SON DAKİKA



Haber > Köşe Yazıları > Yarım yamalak

Yarım yamalak

13 Ocak 2018 Cumartesi - 08:10








“Yarım elma, gönül alma” ile başladı yarıma olan sevdamız. Yarım, paylaşmak demekti! Paramızın az olduğu çocukluk günlerinde, gofreti yarım gofret yaptık, arkadaşımıza verdik. Yarım, bizi mutlu etti. Sokakta oyun oynuyorken peynir ekmeği, halı sahada maç yapıyorken bir şişe suyu, kalabalık biçimde bir yere gidiyorken güvenliğimiz pahasına arabanın ön koltuğunu yarım kullanıp bununla yetinmekten gocunmadık. Dünyanın “bütün olan bile yetmez, başka bir tane daha iste, onun da peşine düş” mesajı verdiği dönemlerde bile, bizim için yarım aza kanaat etmeyi öğrenmek, mevcutla mutlu olmayı bilmek demek oldu.

Ama yarımla olan muhabbetimiz bizi ne kadar insan yaptıysa ve mutlu ettiyse, “yarım yamalak” ile olan samimiyetimizden o kadar zarar gördük. “Yahu gel birlikte yiyelim, ne varsa bölüşürüz” diyen araba ustası, bunu söylediği adamın arabasını tamir ederken değişmesi gereken lastikler için “Bunlar seni bir sene daha götürür” demeyi iyilik yapmak sandı. “Yarım” lastiğin canından ettiği bir sürü insan, ekonomi yapmak uğruna neyi feda ettiklerini anlayacak zamanı bile bulamadılar. Çalar saatin pili bittiğinde yenisini takmak yerine, o pili ısıtarak biraz daha çalışmasını sağlamak gibi bir yöntemi standart hale getirip, en gerekli olduğu zamanda biten pil yüzünden toplantıya geç kalmak da “yarım yamalak” ekonomi anlayışımızın ürünü oldu. Biz hep iki ayağı olan bir insan saatte 10 km hızla koşabiliyorsa, tek ayaklı olursa 5 km koşar sandık. Bu yüzden “yarım” ile başlayan ve paylaşmayı, az olanla yetinebilmeyi salık veren o insani anlayış, aniden “böyle yapsan da olur” yaklaşımı ile az verip çok almayı isteyen “yarım yamalak” yollara soktu bizi. Medeniyet tarihinin en köklü coğrafyasından, kendine kanat takıp Galata Kulesi’nden aşağıya bırakan müteşebbis ruhtan, Nobel ödülü aldıktan sonra “Bunu çok abartmamak lazım” mesajı veren asaletten beslenmek yerine, bize daha az enerji harcamayı ve daha az yorulmayı vaat eden bu yan yollar hep daha cazip geldi. “Yarım yamalak” düşünce, bizi bazen bir ambulansın arkasına takılarak açtığı yolda ilerlemeyi uyanıklık olarak yutturdu. Üniversitede 100 üzerinden 60 alarak geçen doktora gidince, hastalığımızın onun bildiği 60’lık kısımdan çıkmasını umduk hep. Bize öğretilen bu “yarım” kültürü ile “yarım yamalak” garabetini o kadar karıştırdık ki; gol atamayan forveti, çocuklar oturmadan hareket eden servis şoförünü, yüzüne bakmadan emir kipiyle konuşan memuru, evin duvarlarında satranç tahtası oluşturan boyacı ustasını normal sandık. Servis yapan garsonun ter kokusu, orta yollu bir ameliyat için gerekli narkoz etkisini yapabilecekken bile ne bir şey söylemeye gerek gördük, ne de bir şey söylesek bir şeylerin değişeceğine inandık. Çünkü garsonluk, hep “gerçek” bir iş bulana kadar yapılacak “yarım yamalak” bir iş oldu yapanın gözünde. Yarım ekmek arası kokoreçte bulduğumuz huzuru, yarım yamalak iş, yarım yamalak ahlak, yarım yamalak teknik bilgi ile heba ettik.

Bir an önce silkinerek ve yarım yamalak olan her şeyi bir kenara koyarak, bilimin ve insani kalitenin gerektirdiği hız ve kulvarda koşar adım ilerleme umuduyla, hepimize kolaylıklar diliyorum.

Beğendim
0
Sevdim
0
Beğenmedim
0
Üzgün
0
İnanılmaz
0

VİDEO

SON DAKİKA

ÇOK OKUNANLAR

© 2020 www.karadenizgazete.com.tr | Karadeniz Gazetesi bir Güçlü Ticari Ve Sınai Ürünler Pazarlama Ticaret Ve Sanayi Anonim Şirketi ‘dir.

Giriş Yap