Trabzonspor geçen hafta Fenerbahçe'ye karşı biraz amiyane ve kırıcı olacak ama "kişiliksiz bir futbol ortaya koydu" değil mi? Bundan herkes rahatsız, herkes bu denli cılız, "Çanakkale geçilmez" vari oyundan şikâyetçi.

Hadi 'deplasmandı, ambiyanstı' vs bahanelerle kendimizi avuttuk, bu haftaya geldik. Geldik gelmesine de "Bir Teselli Ver" şarkısını kupa maçı sonrası söyleriz derken o da ne! Hepten çuvalladık!

Maşallah!

Hangi birini yazalım, hangi konulardan şikâyet edelim, kimi kime gammazlayalım, çekiştirelim? Siz söyleyin, biz yazalım.

***

Arkadaşlar, bu oyun veya oyunların artık futbolculara, federasyona veya şuna buna takılarak bahanesini ve mazeretini aramayı geçelim. Kulübede mevcut teknik ekibe sormak gerekir: "Bu sistemsizlik ve düzensizlik ne demek oluyor?"

Sanki "gelen gideni aratır" tekerlemesini atalarımız Trabzonspor için icat etmişler.

Hocam, şu kulüpte sana yardımcı olan ve sizin seçtiğiniz bu kulübün sırtına masraf olarak hem de lüks masraf olarak yıktığınız zannederim oldukça kabarık bir teknik adam listesi var.

Peki bunca kadro ile bu kadar kötü futbol peşpeşe hem de iki maça nasıl sığar doğrusu hayret!

Bakınız bir Cardozo'muz var, tüm umutlarımız ona bağlanmış. Adamı dünya klâsı olarak tanıdık ve tanıttık. Bu maçta yok, oynadığı maçlarda da bir var üç yok, bu bir mesele.

Bu hafta bu kategoride Trabzonspor'un son atımlık barutu idi ama yok.

Ha, 'Yatabare oynadı, iki gol attı' diyeceksiniz de onu bunu bilmem Cardozo niye yoktu? Olması gerekmez miydi?

***

Bir de şunu ucu ucuna eklemek isterim: Elbette herkes kendi işini daha iyi bilir. Fakat bizim fikri tespitimize göre Trabzon’da oynanan tüm maçlarda artık Trabzonspor çift santrafor (Cardozo ve Yatabare) oynamak zorundadır.

Başka çaresi yok. Bu çift santrafor meselesini sırası geldiğinde bir kenara unutmamak kaydıyla kaydedelim.

Yatabare tek başına teknik yönden yetersiz; canlı, güçlü, atlıyor zıplıyor, koşuyor fakat bazen ne yaptığını kendisi de bilmiyor öyle değil mi?

Hani bir Henriquemiz vardı, onun topla oyunundan şikâyet ederdik ama Henrique bunun üzerine şimdi nur nimet. Demek 'sattık Kuran'ı aldık kemençe' öyle değil mi?

Gelelim Cardozo'ya... O da mücadeleden sıfır ve kısır, yani böyle sıfır. Bunu da istemiyoruz fakat adam top yüzü göremiyor. Kendisi hazırlayamıyor, "Atın da oynayayım" diyor.

Peki kim atacak, nasıl oynayacak? Rakipsiz mi, bana dokunmayın oynayayım mı diyecek rakiplere? Demek ki bizim iki adam ancak eder bir adam.

Yalanım varsa buyurun konuşalım - anlaşalım. Hiç dikkat ettiniz mi şu Bursaspor’un santraforu Fernandao'ya? "Yani bunu da mı görmeyelim?"

Kaleci Hakan’ı Fenerbahçe maçında göklere çıkardık, o da geldi bu önemli maçta parmağını gözümüze soktu. "Nazar değdi" diyeceksiniz de bizde Allah korusun "Bir adama maşallah dedik mi altı saat ömrü var" gibi oluyor. Onu da atlayalım.

***

Ya sistem ve oyun kurgusu... Biriniz bana anlatsın bakalım be arkadaşım, bu takım ne oynar, nasıl, hangi kurgu üzerine oynuyor?

Dostluk başka alışveriş başka. Şöhret ve nam sizin tamam ama "Trabzonspor hepimizin"... Bu insanların uykusu kaçıyor. Stada seyirci gelmiyor dediniz, işte geldiler, geldiklerine de adamları pişman ettiniz, yalan mı, hem de o soğukta.

Şimdi siz bu insanları bir daha bu tribünlere nasıl toplarsınız?

Buyurun cenaze merasimine bakalım!

Eh, artık kala kala elde elmalı şekerin sapı niteliğinde bir UEFA maçımız kaldı.

Onu da kaybederseniz bundan sonraki maçları hangi gaye ve hedefe istinaden oynayacaksınız?

Ligde puan sıralamasındaki yerimiz, konumumuz belli. Mücadele edecek kulvarımız yok, iddialıyız diyecek, yarışacak rakibimiz yok. O halde bu millet daha stada gelir mi?

Uyarmadı demeyin bakınız, bundan böyle maçlarda kendiniz çalar kendiniz oynarsınız.

Yazık olur bu yönetimin sizin yolunuza döktüğü bunca para ve pula. Başka daha ne diyelim bilmem ki?