Mehmetçik mi?

Muhammetcik mi?

Pes artık!

Ülkemizin idaresi de, kurumları da, yolu da, yordamı da, siyaseti de hızlı biçimde yozlaşıyor. Şanlı ordumuz dünyada Mehmetçik kelimesi ile tanınırken, ismini değiştirmek düşüncesini anlamakta zorluk çekiyoruz.

Mehmetçik’in hikayesi, Türk Silahlı Kuvvetleri bünyesinde çıkarılan Silahlı Kuvvetler dergisinde şöyle geçiyor:

Ocak 1912 de Trablusgarp’ta Tobruk Savaşında bir subayın yanında çarpışan Mehmet isimli asker şehit düştü. Onbaşı, subaya dönüp “Kumandan Mehmet şehit düştü” diye bağırdı. Subay da “Vah Mehmetçik vah” diye karşılık verdi. Subayı duyan diğer askerler şehit düşen askerin ismini Mehmetçik sanıp “Mehmetçik şehit düştü” diye bağrıştı. Arap askerler ise dilleri dönmediğinden “Muhammedçik Muhammedçik şehit oldu” diye bağırdı. Alay yazısı da deftere ilk şehidimiz “Mehmetçik” diye yazdı. O gün şehit düşen, gazi olan ve ismi bilinmeyenlerin hepsine “Mehmetçik” denildi.

Öyle anlaşılıyor ki, biz hala Arap özlemi içinde yaşıyoruz. O zaman Mehmet’imin Tobruk’ta ne işi vardı? Neden ve ne amaçlı şehit düştü? Mehmet’in ve diğerlerinin Arap çöllerinde işi ne idi? Bu gencecik, daha dünyanın güzelliklerini yaşamadan eline silahı hangi düşünceye hizmet edenler verdi? Bu topraklarda şehit düşenler için neden ağıtlar yakar olduk?

Ülkemizi yöneten kadrolar yer isimleri olsun, kurumlardaki isimler olsun isim değişikliğimde fark yaratmışlar ki, sanırım sıra tek kelime ile bütünlük kazanan şanlı ordumuzun isminin Muhammed’çik olarak anılmasını bekliyorlar. Toplumun hassas değerlerine dokunmak hiç doğru düşünce değildir. Devletimiz söylemlerle değil kalıcı ve görünür hizmetlere aç kalmışken, gündem değiştirme yöntemlerimiz halkımız tarafından takdir edilmese gerek.

Dünyanın kıskandığı Mehmetçiklerimizi kutluyor ve onlarla her zaman gurur duyuyoruz.

Kıskananlar da duyacaktır!