Yaz geldi geçti ama Trabzonlu sahile yine hasret. Bu hasret ne zaman biter derken hasretin daha da artacağını görmek gönüllleri yaralıyor. İşte bu gönül yarası öyle büyük ki kapanacak gibi gözükmüyor. Diğer yönetimlerinde pek umrunda olmayan Trabzon yine gündem dışı... Mevcut alanları rantabl kullanılmaması sürekli arsa talebini doğuruyor. Resmi makamlarda bu talebe cevap vermek adına işin kolayına kaçarak Trabzon’un doğasını, tabiatını, özelliğini, maneviyatını yok edercesine hummalı çalışma içinde. Sürekli denizi doldurarak bir avantaj elde etmeye çalışanların yanlış yolda olduklarını söylemem lazım. Doğru diyeni dokuz köyden kovarlar misali bize de kızacaklar muhakkak.

Ama amacım gelecek nesillere güzel ve el değmemiş bir Trabzon bırakmak. Gayemiz, gayretimiz odur. Yoksa birilerini yermek ya da eleştirmek niyetinde değilim. Okuyucularımızın en çok şikayeti yazın serinlemek için denize girilebilecek bir plajın olmamasıdır. Mevcut plajlar yetersiz kaldığı gibi deniz kirliliği de apayrı bir sorun olarak karşımızda. Altyapıdaki eksiklikler her yer gibi denizi ve sahilleri de vuruyor. Eskiler anlatırdı, denizin dalgaları Anadolu Lisesinin duvarına vururmuş ve Trabzonlu kadın ve erkekler orda denize girermiş.

Gelecek nesillerin daha feci hikayeler dinlememesi içindir mücadelemiz. İşte bu düşünce ve duygularla köylü vatandaşların yapılacak projelere karşı gelmesine bir kulak verin. Vatandaş ne diyor, projelere neden karşı çıkıyor, isyanı niye!!! Unutmayalım ki o doğayı bu güne kadar gelmesine katkı sağlayanlara bir borcumuz var. İşte bu havayı soluyan, orada yaşayan vatandaşı dinleyeceksin ki doğru iş yapasın. Eğer dinlemez bildiğini okursan gün gelir vatandaşın dediğine gelirsin ama iş işten geçer devletin parası da heba olur gider. İnanın dinlemeyi, mantıklı hareket etmeyi öğrenir ve uygularsak ekonomiye inanılmaz katkılar yaparız. Yeter ki sen ben demeden, egolarımızdan kurtulur mantığımızla hareket edersek kazanan Türkiye olacaktır.