Böyle bir deyimi yazımıza başlık yaparken insanların doğuştan eşit olduklarına veya kişilik haklarına karşı bir duruş sergileyeceğimiz sanılmasın. Aksine bu iki kavrama tüm insanların saygılı olması bir insanlık görevidir. İnsanlar mesleklerine, kültür ve eğitim donanımlarına göre değişik konumda olsalar da insan erdemine sahip oldukları için, ayırım kesinlikle söz konusu olamaz. Doğuştan eşit olmaları, demokrasiyle yönetilen ülke insanlarına yasal eşitlik de sağlamıştır. Eski toplumlarda bu haklar göz ardı edilse de günden güne evrimleşen dünyamızda ve demokrasi ile yönetilen devletlerin anayasalarında bu haklar güvence altına alınmıştır. Kişiler doğuştan var olan hakları ve yasal eşitlikleriyle onurlu ve özgür insan olurlar. Hal böyle iken “insanlar ve farklılıklar” başlıklı bir yazıya gerek var mıydı? Amacımıza ışık tutan bu sorunun yanıtını yazımızın sonunda bulacağız.

Toplumları meydana getiren insanların biyolojik, fiziksel ve ekonomik ayrılıkları olduğu bir gerçektir. Biyolojik olarak kadın-erkek, fiziksel olarak siyah-beyaz, güzel-çirkin; ekonomik olarak fakir-zengin insanlar tüm toplumların içinde bulunsa da bunu yasal olarak bir ayırım konusu yapamayız. Bu anlamda ayrıntılara indikçe aklımıza birçok farklılıklar geliyor.

Örneğin: Yönetenler-yönetilenler, bilgili olanlar-cahil kalanlar, yaşlılar-gençler, evliler-bekarlar, sakal bırakanlar-bırakmayanlar, okuyup yazma bilenler-bilmeyenler, üretenler-tüketenler, kurallara uyanlar uymayanlar, sigara içenler-içmeyenler, yüzme bilenler-bilmeyenler, trafikte hız yaparak ölüme koşanlar-evine gitmek için araç kullananlar, çevreyi koruyanlar-korumayanlar, çalışkanlar-tembeller, sırdan olanlar-sıradanlığı aşanlar... gibi İnsanlar arasındaki farklılıkları daha da çoğaltabiliriz. Bunlardan olumsuz olanların giderilmesi ya da düzeltilmesi yönetimlerin görevidir. İnsanlara çağdaş eğitim vererek aralarındaki farklılıkları azaltınca eşitlik ve çağdaşlık çoğalır. Bunu hiç unutmayalım ve bu haklara saygılı olmayanları da sorgulayalım. Yukardaki son farklılıkta bir ipucu verdik, saydıklarımızı sıradan olanlar ve sıradanlığı aşanlar olarak nitelediğimizde sanırım amacımıza yaklaşmıştık. Şimdi çok özel bir deyişle özlediğimiz farklılığı dile getirelim.

Dünyada ömürleri kadar yaşayan insanlar-dünyada sonsuza kadar yaşayan insanlar. Bunların tümü insan olma erdemine sahip olsalar da bizim hayranlıkla saygı duyduğumuz kişilikler, insanlığa verdikleri hizmetlerle aramızda sonsuza dek yaşayanlardır. Onların yaşam alanı, bıraktıkları eserler, tarihin sayfaları ve tüm gelecek kuşakların gönülleridir. Adları ve sayıları saymakla bitmeyecek kadar çoktur. Pozitif bilimler ışığında aklını üst düzey kullananların bulguları insanlığa hizmet etmektedir. Sıradanlığı aşmanın yolu da buradan geçer. Kendi aklını kullanıp, kendi insan onurunu yüceltemeyenler, başkasının maşası ya da kölesi olur. Yazıyı sonlandırırken Atatürk’ün dehası, Edison’un ışığı ile güldü gözlerimde.