A+ A-
Yorum
10

BİR DİRİLİŞ HİKAYESİ: ÇÖKÜŞTEN; UEFA YARI FİNALİNE…

Yayın Tarihi: 17.12.2025 - 10:29 | Güncelleme Tarihi: 17.12.2025 - 08:00
Kaynak:HABER MERKEZİ

Milli Takımlarda 22 yıl görev yapan, şu anki AY-YILDIZLI ekibin birçok yıldızını A Milli Takıma kazandıran Güngör Şahinkaya, 10 ay görev yaptığı ve tarihi başarı elde edilen Trabzonspor Akademisi’nde yaşadıklarını ‘Bir Diriliş Hikayesi’ başlığı altında kitaplaştırdı.

Gelecek kuşaklara kaynak olacak kitabı, bir dönem TFF Eğitim Dairesi’nde görev yapan Engin Tuncer hazırladı.

İşte, her satırı bir bilgi hazinesi olan Engin Tuncer’in güçlü kalemiyle daha da anlamlı hale gelen Güngör Şahihkaya’nın o başarı hikayesi…

TRABZONSPOR’DA 6 ŞAMPİYONLUK YAŞADI

Güngör Şahinkaya… Namı diğer Sarı Güngör… Tartışmasız Trabzonspor’un en önemli efsanelerinden birisidir. 14’lü yaşlarda girdiği bordo-mavili kapıdan tam 6 şampiyonluğu görmüş, diğer efsanelerle birlikte Trabzonspor’un Yükseliş Devri’ne damga vurmuştur.

Başarılı oyunculuk döneminin ardından futboldan kopmamış ve teknik adam olarak tam 22 yıl milli takımlarda alt yaş kategorilerinde görev yapmıştır.
Bugün ay-yıldızlı ekipte aralarında Kenan Yıldız’ın da bulunduğu sayısız ismi A Milli Takıma kazandırmıştır.

Milli takım serüveninin ardından, ısrarlara dayanamayıp doğduğu topraklara dönen Güngör Şahinkaya, Trabzonspor Akademisi’nin başına geçmiş ve 10 ay gibi kısa bir süre içinde bordo-mavili kulübe tarihi başarılar getirmiştir.

Elde edilen bu başarıyı birilerinin anlatması, akademik bilgileri kağıda dökmesi ve gelecek kuşaklara en iyi kaynak olarak bırakması çok değerlidir.

ENGİN TUNCER SORDU, GÜNGÖR ŞAHİNKAYA CEVAPLADI…

İşte burada bir dönem Türkiye Futbol Federasyonu Eğitim Dairesinde görev yapan eğitimci Engin Tuncer devreye girer.

Güngör Şahinkaya’nın başarısını merak eden Engin Tuncer, efsane isimden başarının hikayesini dinler.

Engin Tuncer aldığı bilgileri, bir yazı dizisi haline getirir.

‘Bir Başarı Hikayesi’ başlığı altında yazıya döker.

AİLEDEN FUTBOLCU..

Trabzonspor’da 6 şampiyonluk yaşayan, aileden futbolcu Güngör Şahinkaya’nın ‘Bir Başarı Hikayesi’ adındaki bu kitabında efsane ismin 22 yıl boyunca milli takımlarda yaptığı çalışmanın bir özeti yer alıyor.

Eğitimci Engin Tuncer’in kalemiyle güçlenen hikayede, Trabzonspor U19 Takımı’nın UEFA Gençlik Ligi’ndeki finale yükselmesi de önemli olaylardan birisi olarak yer alıyor.

TRABZONSPOR U19 TAKIMI AVRUPA MARKASI OLDU

Öyle ki, Trabzonspor Akademisi’nin başında 10 ay gibi kısa bir süre yer alan Güngör Şahinkaya, oturttuğu sistemle U19 Takımı’nı, Avrupa’nın en önemli vitrinine çıkarmayı başarmıştı.

Bordo-mavili takımın gençleri, Güngör Şahinkaya’nın Akademi Sorumluluğunda Avrupa’nın dev kulüplerini birer birer elemiş ve UEFA Gençlik Ligi’nde finale yükselmişti.

İsviçre’de oynanan final maçında Trabzonspor U19 Takımı, dünya devi Barcelona ile karşılaşmış, ancak Güngör Şahinkaya özel nedenlerden dolayı final maçında yer alamamıştı.

BİR MAÇA GİDEMEDİ, TAKIM 4-1 KAYBETTİ!

Güngör Şahinkaya’nın yokluğunda bordo-mavili gençler Barcelona’ya 4-1 mağlup olup Avrupa ikinciliği unvanını elde etmişti.

İşte; TFF Eğitimcisi Engin Tuncer’in sorup, Güngör Şahinkaya’nın yanıtladığı, gelecek kuşaklara rehber olacak o kitap…

BİR DİRİLİŞ HİKAYESİ!

Ruhu ve Sistematiği Birleştiren Bir Vizyon Karadeniz’in hırçın dalgalarında şekillenen bir karakterden, Türk futbolunun mihenk taşı kulüplerinden birinin efsane kadrolarında yazılan bir başarı hikâyesine ve nihayetinde, genç yeteneklere adanmış bir eğitimci kariyerine uzanan bir ömür... Bu, Güngör
Şahinkaya’nın hikâyesidir. Trabzon’un taşına, toprağına ve rüzgârına işlemiş bir futbol aşkının, sistematik bir gelişim vizyonuyla buluştuğu benzersiz bir yolculuk. Şahinkaya, bu tutkunun tam kalbinde, şehrin sokaklarında doğmuş, onunla büyümüş bir isimdir. Genç yaşta adım attığı Trabzonspor altyapısından, kulübün Türkiye futbolunu domine ettiği altın yıllarının vazgeçilmez bir parçası ve kaptanı olarak A Takım’a uzanan süreç, onun sadece bir futbolcu değil, bir "Trabzonspor insanı" olarak yetişmesinin temelini atmıştır. Formasını giydiği dönemde kazandığı 6 lig şampiyonluğu da dahil toplam 18 kupa, onu Türkiye’nin en başarılı futbolcuları arasına kaydetmekle kalmaz, aynı zamanda "kazanma kültürünü ve takım ruhunun ne demek olduğunu iliklerine kadar özümsemiş bir profili çizer.

Ancak onun asıl mirası, topuklarını toza çevirdiği sahalardan, geleceğin yıldızlarının yetiştiği eğitim sahalarına yönelmesiyle şekillenmiştir. Türkiye Futbol Federasyonu bünyesinde, özellikle genç yaş milli takımlar seviyesinde sürdürdüğü antrenörlük ve eğitmenlik görevleri, ona Türk futbolunun gençlik gelişim paradigmasına dair derin ve ulusal ölçekte bir bakış açısı kazandırmıştır. Bu deneyim, yerel bir değer olmanın ötesine geçerek, onu genç oyuncu gelişimi konusunda yetkin bir otorite haline getirmiştir.

Son dönemde üstlendiği Trabzonspor Özkan Sümer Akademisi Altyapı Koordinatörlüğü görevi ise, onun tüm bu birikimini doğduğu topraklara, köklerine aktarmasını sağlayan bir fırsat olmuştur. Bu rolde, altyapı antrenörlerinin eğitim kalitesini UEFA standartlarına taşımak, bilimsel metotlarla çalışmak ve en nihayetinde A Takım’a entegre olabilecek donanımlı futbolcular yetiştirmek için somut adımlar atmış; antrenör eğitimi için özel departmanlar kurmuş ve uluslararası iş birliklerini hayata geçirmiştir.

İşte elinizde tuttuğunuz bu kitapçık, işte bu iki dünyanın, yani derin bir kulüp ve şehir aidiyeti ile modern, bilimsel ve sistematik bir futbolcu yetiştirme metodolojisinin kesişim noktasında doğmuştur. Güngör Şahinkaya, sadece bir dönüşüm hikâyesini anlatmıyor. O, bir kulübün DNA’sında var
olan mücadele ruhunu, disiplin anlayışını ve birliktelik kültürünü, günümüzün en ileri eğitim ve performans modelleriyle nasıl harmanlayabileceğimizin canlı bir örneğini ve rehberini sunuyor. Bu satırlar, kaostan düzene, yerel bir bakış açısından evrensel bir başarı öyküsüne uzanan 11 adımlık yolculuğun neden ve nasıl başarılabileceğine dair, bir "Trabzonspor sevdalısının ve aynı zamanda bir "eğitim sistematiği uzmanının kaleminden çıkmış
samimi bir paylaşımdır. Okudukça göreceksiniz ki, gerçek dönüşüm, sahadaki teknik becerilerden önce, zihinlerde ve yüreklerde başlar. Bu kitapçık, tam da o ilk adımın hikâyesidir.

Saygılarımla,

BİR DİRİLİŞ HİKAYESİ: ÇÖKÜŞTEN UEFA YARI FİNALİNE

Karanlıkta Yolunu Arayan Bir Akademi Yolculuk başladığında, manzara iç açıcı değildi. Trabzonspor Futbol Akademisi'nin tesisleri, bir zamanların ruhunu
yansıtmıyordu. Yaş grubu takımlarında, forma altında yatan büyük potansiyeli gölgeleyen iki temel sorun hüküm sürüyordu: disiplinsizlik ve fiziksel kalite eksikliği. Saha içi ve dışındaki düzensizlik, takım ruhunu aşındırıyor; fiziksel olarak yetersiz hazırlanmış genç bedenler ise teknik ve taktik becerilerini sergilemekte zorlanıyordu. Bu, sadece bir futbol sorunu değil, bir kimlik ve aidiyet kriziydi. Kulübün geleceği, belirsizlik bulutları
altındaydı. İlk ve En Kritik Hamle: Köklere Dönüş ve Ruhu Yeniden İnşa 

Bu zorlu tabloya rağmen, inanç asla kaybolmadı. İlk adım, acil teknik müdahalelerden değil, derin bir "ruhsal ve kültürel yeniden inşa dan geldi. Tüm akademi paydaşları – antrenörler, idari personel, destek ekipleri ve tabii ki oyuncular – bir araya getirildi.

Amaç, sadece futbolcu değil, önce “Trabzonsporlu" yetiştirmenin temellerini atmaktı.

Başlatılan program, bir futbol eğitiminden çok daha fazlasıydı; bir miras aktarımı projesiydi:

Tarihin Ağırlığı ve İlhamı: Karadeniz'in hırçın dalgalarına meydan okuyarak Türkiye'de İstanbul dışına şampiyonluk getiren ilk takım olmanın ne anlama geldiği, o efsanevi mücadele ruhu, her bir katılımcının zihnine ve yüreğine işlendi.

Geleneksel Yapının Kodları: Trabzonspor'un sadece bir kulüp değil, bir şehrin yüreği, kolektif bir tutku olduğu vurgulandı. Bu forma altında oynamanın, 0 formayı taşımanın sorumluluğu anlatıldı.

Vizyon ve Misyonun Yeniden Canlandırılması: Kulübün sadece bugünü için değil, yarınları için de çalışan bir akademi olma vizyonu paylaşıldı. Misyonumuzun, karakteri sağlam, teknik becerisi yüksek, takımını ve şehrini seven gençler yetiştirmek olduğu konuşuldu.

Futbol Felsefesinin Özümsenmesi: Hırsla oynamak, asla pes etmemek, sahada bir aile olmak, teknik beceriyi güçle buluşturmak... Tüm bunlar, Trabzonspor futbolunun olmazsa olmaz ilkeleri olarak genç beyinlerdeki yerini aldı.

Bu eğitim çalışmaları, bir dizi toplantı, belgesel gösterimi, efsane oyuncular ve yöneticilerle söyleşiler, tarihi maç analizleri ve açık yürekli tartışmalarla gerçekleştirildi. Oyuncular artık kendilerini sadece birer futbolcu değil, büyük bir geleneğin varisleri olduklarını idrak etmeye başladılar.
Bu süreç, disiplin sorununun çözümü için en güçlü temeli attı.

Dışarıdan dayatılan kurallar değil, içselleştirilmiş bir sorumluluk duygusu yeşermeye başladı. Fiziksel eksikliklerin ise ancak disiplinli ve sürekli bir çalışmayla aşılabileceği bilinci yerleşti.

Yol Haritası Çizilmişti

İlk perde, temellerin sağlam atılmasıyla kapanıyordu. Artık herkes aynı hedefe, aynı değerler etrafında kenetlenmişti. Akademinin ruhu, Karadeniz'in taze bir meltemi ile canlanmıştı. Büyük dönüşümün ilk ve en önemli adımı tamamlanmıştı: Zihniyet Değişimi.

Şimdi, bu yeni zihniyetin sahaya, antrenman programlarına, beslenme masalarına ve tüm akademi yaşamına yansıma vakti gelmişti. Bu yeni ruhla birlikte, fiziksel ve futbol sal dönüşümün detaylarına odaklanılacaktı...

İkinci Adım: Ailelerle Köprü Kurmak – Akademinin Görünmez Temellerini Güçlendirmek

Tarihi ve futbol felsefesi eğitimleriyle genç oyuncuların zihinlerinde bir kıvılcım çakmış, onlara "neden" oynadıklarını hatırlatmıştık. Ancak, bir genç futbolcunun dünyası sahadan ibaret değildir. Onların en yakın çevresi, en derin etkiyi yaratan unsur aileleriydi. Sahada öğretilen her disiplin, evdeki destekle pekişir; antrenmanda kazanılan her fiziksel üstünlük, doğru beslenme ve dinlenme ortamıyla kalıcı hale geleceğinin farkındaydık. Tersinden bakıldığında ise, aile içindeki olumsuz bir tutum, sahada verilen binlerce saatlik emeği sıfırlayabilirdi.

"Aileyi iyileştirmeden çocuğu iyileştiremeyiz" anlayışı, bu yolculuğun en insani ve stratejik prensiplerinden biri oldu. Hedefimiz, aileleri pasif birer seyirci veya müdahaleci birer eleştirmen olmaktan çıkarıp, aktif ve bilinçli birer "eğitim paydaşı" haline getirmekti.

Bu dönüşümü üç temel aksiyomla hayata geçirdik: 

Etkili ve Şeffaf İletişim Köprülerinin İnşası: 

* Düzenli "Aile Buluşmaları" başlattık. Bu toplantılar, tek yönlü brifingler değil, karşılıklı diyalog platformlarıydı.

* Akademinin vizyonu, antrenman metodolojisi, fiziksel gelişim planları, beslenme programları ve en önemlisi, oyuncu gelişim basamakları hakkında şeffaf bir şekilde bilgilendirme yapıldı.

* "Kapalı kapılar ardında ne oluyor?" soru işaretini ortadan kaldırarak, güven tesis ettik.

Saha İçi ve Saha Dışı Davranış Kurallarının Birlikte Belirlenmesi:

* Sadece oyunculara değil, ailelere yönelik de net bir "Davranış Protokolü" oluşturduk. Bu protokol, maç ve antrenmanlarda tribün davranışlarından, sosyal medya kullanımına kadar geniş bir yelpazeyi kapsadı.

* Protokolün amacının cezalandırmak değil; oyuncunun gelişimi, takım ruhu ve rakibe saygı için en uygun ortamı sağlamak olduğunu anlattık.

* En kritik kural: "Başka bir oyuncunun, ailesinin veya antrenörün performansı, gelişimi veya seçimi hakkında olumsuz yorum yapmamak." Bunu, akademinin kırmızı çizgisi ilan ettik.

"Dedikodu Üreten Kimlikten", "Eğitim Paydaşı Kimliğine" Geçiş:

* Ailelerin enerjisini ve ilgisini olumlu bir kanala yönlendirmek için onlara aktif roller verdik. Örneğin, organizasyonel destek ekiplerine, sosyal etkinlik gönüllülerine veya belirli konularda deneyimlerini paylaşabilecekleri mini seminerlerin konuşmacılarına dönüştürdük.

* "Biz" bilincini aşıladık. "Sizin çocuğunuz" yerine "bizim oyuncumuz" dilini kullanmaya başladıklarında, aileler de  kendilerini büyük bir yapının parçası olarak görmeye başladılar.

* Birbirlerine rakip değil, aynı yolculuktaki yol arkadaşları olduklarını fark etmelerini sağladık. Bir oyuncunun gol sevinci, artık tüm ailelerin sevinciydi.
Sonuç: Güçlenmiş Bir Destek Ağı Bu süreç, akademideki atmosferi kökten değiştirdi. Tribünlerde yapıcı tezahüratlar yükselmeye, oyuncular evlerinde daha huzurlu ve destekleyici bir ortam bulmaya, antrenman sonrası konuşmalar "Neden o oynadı?" yerine "Takım nasıl daha iyi olur?" sorusuna odaklanmaya başladı.

Aileler artık sorunun bir parçası değil, çözümün en güçlü ortağıydı. Bu, oyuncuların omuzlarından büyük bir yükü kaldırdı ve onlara sadece futbola odaklanabilecekleri güvenli bir liman sağladı. Karadeniz'in fırtınalı denizinde ilerleyen gemimiz, artık sadece mürettebatıyla değil, tüm liman halkının
desteğiyle yol alıyordu.

Sırada, bu güçlü zihinsel ve sosyal altyapının üzerine inşa edilecek olan fiziksel ve teknik-taktik dönüşüm vardı...

Üçüncü Adım: Felsefenin İlanı – Önce İyi İnsan, Sonra Büyük Futbolcu Zihinlerdeki kıvılcım çakılmış, ailelerle güçlü köprüler kurulmuştu.

Şimdi, tüm bu çabaları tek bir çatı altında toplayacak, herkesin ne için çalıştığını net bir şekilde anlayacağı ortak bir manifestoya ihtiyaç vardı. Bu manifestonun adıydı: "Trabzonspor Futbol Akademisi Felsefesi." Tüm paydaşlar – oyuncular, aileler, tüm antrenörler ve akademi personeli – kapsamlı bir toplantıda bir araya getirildi. Bu bir brifing değil, bir taahhüt ve vizyon buluşmasıydı. Orada, yüksek sesle ve net bir şekilde akademinin varoluş nedenini ilan ettik:

"Bizim önceliğimiz, önce iyi insan yetiştirmektir. Kazanmaya değil, sürece ve sürekli gelişime odaklanan bir futbol okuluyuz."

Bu basit gibi görünen ancak derin dönüşüm gerektiren cümlenin altı, herkesin anlayabileceği şekilde dolduruldu:

Önce İyi İnsan:

Bu, sadece bir slogan değil, tüm ölçüm ve değerlendirmelerin temel taşı haline getirildi. "İyi insan" kriterleri tanımlandı:

Sorumluluk Sahibi: Kendisine, takımına, ailesine ve çevresine karşı.

Dürüst ve Saygılı: Rakibe, hakeme, taraftara ve kendisine.

Çalışkan ve Disiplinli: Sahada ve hayatın her alanında.

Takım Ruhuna Sahip: Bencillikten arınmış, kolektif başarıyı bireysel parıltının üstünde tutan.

Bir oyuncunun akademideki geleceği, sadece futbol yeteneğiyle değil, bu karakter özelliklerini göstermesiyle de doğrudan ilişkilendirildi.

Kazanmaya Değil, Sürece Odaklılık:

Gençlik futbolunun en büyük hastalığı olan "sonuç odaklılık" ile açıkça yüzleşildi. Ailelere ve antrenörlere şu sorular soruldu: *"14 yaşında 5-0
kazanmak mı, yoksa oyuncuların %70 top hakimiyetiyle, yapılan kombinasyonlarla, doğru kararlarla oynaması mı daha değerlidir?"

* Performans değerlendirmelerinde, skordan bağımsız olarak, bireysel gelişim grafiği, takım oyununa uyum, taktik disiplin ve teknik beceri performansı ön plana alındı.

Turnuvalarda "kupa" değil, "gelişim raporu" en büyük ödül olarak sunuldu.

Sürekli Gelişim Felsefesi:

Bu, statik bir hedef değil, dinamik bir yolculuk olarak tanımlandı.

Herkesin – oyuncuların, antrenörlerin, personelin – her gün bir önceki günden daha iyi olmak için çalışması gerektiği vurgulandı.

Hata yapmanın, gelişimin en doğal ve değerli parçası olduğu, güvenli bir ortamda cesaretle denemeye teşvik edildiği anlatıldı.

"BİTMİŞ ÜRÜN" DEĞİL, "SÜREKLİ İYİLEŞEN ESER" ANLAYIŞI HÂKİM KILINDI.

Sonuç: Herkes İçin Bir Pusula

Bu ilan, herkes için bir rahatlama ve netleşme sağladı.

Oyuncular için; hata yapma korkusundan kurtulup, kendilerini geliştirmeye odaklanabilecekleri güvenli bir ortam yaratıldı.

Aileler için; çocuklarının sadece futbol oynayan değil, değerli bir karakter eğitiminden geçtiğini görmek, baskıyı azalttı ve sabrı artırdı.

Antrenörler ve Personel için; uzun vadeli, sağlam temelli bir gelişim programı uygulamanın önündeki "acil kazanma baskısı" kaldırıldı.

Artık herkes aynı kitabı okuyor, aynı hedefe doğru ilerliyordu.

Akademi, sadece futbol öğreten bir yer olmaktan çıkmış, yaşam ve spor değerlerini harmanlayan bir gelişim enstitüsüne dönüşmüştü. Bu felsefe, duvarda asılı bir poster değil, her kararımızda, her konuşmamızda, her antrenman planımızda yaşayan bir ruhtu.

Bu sağlam felsefi temel ve güçlü insani bağlar üzerine, artık somut futbolcu inşa sürecini yani fiziksel, teknik ve taktik dönüşümü inşa etme zamanı gelmişti...

Dördüncü Adım: Disiplin – Kaostan Uyuma

Geçişin Anahtarı Artık herkes aynı ruhu taşıyor, aynı felsefeye inanıyordu. Ancak büyük dönüşümler, yalnızca ilham verici sözlerle değil, sağlam
yapılar ve net çerçevelerle kalıcı hale gelir. Bir sonraki kritik adımımız, bu birliği ve hedef odaklılığı somut davranış kalıplarına dönüştürmekti. Bunun adı disiplin idi.

Disiplini, katı bir ceza sistemi veya korku kültürü olarak değil, öğrenmenin ve kolektif başarının en önemli aracı olarak tanımladık. Tüm akademi ailesine şu mesajı verdik: "Dağınık bir zihin ve düzensiz bir ortam, yetenekleri boğar. Net kurallar ve tutarlı uygulamalar ise, o yeteneklerin serpilip gelişeceği verimli toprağı hazırlar. Ulaşmak istediğimiz hedefe varmak için disiplin, olmazsa olmazımızdır."

Bu anlayışla, her paydaş grubu için özelleştirilmiş, adil ve şeffaf disiplin kuralları hazırladık:

Aileler İçin Saha İçi & Dışı Davranış Kuralları:

* Tribünlerde antrenör, oyuncu veya hakeme yönelik saygısızca tezahürat ve eleştiri yasağı.

* Maç sonrası oyuncuya veya antrenöre doğrudan performans eleştirisi yapılmaması.

* Sosyal medyada akademi içi konularda olumsuz, ayrıştırıcı ve dedikoduya yol açabilecek paylaşımlardan kaçınılması.

* Tüm iletişimin, belirlenmiş resmi kanallar (aile temsilcileri, idare) üzerinden yapılması. Oyuncular İçin Yaş Gruplarına Uygun Disiplin Kuralları:

* Zaman Yönetimi Disiplini: Antrenman, toplantı, yemek ve okul saatlerine mutlak uyum.

* Saha İçi Disiplin: Antrenör talimatlarına uyma, takım arkadaşlarına saygı, galibiyet ve mağlubiyette centilmenlik.

* Saha Dışı Disiplin: Tesis ve ekipmanların özenli kullanımı, kıyafet kuralları, beslenme programlarına uyum.

* Sosyal Medya Kullanımı: Formayı ve kulübü temsil bilinciyle hareket etme zorunluluğu.

Antrenörler ve Akademi Personeli İçin Disiplin Kuralları:

* Mesleki gelişim zorunluluğu (düzenli seminer, kurs).

* Oyuncular ve ailelerle iletişimde profesyonellik, şeffaflık ve saygı.

* Tüm oyunculara adil ve eşit mesafede olma, tarafsız değerlendirme.

* Akademi sırları ve iç işleyişin gizliliği. Uygulama ve Mucizevi Dönüşüm:
Kurallar kâğıt üzerinde kalmadı. Tutarlı, kararlı ve şeffaf bir şekilde
uygulamaya geçtik. İhlaller olduğunda, bunlar bir "suç ve ceza"
mantığıyla değil, "öğrenme ve düzeltme fırsatı" olarak ele
alındı. Amaç, korkutmak değil, sorumluluk bilinci aşılamaktı.
Kısa süre içinde yaşanan değişim mucizeviydi:
Kaos Düze Döndü: Daha önce "ne yaptığı belli olmayan",
hedefsiz ve gürültülü ortam yerini, amacı ve yöntemi belli, sakin
ve üretken bir çalışma ortamına bıraktı.
Kin ve Dedikodu Yok Oldu: Kurallar, insanları yapıcı iletişime
zorladı. Tribünlerde birbirine söylenen olumsuz sözler, takım için
atılan tezahüratlara dönüştü. Arkada gruplaşmalar ve fısıltılar,
yerini antrenman sonrası teknik sohbetlere bıraktı.
Güven ve Öngörülebilirlik Geldi: Herkes neyin doğru, neyin
yanlış olduğunu bildiği için, enerjisini futbola ve gelişime
odaklayabildi. Oyuncular, adil ve istikrarlı bir ortamda olduklarını
hissederek kendilerini güvende hissetmeye başladı.
Profesyonel Bir Çevre Oluştu: Artık akademi, herkesin rolünü ve
sınırlarını bildiği, birbirine saygı duyduğu, tek amacın gelişim
olduğu profesyonel bir eğitim kurumunun havasını taşıyordu.
Sonuç: Disiplin, Özgürlüğün Kapısını Açtı
İronik bir şekilde, net sınırlar ve kurallar, gerçek özgürlüğün önünü
açtı. Oyuncular, kaosun ve belirsizliğin yarattığı kaygıdan
kurtulup, yaratıcılıklarını sahaya yansıtabildiler. Antrenörler,
teknik konulara odaklanabildi. Aileler, çocuklarının güvenli bir
limanda olduğunu bilerek huzur buldu.
Artık, sağlam bir felsefi temel, güçlü bir aile desteği ve
mükemmel bir düzen üzerine, futbolcularımızı geleceğe
hazırlayacak somut, bilimsel ve teknik inşaat sürecini
başlatma zamanı gelmişti. Fiziksel ve futbol saldönüşüm için
zemin şimdi pürüzsüzdü...
Beşinci Adım: Bilinçli Nesiller YetiştirmekDüzenli Felsefe ve Kültür Buluşmaları
Temeller sağlamdı, düzen oturmuştu. Şimdi sıra, bu yapının
içini anlam, bilinç ve derinlikle doldurmaktaydı. Futbolun
sadece fiziksel bir oyun olmadığını, bir düşünce ve yaşam biçimi
olduğunu genç zihinlere aktarmak için beşinci adımı
attık: Düzenli Felsefe, Kültür ve Hayat Buluşmaları.
Bu adımın çıkış noktası şuydu: “Sadece topa iyi vurandeğil,
neden topa vurduğunu bilen, hayatı okuyabilen, kendini
ifade edebilen ve sporun gerçek anlamını içselleştirmiş
bireyler yetiştirmeliyiz.”
Bu amaçla, tüm akademi koçları ve oyuncularla belirli
periyotlarda bir araya geldiğimiz, resmi antrenman havasından
uzak, samimi ve interaktif “Bilinç ve Kültür
Oturumları” başlattık. Bu oturumların gündemi üç ana eksende
şekillendi:
Spor Felsefemizin Derinlemesine İşlenmesi:
* “Neden ‘önce iyi insan’ diyoruz? Bu, sahaya nasıl yansır?”
* “Trabzonspor’un hırçın Karadeniz’den çıkan mücadele ruhu,
modern futboldaki karşılığı nedir?”
* “Zafer ve yenilgiyi nasıl yorumlamalıyız? Sonuç değil süreç
odaklılık, günlük hayatımızda bize ne kazandırır?”
* Dünya futbolundan örneklerle “etik futbol”, “centilmenlik” ve
“sporun ruhu” tartışıldı.
Spor Kültürü ve Tarihi Bilincin Geliştirilmesi:
Sadece Trabzonspor’un değil, dünya sporunun efsanevi
hikayeleri, büyük turnuvaların tarihi anları incelendi.
Farklı ülkelerin futbol kültürleri (İngiliz direkt futbolu, İspanyol tikitakası, İtalyan defansif disiplini) ve bu kültürlerin o ülkenin sosyal
yapısıyla ilişkisi konuşuldu.
Fair-play’in sadece bir kural değil, bir onur kodu olduğu
vurgulandı. Sporun birleştirici gücü üzerine konuşuldu.
Hayatın Gerçekleri ve Futbolcu Kimliğinin Ötesinde
Bir ‘Ben’ İnşası:
“Futbol bir gün biter, hayat devam eder.” gerçeğinden
hareketle, kişisel gelişim konuları masaya yatırıldı.
Finansal okuryazarlık, sosyal medya bilinçli kullanımı, kariyer
planlaması, iletişim becerileri gibi konularda temel eğitimler
verildi.
Stres ve baskı yönetimi, hedef koyma teknikleri, takım dinamiği
ve liderlik üzerine interaktif çalışmalar yapıldı.
Misafir konuşmacılar (eski sporcular, iş insanları, psikologlar)
davet edilerek deneyim paylaşımları yapıldı.
Uygulama ve Kazanımlar:
Bu oturumlar, bir ders formatında değil, açık diyalog ve
tartışma ortamında gerçekleştirildi. Oyuncular ve koçlar
fikirlerini özgürce ifade etti.
Sonuç olarak:
Futbolcuların Bakış Açısı Genişledi: Sahanın dışında bir dünya
olduğunu gördüler. Topa vururken, aynı zamanda bir tarihin,
felsefenin ve sorumluluğun temsilcisi olduklarını idrak ettiler.
Koç-Oyuncu İlişkisi Güçlendi: Bu paylaşımlar, aralarındaki bağı
sadece teknik adam-futbolcu ilişkisinden öte, bir “gelişim
rehberi-yol arkadaşı” ilişkisine dönüştürdü.
Takımın Entelektüel Sermayesi Arttı: Oyuncular maçları ve
antrenmanları daha analitik, stratejik ve sakin bir zihinle
değerlendirmeye başladı. Sahada verilen taktik
direktiflerin "neden" ini daha iyi kavradılar.
Kriz Yönetimi Güçlendi: UEFA yolculuğumuzdaki zorlu anlarda,
bu oturumlarda işlenen “soğukkanlılık”, “mücadele ruhu” ve
“inanç” ilkeleri, oyuncuların sahada sergiledikleri karakterin
temelini oluşturdu.
Artık, bilinçlenmiş ve bütünsel olarak gelişmeye hazır bu
gençler için, en önemli aşama başlıyordu: Fiziksel ve tekniktaktik altyapının bilimsel metotlarla inşası. Zihinler hazırdı,
bedenlerin ve futbol becerilerinin de aynı seviyeye getirilme
zamanı gelmişti...
Altıncı Adım: Bilimin Sahaya İnişi – Yaşa
Özgü, Dünya Standartlarında Antrenman
Programları
Zihinler şekillenmiş, kültür oturmuş, disiplin içselleştirilmişti. Tüm
bu insani ve yönetimsel altyapı, nihayetinde bir futbol
akademisinin en somut çıktısı için hazır hale getirilmişti: üst
düzey tekniker ve fiziksel kapasiteye sahip futbolcular
yetiştirmek. Şimdi, tüm bu hazırlığın meyvesini toplama ve
genç yetenekleri bilimin ışığında dönüştürme zamanıydı.
Bu amaçla, akademide devrim niteliğinde bir adım daha
atıldı: Her yaş grubu için, dünya standartlarında, bilimsel ve
kişiselleştirilmiş antrenman programlarının hazırlanması ve
titizlikle uygulanmaya başlanması.
Programların Hazırlanma Felsefesi ve İçeriği:
Yaşa Özgülük ve Uzun Vadeli Oyuncu Gelişimi (Long-Term
Player Development- LTPD):
Artık tüm programlar, “erken uzmanlaşma” yerine, çocuğun
fizyolojik, psikolojik ve sosyal gelişim evrelerine uygun olarak
kurgulandı.
Küçük Yaş Grupları (U10-U12): Temel motorik beceriler
(koordinasyon, çabukluk, denge), top ile oynama zevki, basit
taktiksel kavramlar ve çok yönlü hareket eğitimi ön plandaydı.
Orta Yaş Grupları (U13-U15): Hız ve kuvvet antrenmanlarının
temelleri, pozisyonlara özgü teknik becerilerin detaylandırılması,
bireysel ve küçük grup taktiği ağırlık kazandı.
Üst Yaş Grupları (U16-U19): Maksimum fiziksel performansın
geliştirilmesi, kompleks taktik anlayış, profesyonel maç analizleri,
özel durumlar (set pozisyonları, oyun kurulumu) ve mental
dayanıklılık antrenmanları programa dahil edildi.
Çok Yönlü ve Bütünsel Gelişim:
Programlar sadece “toplu antrenman” değildi. Her hafta; fiziksel
performans, teknik beceri, taktik zekâve mental
hazırlık bileşenlerini dengeli bir şekilde içeriyordu.
Fiziksel antrenmanlar, sadece koşu değil, çeviklik, reaksiyon,
plyometrik ve koruyucu kuvvet çalışmalarını kapsıyordu.
Teknik antrenmanlar, kuru tekrardan ziyade, “algı-kararuygulama” üçlüsünü zorlayan, baskı altında ve yorgunlukta
doğru teknik kullanımı hedefleyen şekilde tasarlandı.
Veriye Dayalı ve Kişiselleştirilmiş Yaklaşım:
Her oyuncu için fiziksel profil (hız, çeviklik, dayanıklılık, kuvvet)
düzenli olarak ölçüldü ve veri tabanına işlendi.
Bu veriler ışığında, takım antrenmanlarına ek olarak, oyuncuların
bireysel zayıflıklarını gidermeye veya güçlü yanlarını
pekiştirmeye yönelik kişisel gelişim paketleri oluşturuldu.
Sakatlık önleme (injury prevention) programları, her
antrenmanın ayrılmaz bir parçası haline getirildi.
Uygulama ve İnanılmaz Sonuçlar:
Programlar uygulamaya konulur konulmaz, daha önceki kaotik
ve plansız ortamdan ne kadar uzaklaştığımız net bir şekilde
görüldü.
Fiziksel Kalitede Dev Sıçrama: Daha önce “fizik kaliteleri çok
düşük” diye tarif edilen oyuncular, sistematik çalışma sayesinde
inanılmaz bir fiziksel dönüşüm geçirdi. Saha üzerindeki hızları,
çeviklikleri, dayanıklılıkları ve çarpışma güçleri gözle görülür
şekilde arttı.
Teknik Becerilerin Güvenle Sergilenmesi: Planlı ve aşamalı
teknik antrenmanlar, oyuncuların top kontrolü, pas doğruluğu ve
bitiricilik konusunda özgüvenlerini tazeledi. Artık fiziksel
yetersizlikten dolayı tekniklerini gösteremiyor olmak diye bir
sorun kalmamıştı.
Antrenman Verimliliğinde Maksimum Seviye: Her
antrenmanın bir amacı, bir ölçüsü ve bir değerlendirmesi vardı.
Koçlar ne yapacaklarını, oyuncular neden yaptıklarını biliyordu.
Bu da zaman kaybını ortadan kaldırarak inanılmaz bir verimlilik
sağladı.
Sakatlık Oranlarında Belirgin Düşüş: Bilimsel ısınma, soğuma
ve koruyucu egzersizler sayesinde, kas ve eklem sakatlıkları
büyük oranda azaldı. Oyuncular sezonu daha sağlıklı ve formda
tamamlama şansı buldu.
Sonuç: Mühendisliği Tamamlanmış Bir Futbolcu
Fabrikası
Bu adım, akademiyi bir “çalıştırma sahası” olmaktan
çıkarıp,futbolcu mühendisliğinin yapıldığı bir yüksek
teknoloji enstitüsünedönüştürdü. Her vidalama işlemi
planlanmış, her parça özenle işleniyordu.
Artık elimizde, Trabzonspor ruhuyla yanıp tutuşan, aileleri ve
koçlarıyla uyum içinde olan, disiplini bir yaşam tarzı haline
getirmiş, sporun felsefesini özümsemiş ve en önemlisi,dünya
standartlarında fiziksel ve teknik donanıma sahip bir alt yapı
ordusu vardı.
Bu disiplinli, bilinçli ve fiziksel olarak üstün ekip, şimdi büyük
sahnelere hazırdı. Sıra, tüm bu birikimi, gerçek rekabet
ortamında, baskı altında sınayacak ve şampiyonlar gibi
taçlandıracak son aşamaya gelmişti: Rekabetçi müsabaka
felsefesi ve zihniyet antrenmanları...
Yedinci Adım: Verinin Gücü –Bilimsel
Ölçümle Gelişimin Haritasını Çizmek
Disiplinli antrenman programlarıyla futbolcularımızı dünya
standartlarında bir fiziksel ve teknik gelişim sürecine dahil
etmiştik. Ancak, bu sürecin ne kadar etkili olduğunu, hangi
alanlarda ne kadar yol kat ettiğimizi, hangi oyuncunun hangi
özelliğinin güçlü ya da zayıf olduğunu nesnel veriler
olmadan tam anlamıyla bilemezdik. Spor biliminin en temel
gerçeği, bu noktada pusulamız oldu: "Ölçülmeyen performans,
iyileştirilemez."
Bu bilinçle, akademiyi bir üst seviyeye taşıyacak kritik bir iş
birliğini hayata geçirdik: Karadeniz Teknik Üniversitesi (KTÜ)
ile stratejik ortaklık.
Bilimin Kapısını Çalmak:
KTÜ'nün saygın akademik kadrosu ve ileri teknoloji
laboratuvarlarıyla iletişime geçtik. Spor Bilimleri alanında
Türkiye'nin önde gelen isimlerinden Bölüm Dekanı Fatih
Hoca'nın bilgisi, deneyimi ve nezareti altında çalışmaya
başladık.
Bu iş birliği, alt yapı futbolunda Türkiye'de bir ilk olma özelliği
taşıyordu. Amacımız sadece ölçüm yapmak değil, bilimin
ışığında bir "gelişim haritası" oluşturmaktı.
Kapsamlı Ölçüm ve Analiz Süreci:
Tüm akademi oyuncuları, düzenli aralıklarla kapsamlı bir test
bataryasından geçirilmeye başlandı. Ölçülen parametreler
şunları içeriyordu:
Fizyolojik Profil:
Kardiyovasküler Kapasite: VO2 Max testleri ile aerobik
dayanıklılık.
Anaerobik Güç ve Kapasite: Sprint testleri, tekrarlı sprint
performansı.
Kuvvet ve Güç: Dikey sıçrama, izokinetik kuvvet testleri
(kuadriseps, hamstring dengesi).
Çeviklik ve Çabukluk: Çeviklik parkurları, reaksiyon süreleri.
Vücut Kompozisyonu: Kas kütlesi, yağ oranı, hidrasyon durumu.
Biyomekanik Analiz:
Koşu teknikleri, sürat mekaniği, sakatlık riski taşıyan hareket
kalıplarının incelenmesi.
Motorik ve Nöromüsküler Testler:
Koordinasyon, denge, propriosepsiyon (vücut farkındalığı)
ölçümleri.
Veriye Dayalı Dönüşüm ve Kontrol:
Elde edilen tüm bu veriler, her oyuncu için kişisel bir "performans
kimliği" oluşturdu. Bu sayede:
Gelişim Objektif Olarak Takip Edildi: Bir oyuncunun hızının veya
dayanıklılığının sezon içinde ne kadar arttığı, grafiklerle net bir
şekilde görülebilir hale geldi. Artık gelişim, "göz kararı" ile değil,
"veriyle" konuşuluyordu.
Antrenman Programları Kişiselleştirildi: Koçlar ve performans
ekibi, zayıf yönleri güçlendirmek ve güçlü yönleri maksimize
etmek için antrenmanları bireysel ihtiyaçlara göre
şekillendirebildi.
Erken Uyarı Sistemi Oluştu: Düşük hamstring/kuadriseps oranı
gibi sakatlık riski taşıyan faktörler önceden tespit edilerek,
önleyici egzersiz programları devreye alındı.
Yetenek İD ‘si ve Pozisyon Analizi: Oyuncuların fiziksel ve
motorik profilleri, hangi pozisyonda daha verimli olabilecekleri
konusunda bilimsel bir öngörü sağladı.
Motivasyon ve Hedef Belirleme: Oyuncular, kendi gelişim
grafiklerini gördükçe, bir sonraki ölçümde daha iyi verilere
ulaşmak için daha motive oldular.
Sonuç: Gelişimin Bilimsel Güvencesi
KTÜ iş birliği ve düzenli ölçümler, akademimizi bir "sanat"
olmaktan çıkarıp, bir "bilim yuvası" haline getirdi. Karar alma
süreçlerimiz sezgisel değil, kanıta dayalı hale geldi.
"Daha önceki kimin, ne yaptığı belli olmayan kaotik ortam" artık
tamamen geride kalmıştı. Bunun yerine, her parametrenin
izlendiği, her gelişimin kayıt altına alındığı, şeffaf ve kontrol
edilebilir bir mükemmellik ekosistemi kurulmuştu.
Artık elimizde sadece yetenekli ve çalışkan futbolcular
yoktu. Aynı zamanda, her birinin fizyolojik ve biyomekanik
haritası çıkarılmış, kişisel gelişim yolu çizilmiş, bilimsel
olarak takip edilen birer "yüksek potansiyelli sporcu" vardı.
Bu donanımla, artık gerçek sınav alanına, rekabetin en üst
seviyesine hazırdık. Sıra, bu bilimsel altyapıyı, rakipleri analiz
ederek, stratejik üstünlükler kurarak nihayetinde sıra UEFA Gençlik
Ligi'nde tarih yazarak taçlandırmaya gelmişti...
Sekizinci Adım: Uzman Kadro ve Bilimsel Ağ –
Mükemmelliğin İnsan ve İş birliği Temeli
Bilimsel ölçümle performansı haritalandırmıştık. Şimdi sıra, bu
verileri doğru yorumlayacak, doğru müdahaleleri yapacak ve
futbolcuların her yönüyle (teknik, fiziksel, zihinsel) gelişimini
yönetecek uzman bir insan kaynağı ekosistemi kurmaya geldi.
Bu adımda, akademiyi bir "koç merkezli" yapıdan, "çok
disiplinli bir bilim kurulu" merkezli yapıya evrimleştirdik.
Liderlik ve Eğitimde Kalite Devrimi:
Eğitim departmanının başına, UEFA A Lisansı ve geniş deneyime
sahip Nedim Karadeniz hocayı ve 4 kişilik uzman ekibini getirdik.
Bu atama, bir mesajdı: "ARTIK EĞİTİM METODOLOJİMİZ, EN ÜST
ULUSLARARASI STANDARTLARDA OLACAK." Hemen ardından:
Akademi Antrenör Eğitimleri: Tüm akademi koçları, modern
futbolun gerektirdiği güncel yaklaşımlar, oyun sistemleri, genç
sporcu psikolojisi ve veri analizi konularında düzenli eğitimlere
tabi tutuldu.
Trabzon İlçe Kulüplerine Yayılan Etki: Sadece kendi
antrenörlerimizle kalmadık; Trabzon'un tüm ilçelerindeki altyapı
antrenörlerine açık eğitim çalışmaları başlattık. Amacımız,
bölgenin futbol eğitim kalitesini bütün olarak yükseltmek ve
daha geniş bir tarama ağına sahip olmaktı.
Spesifik Uzmanlık Alanlarının Entegrasyonu:
Atletizm Antrenörü: Sadece "koşmak" değil, "doğru koşmak" için
bir atletizm antrenörünü kadromuza kattık. Her oyuncunun koşu
ekonomisini, sürat mekaniğini ve enerji verimliliğini geliştirmeye
yönelik kişisel müdahaleler yapıldı. Bu, sakatlık riskini azaltırken,
sahadaki verimi katladı.
Pedagog Desteği: Oyuncuların sadece "ayağına" değil, "zihnine
ve ruh sağlığına" da yatırım yaptık. Bir pedagog ile yapılan iş
birliği, ergenlik dönemindeki gençlerin duygusal
dalgalanmalarını, takım içi iletişim sorunlarını ve performans
kaygılarını profesyonelce yönetmemizi sağladı.
Beslenme Uzmanı/Diyetisyen: "Ne yersen, osun." ilkesinden
hareketle, her yaş grubuna ve her bireyin ihtiyacına göre
kişiselleştirilmiş beslenme programları oluşturuldu. Beslenme,
artık bir "kısıtlama" değil, bir "performans silahı" olarak görülmeye
başlandı.
Akademik İş birlikleri ile Kurumsal Bilgelik:
Karadeniz Teknik Üniversitesi ile olan iş birliğini daha da
derinleştirerek, sadece ölçüm değil, sürekli danışmanlık ve AR-GE
altyapısı elde ettik.
Diğer üniversitelerin (Spor Bilimleri, Psikoloji, Fizyoterapi
bölümleri) uzmanlarından oluşan bir "Bilim ve Danışma
Kurulu" oluşturduk. Bu kurul, periyodik olarak akademimizi
denetleyip, raporlayıp, yol haritası öneriyordu.
Sonuç: Bilimsel Esaslara Dayalı Bir Eğitim Fabrikası
Bu adımla birlikte, Trabzonspor Futbol Akademisi artık tam
anlamıyla dönüşmüştü:
Eğitim, Artık Tesadüflere Bırakılmıyordu: Her süreç (teknik,
fiziksel, mental, beslenme) ilgili uzmanın sorumluluğunda,
bilimsel protokollerle yürütülüyordu.
Antrenörler Sürekli Gelişiyordu: Kendini yenilemeyen antrenör
kalmadı. Bu, oyunculara yansıyan enerjiyi ve bilgi kalitesini
muazzam artırdı.
Bütünsel Gelişim Artık Bir Slogan Değildi: Pedagog, diyetisyen
ve atletizm antrenörü ile oyunculara 360 derece bir bakış
sunuluyor, onların sadece futbolcu değil, sağlıklı ve dengeli
bireyler olarak yetişmeleri sağlanıyordu.
Kurumsal Bir Kimlik Kazanıldı: Dışarıdan alınan bilimsel
danışmanlık ve denetim, akademiyi kişisel yaklaşımlardan
arındırarak, sürdürülebilir ve kurumsal bir yapıya kavuşturdu.
Artık sahada, ofiste, laboratuvarda ve beslenme masasında
her şey tamamdı. İnsan kaynağı, bilgi birikimi, ölçümleme
sistemi ve eğitim felsefesi mükemmel bir uyum içindeydi. Sıra,
tüm bu sistemi, en zorlu sınav olan UEFA Gençlik Ligi'nde
sahaya yansıtmak ve dünyaya "Trabzonspor'un altın neslini
göstermekti. Rekabetçi müsabaka zihniyeti ve Avrupa
yolculuğumuzun stratejik hikayesi başlıyordu...
Dokuzuncu Adım: Kökleri Derinlere Uzatmak –
Yetenek Havuzunu Genişletme ve Toplumla
Bütünleşme
Bilimsel ve uzman kadrolu yapımız artık hazırdı. Ancak, en
gelişmiş sistemi kursanız bile, onu besleyecek en kaliteli ham
maddeyi – yani en yetenekli gençleri – bulmak ve onları en
doğru şekilde yönlendirmek ayrı bir strateji gerektiriyordu.
Dokuzuncu adımda, gözümüzü akademinin dışına, Trabzon'un
tüm il ve ilçelerine çevirerek, sistematik bir yetenek keşfi ve
gelişimsel rehberlik ağı kurdum.
1. Eğitim Sisteminin Gücünü Arkanıza Almak:
Okullarla Stratejik İş birliği
Resmi İşbirliğin Gücü: İl Milli Eğitim Müdürlüğü ile resmi bir
protokol imzaladık. Bu iş birliği, kapıları sonuna kadar açtı. Artık
Trabzonspor Akademisi olarak, ildeki okulların resmi ve güvenilir
bir ortağıydık.
Büyük Kitlelere Ulaşan Seçmeler: Okulların spor salonlarında
ve sahalarında düzenli seçmeler başlattık. Amacımız sadece "en
iyiyi" bulmak değil, mümkün olan en geniş kitleye ulaşmak ve
belki de kendini ifade edememiş saklı yetenekleri keşfetmekti.
Beden Eğitimi Öğretmenleri ile Etkin İletişim: Onları, sahada
gözümüz ve kulaklarımız olarak gördük. Onlarla düzenli istişare
toplantıları yaparak, onlara da gelişimsel yaklaşım konusunda
eğitimler sunduk. Onlar, çocukların okuldaki davranışlarını,
karakterini ve sosyal uyumunu en iyi gözlemleyen kişilerdi.
Futbol-Okul Dengesinin Takibi: En kritik konulardan biri buydu.
Ailelerle yaptığımız iş birliğini, okullarla da yaparak çocuğun
akademik başarısını yakından takip ettik. "Futbol okuldan önce
gelir" anlayışını kesinlikle reddettik. Beden eğitimi öğretmenleri
ve rehberlik servisleriyle koordineli çalışarak, futbol eğitimi ile
okul başarısını dengeli yürütmeleri için her oyuncuya bireysel
planlamalar yapıldı.
2. Yerelden Eve: Her İlçede Bir Göz
Gönüllü Yetenek İzleyici (Scout) Ağı: Her ilçeye, bölgeyi iyi
tanıyan, futbol vizyonuna güvendiğimiz gönüllü yetenek
izleyicileri atadık. Bu kişiler, köy liglerinden, mahalle maçlarına,
okul turnuvalarına kadar her yerde, bizim için izleme yapmaya
başladı.
Canlı Bir Veri Akışı: Bu ağ sayesinde, Trabzon'un her köşesinden
canlı ve güncel bir yetenek verisi akışı oluştu. Kâğıt üzerinde bir
oyuncu listesi değil, onların oyun stilleri, karakter özellikleri ve
gelişim potansiyellerine dair samimi bilgiler edindik.
Toplumun Parçası Olmak: Bu ağ, akademiyi şehrin elit bir
kulübü olmaktan çıkarıp, tüm Trabzon halkının sahiplendiği, her
aileden çocuğun ulaşabildiği bir kurum haline getirdi.
Sonuç: Sürdürülebilir Bir Yetenek Kaynağı ve
Toplumsal Kökler
Bu adım, akademimizin geleceğini garanti altına alan bir
yatırımdı:
Rekabetçi Avantaj Sağlamak: Artık rakiplerimizin görmediği,
ulaşamadığı mahallelerden, köylerden yetenekleri erken
keşfedip sistemimize dahil edebiliyorduk.
Karakter Kontrolü: Bir oyuncuyu sadece sahada değil, okul
hayatında da gözlemleme şansı bularak, "iyi insan" kriterlerimizi
değerlendirmede çok daha sağlam verilere sahip olduk.
Toplumsal Sorumluluk ve Aidiyet: Milli Eğitim ve gönüllü
ailelerle kurduğumuz bu bağ, kulübün toplumsal itibarını
güçlendirdi. Trabzonspor, artık sadece şampiyonluklarla değil,
gençliğin geleceğine yaptığı yatırımla da konuşulur oldu.
Entegre Gelişim: Okul-futbol dengesi, oyuncuların hayata daha
dengeli bakmasını sağladı. Tüm baskıyı futbola yüklemedik, bu
da onların sahadaki özgüvenlerine ve sakinliklerine yansıdı.
Artık, mükemmel işleyen bir fabrikanın yanı sıra, bu
fabrikaya en kaliteli hammaddeyi getiren geniş ve güvenilir
bir tedarik ağımız da vardı. Sistem, beslenme kaynağından
nihai ürüne kadar tamamlanmıştı.
Sıra, bu muazzam altyapının, tüm dünyanın gözü önünde,
UEFA Gençlik Ligi sahnesinde sınanmasına ve şahlanışına
gelmişti. Stratejik rakip analizlerinden, özel maç
hazırlıklarına ve o unutulmaz yarı final yolculuğunun satır
satır yazılmasına hazırdık...
Onuncu Adım: Bölgeyi Ateşlemek –
Trabzonspor Kültürünü Yaymak ve
Sürdürülebilir Bir Değerler Ekosistemi Kurmak
Dokuzuncu adımda Trabzon'un ilçelerine ulaşmıştık. Şimdiyse, bu
çalışmayı sistematik, kurumsal ve ideolojik bir zemine
oturtma zamanıydı. Sadece yetenek toplamak değil, bir kültür
inşa etmekve Trabzonspor'u bölgenin her köşesinde bir yaşam
tarzı haline getirmek istedik. Bu amaçla, Türkiye'deki iki önemli
kurumla stratejik iş birliğine gittik: TUFAD (Türkiye Futbol
Antrenörleri Derneği) ve ASKF (Amatör Spor Kulüpleri
Federasyonu).
Stratejik İş birliği ve Sistematik Yapılanma:
Bu iş birlikleri, çalışmamıza resmiyet, kredibilite ve geniş bir
uzman ağı kattı. TUFAD ile antrenör eğitimlerini standart hale
getirirken, ASKF ile amatör kulüplerin altyapılarına ulaşabildik.
Tüm Trabzon ilini ve ilçelerini, coğrafi ve demografik yapıyı
dikkate alarak 18 mantıksal bölgeye ayırdık. Her bölge, kendi
içinde yönetilebilir ve takip edilebilir bir birim haline geldi.
İnsan Ağının Kurulması ve Görevlendirme:
Bu 18 bölgenin her birinde, bölgeyi iyi tanıyan, güvenilir ve istekli
bir "Bölge Sorumlusu Antrenör" ve bir "Gönüllü
Koordinatör" tespit ettik.
Bu kişiler, sadece yetenek avcılığı yapan değil, aynı
zamanda Trabzonspor'un bölgedeki elçileri oldular.
Ana Hedef: Yetenekten Önce Kültür ve Değerler
Eğitimi
Bu organizasyonun en radikal ve en önemli farkı, amacını sadece
yetenek tespitiyle sınırlamamasıydı. Asıl hedefimiz
Trabzonspor'a ve sporun evrensel değerlerine 'inanmış'
nesiller yetiştirmekti. Bu doğrultuda:
Tespit Edilen Adaylara ve Ailelerine Eğitim: Yetenekli görülen
her çocuk ve ailesi, basit bir mülakattan çok daha fazlasına
davet edildi. Onlara özel düzenlenen "Trabzonspor Değerler ve
Kültür" oturumlarına katıldılar.
* Eğitimin İçeriği:
Trabzonspor Sevgisi ve Aidiyet: Kulübün tarihi, şehrin ruhuyla
bağı, efsanelerinin hikayeleri anlatılarak duygusal bir bağ
kuruldu.
Spor Kültürü: Sporun bir yaşam biçimi, disiplin ve özveri alanı
olduğu anlatıldı.
Fair-Play ve Spor Etiği: Kazanmanın, rakibe ve kurallara saygı
çerçevesinde anlamlı olduğu, centilmenliğin asalet getirdiği
vurgulandı.
Sağlıklı Rekabet Kültürü: Rekabetin nefret değil, gelişim motoru
olduğu, rakibi yenmek için değil, kendi en iyi versiyonunuzu
ortaya koymak için mücadele edilmesi gerektiği öğretildi.
Sonuç: Bölgenin DNA'sına İşleyen Bir Sistem
Bu adım, tüm dönüşüm projemizin toplumsal karşılığını bulduğu
nokta oldu:
Stratejik Derinlik Kazandık: Artık 18 bölgeden gelen verilerle,
yetenek haritasını anlık olarak görüyor, bölgesel trendleri analiz
edebiliyorduk.
Kültürel Bir Devrim Başlattık: Trabzon'da, Trabzonspor forması
giymenin sadece futbol oynamak değil, bir değerler bütününü
taşımak anlamına geldiği bilinci yayılmaya başladı.
Kaliteli Aday Akışı Arttı: Sadece yetenekli değil, aynı zamanda
ahlaki ve kültürel olarak da doğru profildeki aile ve çocuklar
sistemimize dahil oldu. Bu, akademi içindeki uyumu ve
motivasyonu inanılmaz derecede yükseltti.
Geleceğin Antrenörlerini ve Yöneticilerini
Yetiştirdik: Bölgelerdeki gönüllü ve antrenörler, adeta birer
"Trabzonspor Akademisi mezunu" gibi yetişmeye, kulübün
felsefesini benimsemeye başladı. Bu, kulübümüz için paha
biçilemez bir insan kaynağı havuzu oluşturdu.
Artık, UEFA yarı finaline uzanan takım, sadece bir grup
yetenekli futbolcudan ibaret değildi. Onlar, şehrin her
karışından yükselen bir kültürün, sistematik bir eğitimin ve
derin bir sevginin somut temsilcileriydi. Sahaya çıktıklarında,
sadece kendileri için değil, 18 bölgenin, yüzlerce gönüllünün ve
binlerce Trabzon sevdalısının rüyasını taşıdıklarını biliyorlardı.
Tüm bu 10 adımlık destansı yolculuk, artık nihai hedefe,
Avrupa sahnesine yönelmişti. Sırada, bu muazzam
altyapının, rakipleri nasıl analiz ettiği, taktiğe nasıl
dönüştüğü ve UEFA Gençlik Ligi'nde nasıl bir 'Karadeniz
Fırtınası' estirdiğinin taktiksel ve duygusal hikayesini
anlatmak vardı...
On Birinci ve Son Hazırlık Adımı:
Mükemmeliyetin Fiziksel Çatısını İnşa
Etmek...
Tüm zihinsel, kültürel, bilimsel ve insani altyapıyı kurmuştuk.
Felsefemiz oturmuş, disiplin sağlanmış, yetenek havuzumuz
genişlemiş, uzman kadromuz hazırdı. Ancak tüm bu yüksek
ideallerin, bu sistematik çalışmanın, fiziksel bir karargâhta,
uygun ve motive edici bir ortamda hayat bulması gerekiyordu.
Son adım olarak, tüm bu çabaları taçlandıracak ve sürdürülebilir
kılacak fiziki altyapıyı tamamladık: Akademi tesislerinin nihai
mükemmelliğe kavuşturulması.
Eksikliklerin Tespiti ve Bütünsel Bir Yaklaşım:
Öncelikle, tüm tesislerimizi (sahanlar, konaklama birimleri,
yemekhane, soyunma odaları, eğitim salonları, dinlenme
alanları, fizyoterapi üniteleri) tarafsız bir gözle analiz ettik. Eksikleri
sadece "boya-badana" olarak değil, "katılımcı refahı ve
performans verimliliği" perspektifiyle belirledik.
Hedef: Kurallar ve Refah İç İçe Bir Ortam
Amacımız, sadece yeni ekipman almak değil, daha önce
belirlediğimiz tüm değerlerin ve kuralların fiziksel ortamda da
karşılık bulduğu, kullanıcı dostu bir yaşam alanı yaratmaktı.
Yapılan Dönüşümler:
1. Performans Odaklı Saha ve Antrenman Altyapısı:
Çim kalitelerinin üst düzeye çıkarılması, drenaj sistemlerinin
iyileştirilmesi.
Teknik çalışmalar için özel antrenman duvarları, taşınabilir minik
kaleler, modern eğitim ekipmanları.
Kapalı antrenman salonunun çok amaçlı (futbol, atletizm,
sakatlık önleme) kullanıma uygun hale getirilmesi.
2. Refah ve Dinlenme Alanlarının İyileştirilmesi:
Konaklama birimlerinin öğrenci yurdu havasından çıkarılıp, sıcak,
ferah ve kişisel gelişimi teşvik eden bir sosyal alana
dönüştürülmesi. Ortak alanlara kitaplıklar, strateji oyunları, sessiz
çalışma köşeleri eklendi.
Yemekhanenin beslenme uzmanımızın direktifleri doğrultusunda
düzenlenmesi, sağlıklı ve lezzetli beslenmenin bir kültür haline
geldiği bir mekân haline getirilmesi.
Dinlenme odaları, oyun odaları ve sosyalleşme alanlarının
oyuncuların bir aile gibi kaynaşacağı şekilde tasarlanması.
3. Eğitim ve Gelişim Alanlarının Kurulması:
Akıllı tahtalı, projeksiyonlu modern bir sınıf. Burada taktik
toplantılar, futbol kültürü dersleri, kişisel gelişim seminerleri
verilmeye başlandı.
Fizyoterapi ve sağlık ünitesinin son teknoloji cihazlarla
donatılması.
Veri analiz odası: KTÜ'den gelen ölçüm sonuçlarının, maç
analizlerinin işlendiği ve raporlandığı bir merkez.
4. Kuralların Fiziksel Ortamla Bütünleşmesi:
Tesisin her noktası, belirlenen disiplin ve değerleri hatırlatan
inceliklerle donatıldı.
Duvarlara sadece eski şampiyonluk fotoğrafları değil, "Önce İyi
İnsan", "Fair-Play Onurdur", "Süreç Senin Zaferindir" gibi
motivasyonel ve felsefi mesajlar, güzel sanat eserleri eşliğinde
asıldı.
Her alanın kullanım kuralı açıkça yazılıp asıldı (Örn: "Bu soyunma
odası tertemiz bir zihnin başlangıcıdır. Lütfen temiz bırakınız.").
Sonuç: "Bizim Yuvamız" Duygusunun Yaratılması
Bu son dokunuşla, akademi artık tam anlamıyla "ev" oldu.
Aidiyet Duygusu Pekişti: Oyuncular, antrenörler ve personel,
kendileri için özenle hazırlanmış, her detayı düşünülmüş bu
tesiste bulunmaktan gurur duymaya başladı. Burası, onların
ikinci ailesinin yuvasıydı.
Profesyonellik Hissi Güçlendi: Üst düzey tesisler, oyunculara
"büyük bir kulübün parçasıyım" hissini verdi ve bu onların
davranışlarına yansıdı.
Verimlilik Maksimuma Ulaştı: Her şeyin yerli yerinde, hazır ve
kaliteli olması, antrenman ve gelişim süreçlerindeki aksamaları
ortadan kaldırdı.
Misafirler İçin Etkileyici Bir Kartvizit: Avrupa'dan gelen rakip
takımlar ve gözlemciler, gördükleri bu tesisler ve düzen
karşısında hayranlıklarını gizleyemedi. Bu, Trabzonspor
markasının saygınlığını da artırdı.
Son Sözler: Tüm Parçalar Birleşiyor
İşte böylece, ilk adımda tarif ettiğimiz "disiplinsiz ve fizik
kaliteleri düşük" oyuncuların bulunduğu kaotik ortam, bu on bir
/11 adımın sonunda;
* Ruhu ve felsefesi olan,
* Aileleri ve okullarıyla bütünleşmiş,
* Disiplini bir yaşam tarzı haline getirmiş,
* Bilimsel metotlarla beslenen,
* Uzman kadrolarla yönetilen,
* Şehrin her köşesinden beslenen,
* Ve tüm bunları barındıran mükemmel fiziki tesislere
sahipbir "gelecek şampiyonlar fabrikasına" dönüştü.
Bu fabrikanın en parlak, en göz alıcı ürünü ise, tüm bu
sistemin sahada somut bir yansıması olan U19 takımımız
oldu. Onlar, bu on bir adımın yaşayan kanıtı olarak, çıktıkları
UEFA yolculuğunda, yalnızca futbol becerileriyle değil;
taşıdıkları karakter, dayanışma ruhu, disiplin ve stratejik
zekâyla Avrupa'yı şaşkına çevirdiler ve Trabzonspor'u
UEFA'da yarı finale taşıdılar.
Tüm bu yaşananlar, işte o büyük başarının arka planında,
sahne arkasında sessiz sedasız inşa edilen örnek hikâyenin
ta kendisidir

Etiketler