Bizim insanımızın sevinci, neşesi futbolda hep goldür demiştik ya geçen cuma günü gazetemiz Karadeniz'deki spor köşemde "Golün atılması da var attırılması da var" demiştik. Futbol hayatım boyunca bireysel emek ve çaba ile atılan goller dışında, golden sonra "Bu pozisyonu kim veya kimler hazırladı" diye irdelemişimdir. Çok önemli, bu "golün hazırlanması” meselesinde, atandan çok hazırlayan veya hazırlayanların emeği vardır. Gerçek takdire bunlar lâyıktır. Zira bu meselede fedakârlık vardır, bencillik yoktur, takım ruhu ve ekip sevgisi vardır. İlle de ben atayımdan uzak “takım galip gelsin de” meselesi vardır. Golcü olarak top size gelene kadarki merhaleyi atladığınız anda “Bu golde emeği geçenlere teşekkür ederiz” centilmenlik deyimine fren yapmış olur, futbolun ve ekibin emeğini çiğnemiş olursunuz. Seyirci olarak da aynen böyledir. Bakın şimdi “N’Doye golü attı di mi?” iyi etti… "Aferin” ona da, zira o da orada olamayıp maçı ve pozisyonu seyre dalmış da olabilirdi. O zaman ne olacaktı? Hero BERO kaleye şut atmak zorunda kalacaktı.

Yapacak bir şeyi kalmazdı çünkü. Bahsettiğim cuma yazımda ne demiştim? “Gol atmaya kararı saniyenin belki de onda biri zaman dilimi içinde vermeniz gerekir”. Yani kalecinin, kalenin, neresine, ne tarafına… vs. Şimdi burada BERO böyle bir şeyi düşündü mü? Evet o anda hem kaleyi hem de pas vermeyi düşündü. Ah keşke bu anları ölçebilen bir aletimiz olsa idi. Saniyenin kaçta biri zaman içinde. İşte Bero bu anda N’Doye’yi görebiliyor, onun kendisinden daha iyi ve gole daha kolay pozisyonda olduğunu kestirip pasını veriyor. Hiç ölçebilir misiniz bu zamanı, saniyenin kaçta biri? İnanın beş salise tereddüt etse gol olmayacak. (Zaten bazı gözler N’Doye’nin pozisyonunda ofsayt kokusunu araştırmadı da değiller) İşte onun için BERO’ya Hero dedim. Bilirsiniz Hero İngilizcede kahraman demektir. Ben hiç yazarlık hayatımda yabancı kelimeleri kullanarak züppelik peşinde olmadım ama bu sefer idare edin. Zira BERO ile Hero ses uyumu itibarı ile çok uyumlu olduğu için yazarlık mesleğimiz itibarı ile biraz “Tecahülüarif“ sanatı yaptık. Ha, gelelim konuya, BERO kaleye şut atma ihtimali ve imkânı olmasına rağmen zamanında ve yerinde pasını verince, N’Doye de golü attı, boş kaleye yuvarladı. Herkes ona doğru koştu, sarıldı ama golün esas Hero su (Kahramanı) BERO’yu herkes pas geçti. Buna Mevlâna Celaleddin-i Rumi Mevnevisinde “Zal oğlu Rüstem” misalini verirken “Rüstem kelleyi verdi, babası Zal da oğlu sayesinde tarihe geçti” der. Pozisyona dikkatle bakın! Bero topu bir arkadaşına veriyor, alıyor, sonra tekrar veriyor, oradan da aldığı topu o bahsettiğimiz an içinde N’doye’ye aktarıyor. İşte goldeki gerçek “Hero bizim BERO”dur. Futbolda bazı köprüleri atlayarak geçerseniz sonra sağlıklı yorum yapamazsınız. Sezar’ın hakkını Sezar’a verin.

ÇORUMSPOR MAÇINDA NEDEN TEKLEDİK?

Futbol bu, asla hiç kimseyi hakir ve küçük görmenizi affetmez. Ha kadronun değişikliği meselesi tabii ki doğrudur. Herkesin de kendine göre değeri var, bunları da maç havasından koparamazsınız. Fakat oynayanların da saha içerisinde Çorum B. Spor’u 3. Lig ekibi olarak hafife almalarının bedelini az kalsın pahalı ödeyeceklerdi. Neyseki paçayı uzatmalarda kurtardılar. Demek ki konu ne imiş? “Asla hiç kimseyi hafife almayacaksınız”. Görevinizde sürekli ciddi olmak zorundasınız, unutmayın.