Önce, İslâm adına gerçek manada bir "alem" var mı? Yok mu? Ona bakmamız, onu anlamamız lazım!

Sonra da, Prof. Dr. Mehmet Şahin ile İstanbul Zirvesi sonrasında yapılan röportaja atılan "İslâm Aleminin Fiili Lideri Türkiye" başlığının gerçekliliğini sorgulamamız, soruşturmamız gerekir.

Şu "alem" denilene bir bakalım mı?

Yemen ile Suudi Arabistan birbirine füze sallar.

Birleşik Arap Emirlikleri, "lider" denilen Türkiye'nin atası Osmanlı'nın Peygamber Mezarı'na toz kondurmamak için canını siper eden Fahrettin Paşa'sına pis ağzını açar!

İran ile Irak'ın dünkü savaşlarının artçıları sürer.

Suriye, "İslâm" alemine kayıtlı bir çok ülkenin, Hristiyan ve Yahudi destekli saldırısına muhatap olur.

Aynı aleme kayıtlı olanlar, Müslüman sayılan Kıbrıs'ı, bir kısmı da Filistin'i bile tanımaz!

Eeee, ortada fiili anlamda ve gerçek manada bir "İslâm Alemi" var mı ki; bunun da lideri olsun?

Onun için, hani denir ya, "önce adam olmak" diye! Sanırım önce Allah'ın tarif ettiği şekilde alem olabilmek için, ümmet haline gelebilmeyi becermek lazım.

Onun da hali ortada olduğuna göre!

"Kendi kendimize gelin güvey olmak gibi bir şey bizimkisi Hoca" dersem, haksız mı sayılırım?

Bir başka ifadeyle, "Kuru kuruya" ya da "lâf" ile ne İslâm Alemi mi olunur? Ne de O'nun lideri!

***

GEÇEN HAFTAKİ HUTBE KİMELERE İDİ?

Geçen haftaki cuma hutbesi gerçekten de "Her ne arar isen kendinde ara"nın ne demek olduğunu anlayabilenler için mükemmel idi.

Ama, ne hazindir ki, genelde "gıybet ve kem söz" üzerine kurulu hutbeyi çokları kendini kenara koyup, başkalarına bakarak anlamış, değerlendirmişlerdir. Çünkü aradan geçen bir hafta zarfında yaptığım istişareler, görüş alışverişleri bunu gösteriyor.

*

Meselâ, hutbenin bir yerinde "Birbirimizi en ufak bir îma ile dahi incitmemek kardeşliğin bir gereğidir" deniliyor. Peki, tepeden tırnağa, en baştakinden en diptekine, siyaset erbabından devlet erkanına kadar, iktidarından muhalefetine kadar birbirini incitmeyen var mı?

Peki, özellikle de basın denilen çok kişiye ulaşan kitle iletişim araçlarını hedef alan kısma ne diyelim?

"Günlük hayatımızda zihinlerimiz türlü haberlerle yorgun düşmektedir. Kulaklarımız, arzu edilen edilmeyen nice sözler işitmektedir. Özellikle kitle iletişim araçları ve sosyal medyada çoğu zaman dedikodu, yalan, iftira gibi çirkin sözler, ilgi ve merak uyandıracak şekilde sunulabilmektedir. Zaman zaman sorumsuz ve şuursuzca yayınlanan asılsız haber ve yorumlarla insanların onur ve haysiyeti hedef alınabilmektedir."

Peki bu basının kimlere ait olduğunu, genelde hangisinin kimlerin borazanı haline geldiğini unutmadan, değerlendirme yapmayacak mıyız?

Ez cümle. Hutbe mükemmel ama, dinleyen ve değerlendirenlerin bu mükemmellikten paylarına düşeni alıp almadıklarıdır önemli olan.