Trabzonspor'un puan cetvellerindeki durumunu bir kenara koyarsak, gazete sayfalarında aldığı mekânları ve yazı hacimlerine dikkat ettiğinizde; basın konjonktüründe muhatabına gösterilen ilginin baremi sayılan bu durum, Trabzonspor'un (hiç olmazsa şimdilik kaydı ile) fevkalade irtifa kaybettiğinin net göstergesidir. Oysa çok değil, bundan 3-5 yıl önce Trabzonspor için İstanbul gazeteleri ve Tv’leri dahi sürekli "Dört büyükler" benzetmesini kullanırken, bu sayıyı artık üçe düşürdüklerini hemen anlıyor ve üzüntü ile takip ediyoruz. Bunun sebepleri elbette bir değil, üç değil, epeyce çok.

Saha sonuçlarını hesaba katmıyoruz. Bu denli sanal puanların kulübe ilginin göstergesi olduğu aşikârdır. Fakat burada esas konuya önem teşkil eden mesele, Trabzonspor’un kamu efkârı içerisinde itibarının zedelenmiş ve başlıkta da kullandığımız gibi ‘ilgiden düşmüş olmasıdır’. Şunun şurasında önümüzdeki ayın ilk haftasında yapılması planlanan genel kurulun bu meyanda ortaya çıkarması muhtemel yönetimin ilk görevinin ‘Trabzonspor'un düşen itibarını ayağa kaldırmak’ olduğunu bilmesi ve genel kurulda deklare edeceği Yönetim Faaliyet Planı’nda bu konuya mutlaka öncelik vermesi gerektiğini de hatırlatmadan geçemeyeceğim.

Sahaya çıkan takımdaki oyuncuların kıyafet keşmekeşi, idmanlarda oyuncuların sık sık birbiri ile dalaşması, dargın oyuncuların saha içerisinde ve dışında (bırakın arkadaş gibi olmalarını) adeta birbirlerine rakip gibi davranmaları. Kulübün yöneticilerinin ikinci planda kalması, kulübün bir menajer tarafından otoriter olarak yönetilmesi, hep kulübe itibar kaybettiren faktörlerdir. Oysa kulüplerin patronları yöneticiler ve onların yüklendiği görev alanlarındaki otoriteleridir. Şu an Trabzonspor kulübüne baktığınızda ne yazık ki; bu alanlarda vizyonun fevkalade erozyona uğramış olması, bizleri bir Trabzonlu olarak üzmeye devam etmektedir.

İşte bu fasılları bir kenara not edecek olan yeni yönetim adaylarının görevi devraldıklarında yapması zorunlu olan ilk şeyin ‘Trabzonspor'un düşen itibarını ayağa kaldırmak’ olduğunu bilmesi gerektiğini tekraren ve önemine binaen hatırlatırız. Trabzonspor'da 2.5 yılda altı hoca değişip, hoca başına dört ay düştüğünü hesap ettiğimizde; şu an mevcut yönetim kurulunun şüphesiz mecburiyetten göreve getirdiği Trabzon'un yerlinin yerlisi, futbolun tecrübeli ismi Sadi Tekelioğlu'nun Trabzonspor'da unutulan "Öze dönüş" mantığının başlangıcı olmasını ummaktayız. Eğer Sadi hoca'ya şans tanınırsa, belki de bu mecburi istikamette "Hayır vardır" diyebiliriz.

Zira Trabzonspor her zaman gerçek kurtuluş reçetelerini uygulamayı, hep zorunlu hallerde devreye koymuştur. Tekelioğlu bu yolda yeteri kadar tecrübe sahibi olmuş bir futbol adamı. Her zaman altyapıdan "A" takıma oyuncu alınması söz konusu olduğunda "Alt yapımda yeterli, yetişmiş yetenek var" cevabı vermiş ve bu zorunlu şartlar da onun iddialarını ispat etmesi için ona belki de zemin hazırlayarak, unutulmakta olan bir hocaya küllerinden yeniden doğma imkânı verirken ‘Trabzonspor tarlasının da kurumadığını’ gösterme zemininin son şansı olduğunu sanıyorum...