Doğrululuğundan...

Dürüstlüğünden...

Yardımseverliğinden...

Çalışkanlığından...

Şehrinin insanları kucaklamasından...

Şehrine bağlılığından...

Cumhuriyete ve Atatürk’e bağlılığından...

Şehrinin yetiştirdiği bütün değerleri hayırla yad etmesinden...

Ulusalcı ve milliyetçi ayrımı yapmadan vatanseverliğinden...

Karşısındaki insanların fikirlerine katılmasa dahi saygı duymasından...

Siyasi fikirleri örtüşmese bile doğru yapılan işler olduğu zaman hakkını vermesinden... 

Bu şehirde partisine AK Parti iktidarı karşısında bütün parti tabanlarından oy almasını bilerek belediye başkanlığı seçimini kazanma
onuru yaşatma başarısından...

Ardından bu şehrin milletvekili olarak kapılarını herkese açmasından...

Şüphe edilmeyecek bir adam o!..

*

Bu şehirde siyasetçi olarak insani ilişkileri “On numara kim?”

diye bir sorulsa ezici üstünlükle onun ismi öne çıkacaktır.

Acıları ve sevinçleri ile her nerede Trabzon yaşanıyorsa hep orada olmasını bildiği için...

Cenazede o...

Düğünde o...

Açılışlarda o...

Tribünde bordo-mavili forma ile o...

Trabzon’un konuşulduğu her yerde o...

Onun partisi öncelikle hep Trabzon partisi olmuş...

Onun için de bu şehirde helalinden “ABİ” olarak anılır.

Kuşkusuz eksikleri ve hataları olmuştur...

Kimin olmamıştır ki?

Muhalefetteki bir belediye başkanı olmak öyle kolay mı?

Ama bu şehirde trafik keşmekeşinin yaşandığını her gün görürken döneminde büyük bir cesaretle Uzunsokağı bile trafiğe kapatması başlı başına olay olmuştur.

*

İşin ilginç olanı ne?

Halk ile bütünleşmede açık ve net büyük sıkıntılar yaşayan partisinin elinde böylesine önemli bir değer varken (hatta parti binasında
“Burada konuşulanlar nasıl çıkıyor” diye böcek  taraması yapılırken!) bu değere karşı hasımane bir tavır içinde olmak nedendir acaba?

Bir başka partinin, bu ülkede bakanlık yapmış önemli bir ismi “O bu şehrin yetiştirdiği önemli bir değerdir. Her yerde seviliyor ve sayılıyor. İsteriz ki bizim belediye başkan adayımız olsun” diyerek kapısına dostlarını yollayıp ısrarla belediye başkanlığı adaylık teklifi yaparken, milletvekilliği yapma onurunu yaşadığı ve yaşattığı partisinin aday dahi bulmakta zorlandığı apaçık görülürken ona karşı hasımane tavır içinde olması nedendir?

Ne yaptı bu adam size?

*

Partinizin yüzünü mü kızarttı?

Partinizin üzerine yük mü oldu?

Yolsuzluk mu yaptı?

Bir şey mi çaldı?

Evet, ne yaptı size?

Hiç tartışmasız iyi bir CHP   ’lidir.

İyi bir Atatürk sevdalısıdır.

Orucunu tutar, zekatını verir, namazını kılar...

Cenazeler köylerde olsa dahi koşar...

Cumaları kaçırmaz...

Şehrinin ebediyete göçmüş değerlerinin, dostlarının mezarlarını ziyaret edip dua eder.

Müslüman bir Türk evladı...

Peki bu adam ne yaptı size?

Cenazelerde bile utanmadan arkasından atıp tutacak kadar ne yaptı bu adam size?

Bakın bunları “Ona niye teklif yapılmadı? O aday gösterilsin ” diye yazıyorsam elim kırılsın...

Asla!

Ne söyleyeyim?

Ne ekersen onu biçersin.

Ama vefasızlığın, düşmanlığın böylesi işin içinde olunca yazarım!

Geç bile kaldım!

*

Diyeceğim şu ki;

İster sevin, ister sevmeyin...

İster başarılı bulun ister bulmayın...

O herkesin kendi takdiri.

Ama O; 

Arafilboyu’ndan Erdoğdu’ya, Faroz’dan Yenimahalle’ye, Kavakmeydan’dan Sotka’ya bu şehrin yetiştirdiği önemli bir değeridir.

Bu şehirde her kim “İmda t!” derse duyduğunda önce oraya koşan adamdır.

Gördük, yaşadık.

Gittiği her yerde bu şehrin insanının boynuna sarılıp hakkını teslim ettiği bir candır.

O can Volkan Canalioğlu’dur.

*

Neden bu yazı biliyor musunuz?

Bu şehir siyasetten spora, iş dünyasından STÖ’lere kadar yetiştirdiği, sahip olduğu değerleri öğütmeye, alaşağı etmeye, vefasızlık
yapmaya ne yazık ki devam ediyor.

Sayacağımız çok ama çok isim var.

O nedenle, bu köşede, bu şehrin yetiştirdiği evladı olarak örnek olmuş yaşayan değerlerine Allah uzun ömürler versin, her nerede olursa olsunlar vefa ile haklarını teslim ederek yazmaya devam edeceğim.

*

Bakın Hz. Mevlana der ki;

“DostIarını daima vefa iIe hatırIa can!

Arayan sen oI, buIan sen; tanıyan sen oI, kucakIayan sen.

KuIa vefası oImayanın Hakk’a vefası oImaz”

Var mı anlamayan?