Bu maçta kaybedilen iki puanı hiç kimse "kadromuz eksikti" bahanesine bağlayamaz. Zira bu oyuncuların her biri takımlarından Trabzonspor’a birer yıldız adayı olarak alınmıştı.

Bundan dolayı oynamayan birkaç oyuncunun yokluğu konusunda mazeret yok. Maçın final bölümüne yakın iki santra bekinin çift santrafor olarak oynatılmak zorunda kalınması ise bu gibi takımlarda düşünülmesi gereken diğer biz zaaftır.

Bu hamleyi, maçı kurtarmak şeklinde yorumlayabilirsiniz. Fakat ne yazık ki biz hala Trabzonspor olamadık. Bu hamleyi onun için küçümsüyoruz. Yoksa bir teknik adamın zaman zaman bu denli çıkışları, sıradan takımlarda olağan karşılanabilir. Fakat biz Trabzonspor’uz. Herkesin kendine göre bir yeri vardır.

***

Maçın safahatına gelince... Dişe tırnağa dokunan pek de bir şey olmadığı ortada. Her iki takım da 'al gülüm ver gülüm'. Burada kaybeden Trabzonspor'un itibarı oluyor.

Oyunun tamamına baktığımızda isteksizlikten ileri beceriksizlik, sistemsizlik ve ne olduğu belli olmayan oyun tarzı, inanın ki 'maçı bırakıp gidelim' diyorsunuz, ama olmuyor.

Maçın belli bir dilimini de rakip takım on kişi oynamış olmasına rağmen, Trabzonspor bu denli bir maçta sahadan beraberliğe razı ayrıldı.

***

Gençlerbirliği gibi her takıma ters gelen bir ekip, geçen hafta ligin liderini yerinden eden Trabzonspor’u kendi sahasından bir puana razı olarak gönderiyor. Birer golle birer puanı paylaşan takımların zaten birinden diğerine herhangi bir üstünlük kuramaması da puanların paylaşımını gerektiriyordu ki; o da oldu.

Pozisyonu olmayan bir maç, karşılıklı atılan iki golde duran toplardan kazanılan goller olması ile de maçın zevksiz ve kalitesiz oluşunun göstergesi idi.

***

Trabzonspor takımı, formasına yakışan, oyun kurucu ve oyuna yön verici bir ekip olması gerekirken, bu maçta adeta rakibinin oyununu bozmaya çabalayan bir görüntü içerisinde, ikinci sınıf bir takım vizyonu verdi.

Girişim yetersizliği, davranış gevşekliği, kalitesiz paslaşmalar, oyunda düzensiz saha paylaşımı, dünkü Trabzonspor’un oyun tablosu idi. Bu şartlar altında, ne orta sahada yeterli oyun düzeni, ne açıklardan bir akın ne de maçı sonuçlandıracak yetenekli bir şutör takımda yok idi.

Hatta hava toplarına çıkışlar dahi tam bir amatör futbolcuların davranışları tarzında idi. Trabzonspor gibi bir formanın oyuncuları topla oynarken daha bir klas, kendinden emin, üretken ve etkin olması gerekmez miydi? Oysa ki; bunların hiçbiri olmayınca, takım da oyun da sıradan oldu.

***

Bir takım ki; on ayrı ülkeden on ayrı karakter taşırsa, buna takım değil ancak 'suni olarak bir araya gelmiş onbir kişilik grup' denir. Takım olmanın şartlarını burada sıralamaya kalksak, buna satırlar yetersiz kalır. Bunun da şartlarını zaten teknik ekibin bilmesi gerekir.

Bu oyunu gelecek hafta BJK karşısında oynadığınız takdirde sonuç hiç de iyi olmayacaktır. Bu konuda daha da dikkatli olunması gerekir.