Kitaplar, sayfalarının her gün, herkes tarafından açılmasını beklerler. Ne hazindir ki; bu müstesna teşebbüsleri dahi meşakkatli sayan bir umumi efkâra sahip ben diyeyim “millet”, siz söyleyin “ümmet” olmuş çıkmışız vesselam. Ama öyle beyhude işleri yapmaya teveccüh ediyoruz ki, onlardan değil kitapları okumaya, onları elimize almaktan bile sarfınazar ediyoruz. Böyle bir ahali içinde, bırakın kitapları kıraat etmeyi, onları ellerine alıp, koltuk altlarına sıkıştırmayı yapanları ararken, onları yazanlar yok mu, yazanlar? İşte onlar, medeniyetin iki ölçüsünden birinin okumak olduğunu bildikleri için, harflerden kelimeler, kelimelerden cümleler, cümlelerden paragraflar, paragraflardan sayfalar yaparak, “söz uçar yazı kalır” hesabıyla kitapları yazarlar. Bugün size o kitaplardan son aylarda elimize tutuşturulan, yanımızda yakınımızdakilerin birkaç eserinden söz eylememe müsaade ediniz.

*

KTÜ 61 YAŞINDA

KTÜ’ye profesör bilim adamı olarak hizmet vermiş, sosyal Adem oğlu Selahattin Köse, geri kalan 61 yılın 44’ünde rektörlük hariç üniversitenin tüm kademelerinde vazife üstlenmiş birisi olarak “KTÜ 61 Yaşında”yı kaleme aldı. Düşünün ki, “Ortadoğu savaşı nedeniyle hangi öğrencilere hak verildi?” sorusunun bile cevabının yer aldığı KTÜ’yü irdeleyen ve araştıran kitap yüzlerce merak edilen bilinmeyeni de anlatıyor.

*

ÖNCE ANNELERİ VUR

Hasan Kalyoncu’nun kaleme aldığı romanı 3 yıl önce okudum. Trabzon-Tonya mahreçli, yazarın deyimi ile; “Anı mı, roman mı, yoksa tarih mi? Belki hepsi birden” olan 288 sayfalık romanın içinde yörenin onlarca hikayesi yer alıyor.

*

İHANET, HANÇER, LANET

Meslektaşım Ahmet Şefik Mollamehmetoğlu’ndan tarihe ışık tutacak belgesel tadında kaleme alınmış muhteşem bir eser. Karadeniz’e, doğaya, insana, tarihe ve kültüre karşı yapılan vahşi saldırıların derlenip toparlandığı kitap da, Ahmet Şefik yapısından kaynaklanan haklı isyanı öylesine kelimelerle vücut bulmuş ki! Okumayan kayıptadır. * BİR RÜYA GİBİ Toprakla haşır neşir olan mesleğinin de vermiş olduğu ilham ile Ziraat Mühendisi Niyazi Demirci, hislerine “Bir Rüya Gibi” kitabıyla şiir tadında tercüman olmak istemiş. Geçen Yaz şiirindeki; “Yaşadık en güzel yazı o masmavi sularda, Hülya dolu nice günler, o canım kıyılarda, Saklı binbir hatıramız cananla gezdiğimiz, Bir ilahi cenneti andıran korularda” satırlar gittikçe kaybolan tabiatın güzelliklerine hasretten olsa gerek!

*

KANLI TÜTÜN ve AŞK

Osman Konak, tütünün yetiştirildiği yıllarda hayatta var olma savaşını başarmış, her zaman emeğinin karşılığını kısmen de olsa almışların hayat hikayelerini karınca kararınca belgesel niteliğinde sayılabilecek romana döndürmüş. Temel’den Zeynep’e, Ali Dayı’dan Dimitri’ye kadar...