaz olacaktı da Başakşehir Başkanına tek laf söylemeyen başkan olacaktı!
Diyeceksiniz ki Başkan niye konuşmuyor.
Siz onun onda biri kadar ihanet yaşamış olsaydınız ne yapardınız?
Yıllarca sırtınıza binenler ve sizin verdiklerinizle hava atanlar tarafından nankörlüğe uğramak nedir?
Trabzon ve Trabzonspor'da yöneticilik yapanlar için neler yapmadı ki?
Kime faydası olmamış ki.
Bilmesem. Eksikler, hatalar insanoğlu için var.
Ama vefa.
Bir semt adı değil ki?
Ömür tükenmiyor değil ki?
Adamlık baki değil mi?
Üzerindeki paltoyu çıkarıp yöneticisine veren, altında arabadan inip teknik direktörüne veren, müteahhit yönetiminden iş yapsın diye evler alan, yöneticisi batmasın diye yardım eden bir yiğit adamdır M. Ali Yılmaz.
Yaptığı okullar. Yaptığı yardımlar.
Kapısını çalıp ta eli boş dönenim var diye merak ediyorum.
İnanın yoktur.
Dedim ya.
Ahh vefa ahh.

*

Mehmet Ali Yılmaz'ı tanımak için yaşamak lazım.
Yaşayanlarında vefa için anlatması lazım.
Onun bu övgülere ihtiyacı yok kuşkusuz.
Ama bizim ona vefa için anlatmaya ihtiyacımız var.
Sonraki yıllara bakın.
Trabzonspor ekonomisi batırılan, nerede ise 5 cente muhtaç hale getirilen, sürekli hakkı gasp edilen, şampiyonluğu elinden çalınan “Aslan” değil “Kağıttan aslan” rolüne büründürülen, işte gördük kendisine küfür edildiği için sahaya inerek rakip kulüp çalışanlarının peşinde koşan başkan ve yöneticiler haline gelen bir kulüp gerçeği ortaya çıktı.
Mehmet Ali Yılmaz’ın siyaset dönemi ve Spordan Sorumlu Devlet Bakanlığı dönemi de keza böyledir.
Efsanedir.
Beş kuruş bakanlık parası almamış.
Hayır işlerine dağıtmış.
Ve ihtiyaç sahibi olan TBMM'deki ve bakanlıktaki çalışanlara.
Kulüplerin karşısında el pençe durduğu bir bakan.
Kendi partisi dahil siyaseti el çektirip futbola özerkliği getiren bir bakan.
Hakemler yüzünden çıkan tartışmalara dahil el koyarak maçlara atanan hakemleri kura ile belirleten.
TFF kongrelerinin bağımsız bir şekilde yapılması için kongrelerde en önde oturup takip eden bir bakan gerçeğini yaşadı bu ülke. Bakanlığın dili olsa da konuşsa.
Bir düşünün bakansınız, Alaattin Çakıcı ve Sedat Peker ile yan yana resimleriniz gazetelerde boş boy yayınlanıyor.
Gündem oluyor.
Bakan mafya ile manşetleri atılıyor.
Gazeteciler kendisine soruyor.
Hiç oralı olmuyor.
Bakın verdiği cevaba. "Niye rahatsız olmuş birileri. Alaattin'de, Sedat'ta benim yeğenlerim, hemşehrilerim.
Tabiki konuşacağım" İşte böyle cesur yürek bir adam.

*
Aranmıyor mu M. Ali Yılmaz.
Allah uzun ömürler versin varlığını eksik etmesin.
Trabzon'un yetiştirdiği, adından gururla bahsedilen bir lider gerçeğidir.
Eğilmez. Bükülmez. Minnet etmez.
Kendi doğruları ile yaşar.
Yardımseverliğinde üzerine insan tanınmaz.
Çok, çok özel bir adamdır.
VE ÇOK İYİ BİR LİDERDİR.
Onu bir mekana girdiği zaman, bir TV ekranına çıktığı zaman, bir konu hakkında konuştuğu zaman, hak ve hukuk korumadaki tavrı ile zaten görürsünüz.
Gördük de.
Yazımın başında dedim ya.
Türkiye’de gerek siyaset, gerek iş dünyası gerekse spor kulüpleri için kurumsal kimliklerin güçlü varlığı, sahip oldukları güçlü liderlerle var olmuştur ve olmaya da devam etmektedir.
Konuşan değil konuştuğunu hayata geçiren.
Yeri geldiği zaman masaya yumruğunu vuran liderler gerçeğidir Türkiye.

AT SAHİBİNE GÖRE KİŞNER dostlar...

Son sözüm şudur; Sahip olduğumuz değerleri sen ben kavgası ile bu şehirden soğutmayalım.
Vefa nedir bilelim.

 

© 2020 www.karadenizgazete.com.tr | Karadeniz Gazetesi bir Güçlü Ticari Ve Sınai Ürünler Pazarlama Ticaret Ve Sanayi Anonim Şirketi ‘dir.

Giriş Yap