Çaykur Rizespor bu sezon başı yeni bir yapılanmaya giderek “ucuz ete” yöneldi. Ucuz etin yahnisi yavan olur demiş atalarımız.. Ne yazdım sezon başı klasik yazımda; “Çekirge yeniden sıçramaya hazır mı?..” Gelinen nokta beni şaşırtmadı, bu sezon da mayıs ayına kadar sancı çekerek, kıvranarak ligi tamamlayacağız. Bu sezon kurulan kadroda gençler iyi niyetli; koşuyorlar, mücadele ediyorlar ama bir yere kadar. Takımda sistem başta olmak üzere devamlılık ve kaliteli ayak yok.

Bana kalırsa en önemlisi ise saha içinde patron yok. Topa basacak, sakin kalacak, çevreyi tarayacak ve maç içinde hakeme hafiften “efelenecek” bir “kaşar” bizde yok. Haftalardır Rizespor göze hoş gelen futbol ortaya koyuyor, koyuyor da ortada sonuç yok. Rakip takım kalecileri Volkan, Harun ve en son Ramazan kalesinde devleşiyor. Şu takıma iyi bir 10 numara bir de kaliteli golcü alsan işi kökten çözeceksin de...

Senin gücün demek ki İnegöl’e yetiyor. Rizespor, geçen sezonki Sivasspor’u hatırlatıyor bana. İyi oynuyor, mücadele ediyor fakat kazanamıyor, kırılma anlarında yediği basit gol ve gollerle maç kaybediyor. Aman dikkat, sonu aynı olmasın beyler! Futbolda iyi oyuna puan vermiyorlar. Bu zamanda kötü oyna maç kazan. Senin sistemin oturdu mu, kaliteli ayak sayın arttı mı zaten işi her türlü götürürsün. Yeşil – mavili takım her maçta pahalı golleri çok ucuz yiyor. Kasımpaşa takımı da ilk devrenin bitimine çok az süre kala çok ucuz bir gol attı bize.

Maç boyunca otobüsünü kale önüne çekti, çok iyi savunma yaptı, ani toplarla tehlike yarattı, istediği üç puanı da aldı gitti. Bizde durum ise final pasları ve orta saha oyuncularının kalitesizliği! Yok bir beyin sende, dar alanda problem çözecek, skora katkı yapacak bir ayak. Bir takım düşünün geride kalan 14 haftada biri çıksa sana tek başına maç alsa! Yok. Tam tersi Hikmet hocanın haftalardır forma şansı verdiği isimler yaptıkları veya yapamadıkları ile maç kaybetmede başrol oynuyorlar. Bu sezon kurulan takıma yorgan kısa geldi açıkça. Devre arasına kadar toplayacağın puanlar ve yapacağın kaliteli transferlerle ikinci devre ayağa kalkmak, bu işi temizlemek yönetimin boynunun borcu olsun diyelim ve haftalardır televizyonda canlı yayında söylediğim ve gazetemde yer alan istifa seslerine son kez yer vererek nokta koyayım.

Özellikle sosyal medyada ben herkesi memnun edemem. Birilerinin gazı ile bu kalem çalışmaz. Doğru bildiğimi zamanı geldiğinde söyler, yazarım. Dünün dansözleri, yalakaları kötü günde lağım faresi gibi ortaya çıkıyor, klavye delikanlığına soyunuyorlar. Hoca’dan, Başkan’dan fotoğraf çektirmek için sıraya giren sayıları üç beşi geçmeyen yüzüne ayrı, arkana ayrı konuşan klavye delikanlılar iyi okuyun. Rizespor Kulübü Başkanı Metin Kalkavan ve teknik direktörü Hikmet Karaman’ın istifası Reis’in “iki dudağı arasına” bağlı. Buna ben Başkan Metin Kalkavan’a sordum özel bir röportajda; “Bırakmayı düşünüyor musunuz?” diye. Ve yazdım da. Dediği şu Başkanın: “Bırakamam, yükümlülüklerimiz var, beyefendinin emri var.” Hikmet Hoca’yı (ben şahidim) Reis yanımda aradı, telefonun sesini dışarı verdi ve dinledim. “Benden habersiz bir yere gidemezsin, bu işi bir kere yaptın affettim, bu kez affetmem” diyerek azarladı.

Dolayısıyla “istifa, istifa” seslerinin muhatabı benim de çok sevdiğim, sizin de çok sevdiğiniz dünya lideri Rizeli Recep Tayyip Erdoğan’dır. Reis ne derse o! Düşünün Rize’nin önde gelen isimlerine bir kez olsun yüksek sesle istifa diyebildiler mi? Diyemezler, çünkü işin meblağını biliyorlar. Başlarına geleceği biliyorlar. Ama ben açıkken televizyonda söyledim, gazetemde yazdım. Sizler ise birilerinin gazına geliyorsunuz. Ben size derim ki; derdinizi Sayın Cumhurbaşkanımıza anlatın bu kadar.