SON DAKİKA



Haber > Spor > Hem alaylı hem mektepli hem de korkusuz

Hem alaylı hem mektepli hem de korkusuz

04 Ekim 2022 Salı - 14:48




Osman Zeki Korkmaz: Hem genç, hem hırslı, hem zeki hem de korkusuz. Trabzonlu. Yeni nesil teknik direktörlerden. Ligin piyasa değeri en düşük ikinci takımı ile devlere meydan okuyor.





İstanbulspor Teknik Direktörü Osman Zeki Korkmaz, Süper Lig’in en genç üçüncü çalıştırıcısı. 40 yaşında. Trabzonlu. Sadece 12 milyon avro değeri olan bir takım ile Süper Lig’de mücadele ediyor. Mevcut düzene büyük bir meydan okuma bu. Kendisiyle İstanbulspor tesislerinde bir araya geldik. Ve bu sıra dışı hikâyeyi ondan dinledik.

-Hocam; Farioli ve Şenol Can’dan sonra ligin en genç hocasısınız. Kısaca sizi tanıyabilir miyiz?

1982 Beşikdüzü doğumluyum. Annem babam öğretmen. 7 yaşımda İstanbul’a taşındık. Maltepe’ye. Futbola Beşikdüzü’nde mahalle arasında başladım. Daha sonra İstanbul’da Maltepe altyapısında oynadım. 1997 senesinde 15 yaşında buradan İstanbulspor alt yapısına transfer oldum. O zaman İstanbulspor Süper Lig’deydi. 18-19 yaşlarında üniversite sebebiyle futbola ara verdim. Marmara Üniversitesi’nde futbol antrenörlüğü bölümünü kazanmıştım. Üniversitenin son iki senesi biraz da harçlık elde etmek için amatör takımlarda oynadım. Bitirdikten sonra askere gittim, dönüşte F.Bahçe alt yapısında işe başladım.

-F.Bahçe alt yapısına nasıl girdiniz?

F.Bahçe’de değişim vardı. Alt yapılarına Hollandalılar gelmişti. Eleme yaparak antrenör alıyorlardı. Ben de görüşmeye gittim. Orada beni de kabul ettiler. 2 sene çalıştık. Çok değerli işler gerçekleştirdik F.Bahçe alt yapısında. Pek çok kaynaktan çeviriler yaparak futbola yeni başlayan bir çocuğun 52 haftalık gelişim ve eğitim müfredatını çıkartmıştık. 2006-2008 senesinde çalıştım orada. 2009’da Besim Durmuş’un yardımcısı olarak İskenderun Demir Çelik’e gittim. 27 yaşındaydım. Takımda Süper Lig’de oynamış oyuncular vardı. O günler bana çok şey kattı. Benden yaşça büyük kariyerli oyuncularla çalışmak beni bugünlere hazırladı. Besim hocam ile İskenderun, Kartal, Samsun, K.Maraş, Bolu takımlarına gittik. Boluspor’dan ayrılırken bana talepler de gelmeye başlamıştı. O ara boşta iken Amasyalı bir iş adamı Amasyaspor’un başına geçmemi istedi. Üçüncü lige çıkartacağız dediler bana. Ben Amasya’ya giderken Amasya’yı Bölgesel Lig’de sanıyordum. Bir de ne göreyim Amasya amatör ligdeymiş. O sene gittik takımı Bölgesel Lig’e çıkarttık. İkinci sene bölgesel ligde ikinci olduk. Ama ikincilik başarı sayılmıyor bu ülkede.

-Sonra İsmail Kartal’ın yardımcısı oluyorsunuz? Bu nasıl gerçekleşiyor?

Amasya’dan ayrıldıktan sonra kısa bir süre Boluspor’da çalıştım. Dinlenmek istiyordum. O sırada uzun konuşmalarımız oldu İsmail hoca ile. Ve sonunda ikna etti beni. Eskişehir’e gittik. Sonra G.Antep’teydik. Ankaragücü ile şampiyonluk yaşadık. Ve Süper Lig’de çalıştık. Rize ve Konya serüvenlerinden sonra da ben kendi yolumu çizmeye karar verdim.

-İstanbulspor’un teklifi nasıl gerçekleşti?

İkinci başkanımız Ömer Sarıalioğlu ile 2021 yılında bir yerde tanışmış ve futbola dair sohbet etmiştik. Ama bir daha hiç görüşmemiştik. Aradan 3-4 ay geçmişti. Onlar lige başladılar. 2. hafta da hoca ile yolları ayırdılar. Ben de eşimle tatile gidiyordum. Ömer Başkan beni aradı ve teklifte bulundu. Yoldan dönüp eşimi Ankara’ya bıraktım. İstanbul’a gittim. Ecmel Başkan ile tanıştık. 2-3 saat sohbet ettik ve ligin 3. haftası itibariyle burada göreve başladık.

-Göreve başlarken sizden ne istendi. Siz neler vaat ettiniz?

Gelir gelmez ‘bize üç ay falan verin’ demedik. Futbolda artık öyle bir lüksünüz yok. Futbol büyük bir endüstri, 3-4 ay bana zaman lazım diyemezsiniz. Marjinal bir değişiklik yapmamız gerekiyordu. Bir plan yaptık. Ve inanın ilk hafta o planların hepsini uyguladık. Bir ekran koyduk sahaya anlık geri bildirim sağlayan bir ekrandı bu. İstenilen yani taktiksel senaryonun uygulanıp uygulanmadığını oyuncuya anlık göstermeye başladık. İlk üç günde yaptık bunu. Türkiye’de ilktir sahaya ekran koymak. Üst lige çıkınca ikiye çıkarttık ekran sayısını.

-Peki başkan size neler söyledi?

‘Valla’ dedi ‘bizim bir oyun karakterimiz var. Son 5-6 ayda o oyun karakterinden uzaklaştık. Biz hem kökenimiz hem geldiğimiz yer itibariyle hırslı insanlarız, savaşçı insanlarız. Aynı şeyi sahada görmek isteriz’ dedi. ‘Sen istersen 10 maç yenil. Sahada biz oyun görelim’ dedi. Sonrasında sahada oyun gördü başkan. 10 hafta sonra bu oyunu görmekle yetinmedi tabii (gülüyor). Sonra ilk yarı bitmeden bana dedi ki, ‘Hadi ilk ikiden şu takımı çıkart da göreyim seni’. Dedim ki, ‘10 maç yenilin demekten buraya mı geldik?’.  Aslında başkanın düşüncesini değiştirmek bana mutluluk verdi. Devre arasında TRT’ye çıktık. Bana ‘hedefiniz nedir?’ diye sordular. Dedim ki, ‘Seneye bu takım Süper Lig’de olacak’. Başkan da şaşırdı bu röportajıma. İlk ikiyi zorlarken maç kazanma stresiyle arka arkaya kayıplar yaşadık ve ilk ikiden uzaklaştık. O ara oyunculara dedim ki ‘ilk ikiye odaklanmayın. Play-Off’dan çıkacağız’. Ve oradan çıktık. Aslında Play-Off’a kaldığımız zaman kimse Erzurum’u istemiyordu. Başkanımızın eşi Şafak Hanım ‘İnşaallah Erzurum çıkmaz’ dedi. Ben de ‘niye’ dedim. ‘Şehir takımı, zorlanabiliriz’ dedi. Ben de o zaman, ‘Erzurum çıksın’ dedim. Ben çıkmasın dedikleri zaman çıksın diyorum. Onu da geçeyim istiyorum. Finalde de Bandırma’yı 2-1 yenerek buraya geldik.

-12 milyon avro ile Süper Lig’in maliyeti en az takımlarından birisiniz. Bütçeniz mi yetersiz yoksa kulübün ya da sizin bir kararınız mı bu?

Kulübün bir limiti var. Ama asıl sorun şu: Bundan rahatsız mıyım ben. Hayır, şu an bu durumdan dolayı mutluyum ben. Bu hikâyenin sonu nerede biter bilemem. Ama ben yarışmayı, mücadele etmeyi seviyorum. Pes eden bir insan değilim. Bu böyle olmaz deyip, şu anki kazanımlarımla hadi bana eyvallah diyemem. Burada pek çok oyuncu var, gelişebilecek, gelişen, daha ileriye gidecek. Onları yüz üstü bırakamam. Enerjim yettiğince onları geliştireceğim. Ben de transfer isterdim, hatta belli başlı mevkiler söyledim. Ama olmadı.

-Yel değirmenlerine savaş açmak değil mi bu yaptığınız?

Aslında bahsettiğiniz güzel bir hikâye değil mi? Bu hikâye ne zaman yazıldı?

-Cervantes’in hikâyesi mi? 1600’lü yıllarda.
O zamandan bugüne tarihi bir hikâye kalmış. Biz de öyle bir hikâye bıraksak geleceğe ne mutlu bize. Ve bunun için savaşacağız. Güzel bir hikâye yazmak için savaşacağız.
-Ligde ilk maçınız Trabzonspor ileydi. Daha o maçta bir oyun kültürünüz olduğunu gözlemledik. Bunu nasıl başardınız?
Biz bu oyun kültürünü bir senedir devam ettiriyoruz. Sadece geçen yıldan farklı olarak bu sezon 29 Haziran’daki ilk buluşmamızda oyunculara 3’lü oynayacağımızı söyledik.

-İlk maçı Trabzonspor ile oynamak nasıl bir duyguydu?

Son şampiyon ile oynamak ayrı bir heyecandı. Bize de birçok şeyi gösterecekti. Denizde boy almak var ya. Ayağımız nereye basıyor, onu anladık. Trabzon maçı oynadığımız 6 maçta kendi adımızı organizasyon ve kapasite olarak en kötü maçımızdı.

-İlk 3 maçta 3 yenilgi. Sizi ümitsizliğe itti mi?

Hayır. Alanya’ya gitmeden bir toplantı yaptım oyuncularla. Evet yeni bir takımız belki eksiklikler var ama bence siz kendinize benim size inandığım kadar inanmıyorsunuz dedim. Alanya maçını kazandık.

-Yeni nesil teknik direktörler diye bir kavram çıktı. Ve siz de o teknik adamlar arasında gösteriliyorsunuz. Bu teknik direktörlerin eskilerden farkı ne?

Bence bu yaşla alakalı bir şey değil kesinlikle. 1958 doğumlu Gasperini hala ilham veriyor bizlere. Bence futbol dinamik bir oyun, futbol oyun için de bile her gün kendini yenileyen bir oyun. O zaman bu dinamizme ayak uydurmak gerekiyor. Dinamizme ayak uyduran o çağı yakalar. Bir döngü var. O döngüye ayak uydurmak lazım. Ayak uyduran dinamik ve çağdaş oluyor. Kitleleri arkasından sürüklüyor. Ayak uyduramayan da kaybolup gidiyor.

-Siz bu dinamizme nasıl ayak uyduruyorsunuz.

İzleyebileceğiniz kadar maç izleyeceksiniz. Bir taraftar gibi değil. Sahadaki davranışlara bakarak, antrenörün oyuncuya ne demiş olabileceğini düşünerek. Ben Avrupa’ya çok gittim. Takımların antrenmanlarını çok izledim. En son B.Mönchengladbach takımının antrenmanlarını 20 gün izledim. Hocalarına sorular sordum. Onun dışında PSV, Heerenveen, Dusseldorf ve Köln gibi takımların antrenmanlarını izledim. Bence bir teknik adam küçük bir toplumu yöneten küçük bir toplum lideridir. Sizin sadece işinizle alakalı değil de onun dışında da entelektüel olarak gelişmeniz gerekiyor. Sinemayla, sanatla, müzikle, edebiyatla aranızın iyi olması lazım. Beslendiğiniz kanal ne kadar çoksa dinamizminiz de o kadar sağlıklı oluyor.

-Sizin idol olarak kendinizi aldığınız bir teknik direktör var mı?

Beni en çok etkileyen hoca Alex Ferguson. Birinde bir özellik gördüyseniz onda ısrar edip oynatacaksınız. Güzel futbol oynatacaksınız. Sonuç önemli ama bir şey üretmek benim için daha da önemli. Ferguson da böyleydi. Benim de öyle bir yanım var. O İskoçyalıydı. Bu yapılamaz, edilemez denilen şeyle mücadele ederler. Tıpkı Trabzonlular gibi. Bana, ‘Üst düzey futbol oynamadığın için bu iş senin için çok zor’ diyenler olmuştu. Ama onları dinlemedim ve Süper Lig’e takım çıkarttım.

-Tam da şunu soracaktım. Trabzonlu olmanızın karakterinizde bir etkisi var mı?

Biraz hırslıyım. Hatta çok hırslıyım. Onu söyleyeyim. Bazen bunu dizginlemeye çalışıyorum. Az önce söyledim ya: Bir şey olmaz, yapılamaz dendiği anda onu duyduğum anda o yapılamaz şeyle yüzleşmek istiyorum. Her olmaz denilen şey beni motive eder. Aynı zamanda yaşamayı çok seviyorum. Hayatın pek çok yönünden beslenmeyi seviyorum. Benim işim gücüm sadece futbol değil. Oyuncularıma sadece futbola dair değil, hayata dair de pek çok şey katmaya çalışıyorum.

-Hocam Ecmel Başkan da Trabzonlu. Bunun sizin için ne gibi eksileri, artıları var?

(Gülüyor). Başkan büyüğümüz. İkimizde doğduğumuz yerden temasımızı kesmeyen kişileriz. Anlaşmazlık durumunda ona nasıl yaklaşacağımı biliyorum. Ne demem gerektiğini biliyorum. Birbirimizi biliyoruz, nerden geldiğimizi biliyoruz, durmamız gereken yeri de biliyoruz.

-Seyirciniz yok gibi. Bu sizi etkiliyor mu?

İstanbulspor bence Türkiye’nin en sempatik takımı. Böyle bir gücümüz var. Seyircinin az olması iç sahada maça girmemizi zorlaştırıyor. Rakip takım taraftarı da yoksa hazırlık maçı gibi oluyor. Hiç kötü oynadığımız deplasman yoktur bizim.

-İstanbul bu sezon 7 takımla temsil ediliyor ligde. Bu durum ile ilgili neler söylemek istersiniz?

Herkes İstanbul’a göç ediyor. Burada 20 milyon yaşıyor. Bunu değil de aslında ekonomisini doğru dürüst yönetemeyen köklü şehir kulüplerini konuşmamız lazım.

-Kitaplarla aranız nasıl. Vakit ayırabiliyor musunuz okumaya?

Kitap okumaya vakit ayırmadın mı, olmaz ki. Yenilenmem, gelişmem için okumam lazım. Şu anda alışkanlıkların gücü, yönetmeyle ilgili kitaplar okuyorum. Onun dışında roman okumayı çok seviyorum. Rus edebiyatına hayranım. Ama bana edebiyatı sevdiren Cengiz Aytmatov’dur.

-Hocam ona dünya haksızlık yaptı Nobel vermediler. ‘Gün olur asra bedel’ romanı bence bestsellerdir.

Evet. Şaheserdir. Toprak Ana’yı ağlayarak okudum mesela. Bana edebiyatı sevdiren Aytmatov’dur.

Osman Zeki Korkmaz, sahaya iki tane led ekran koydurdu. Antrenmanları drone ile çektiriyor. Birkaç dakika içinde görüntüyü saha kenarındaki ekrana aktarıyor. Ve oyuncularına pozisyonları tekrar izlettirerek yapmaları gerekeni görüntülü anlatıyor. Osman hoca ayrıca, şu an dünyada sadece Arsenal’in uyguladığı bir sistemi de Türkiye’ye getiriyor. Takımdaki her oyuncunun kramponuna bir aparat takacaklar ve oyuncuların antrenman esnasında topla ne kadar temas ettiklerini tespit edecekler.

Karadeniz Gazetesi //Özel Haber/ BEHRAM KILIÇ

Beğendim
0
Sevdim
0
Beğenmedim
0
Üzgün
0
İnanılmaz
0

VİDEO

SON DAKİKA

ÇOK OKUNANLAR

© 2020 www.karadenizgazete.com.tr | Karadeniz Gazetesi bir Güçlü Ticari Ve Sınai Ürünler Pazarlama Ticaret Ve Sanayi Anonim Şirketi ‘dir.

Giriş Yap