Allah’ın cismen “insan” diye yaratıp; tabi olmada kendine “kul” sayıp; düşünmeyi becersin diye “akıl” ile donatıp, tercihlerini kullansın diye “irade” ile yücelttikleri için geçen haftadan kalan bir hatırlatmam olacak. Amacımız; Peygamberimizin (SAV) “Ben güzel ahlakı tamamlamak için gönderildim” hadisini ben diyeyim “unuttukları”, siz söyleyin “bir kenara koydukları” dünya için suç, ahret için ise günah çukuruna düşenlerin hidayete ermelerine belki biraz katkısı olur!

Az değil, epeyce de güncel olması hasebiyle geçen hafta Cuma Namazı’n da okunan ve Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından hazırlanan Hutbe’de mevzu edilenler, “insan-kul-akıl-irade” dörtgeninde kendini gören herkes için geçerlidir.

*

Hutbede; “Doğruluktan ayrılmayın. Çünkü doğruluk insanı iyiliğe, iyilik de cennete iletir” hadisi ile yapılan uyarının bugün ne denli önemli olduğunu lütfen bir kenara not edin!

Sonra da hutbenin şu kısmının tepeden aşağıya en çok kimleri tarif ettiğini düşünün:

“Yalan söylemek ne kadar vebal gerektiriyor, ise, duyulan her haberi araştırmadan doğru kabul etmek, bilerek ya da farkında olmadan yalanın yayılmasına sebebiyet vermek de dini ve ahlaki bakımdan aynı derecede sorumluluk gerektiren bir davranıştır.”

Ez cümle; milleti yönetmeye talip siyasetçiye yalanın helâl kılındığı bir sistemi kabul eden ben diyeyim; “millet”, siz söyleyin; “ümmet” ile bunlara basın yayın araçları vasıtasıyla aracılık eden bir medya!

Yalanı söyleyenin de, itiraz etmeden dinleyenin de, dinlemekle kalmayıp yayanın da işlediği suçlar ve günahlar!

*

Hadi Hutbe’den “anlayana sivri sinek saz” derecesinde yapılan bir uyarıya daha dikkat çekelim:

“Dini, ırkı, mezhep ve meşrebi ne olursa olsun, kimsenin izzet ve şerefine dil uzatmayalım. Doğruluğu, saygı ve nezaketi kendimize şiar edinelim.”

Peki, bu uyarıya örnek olacaklar arasında ilk sırada birbirinin izzet ve şerefini dil uzatan; saygı ve nezaketi unutanlar en çok kimler? Yine siyaset erbabı değil mi?

Hem de, “Hoca yellenen de cemaat boca eder”i unutup, bozulan değil, bozdukları ahlâksızlığın çukurunda, dünyada bilmem ama, ahret de boğulacak siyasetçiler!

Hem de

Evet; tüm çıplaklığı ile ortadan duran gerçek şudur: Toplum olarak tepeden tırnağa, tavandan tabana, neredeyse beşikten mezara kadar en büyük günahın, yani yalanın bataklığına düşmüşüz.

Haa bir de, “Liderim böyle bildirdi, şıhım, şeyhim böyle buyurdu, arkadaşım böyle söyledi” diyerek her duyduğunu doğru sanmak, saymak ve araştırmadan gerçek kabul edip peşin hüküm vermek var ki, bunlara Cenab-ı Allah, Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyuruyor:

“Hakkında kesin bilgi sahibi olmadığın şeyin peşine düşme. Çünkü kulak, göz ve kalp, bunların hepsi ondan sorumludur.” İsra-36 
*

Günün sorusu:

“Ortadoğu da, İslâm Alemi’nde İsrail patentli, ABD merkezli, AB destekli olup bitenlerin BOP kapsamında adım adım uygulandığı gerçeğini bir kenara koyarak, her dem ayrı havdan çalıp, akşamdan sabaha değişen yalanlarla kendilerini kandıranlar! Siz bu hutbenin neresindesiniz?”