Geçen hafta Cuma günü (16 Mart 2018) “Vatan Sevgisi” üzerine kurulu hutbeyi hoca efendiler şöyle tamamladılar:

“Bugün ülkemiz genelindeki tüm camilerde Diyanet İşleri Başkanlığı ve Türkiye Diyanet Vakfı tarafından yurt içi ve yurt dışında inşaatı devam eden camilerimiz için yardım toplanacaktır. Yardımlarınızı bekliyoruz.”

Ardına da şu talepte bulundular: “Bununla birlikte ‘bir tuğla da benim olsun’ diyen kardeşlerimiz CAMİ yazıp 1379’a mesaj göndererek 10 Türk lirası yardımda bulunabilirler.”

Demediler mi? Dediler!

Dediler ama bana göre eksik bıraktılar!

Çünkü; “Gelin bu işi hemen halledelim. Telefonlarınızı ceplerinizden çıkarın. 2 dakikada hemen mesajları atalım. Ondan sonra da cuma namazını kılalım” deselerdi tam olacaktı!

*

Neden mi?

Gidişat gelip bu noktaya dayandı! Bari onu da yapın, olsun bitsin!

 Nasıl olsa; cuma namazının hutbesinin ana gayesi adeta manevi olmaktan çıkarıldı, maddiyata döküldü! 

Cemaatin cebinde verecek parası olup olmadığını düşünmeksizin, “Boş geçmeyin. Az veya çok verin” diye talepte bulunuluyordu.

Parası olmayanın başını önüne eğmesine neden olup, namazı huşu içinde kılmasına mani olanlar, şimdi de işi “mesaj at”a kadar vardırdılar.

Cemaat de para mesajını attıktan sonra, çaktırmadan sosyal hesaplara da göz atsa günah olmaz ya!

*

Haa; içinde para isteme bölümü de bulunan hutbenin Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından hazırlanıp, tüm camilere “Bunu okuyun” diye gönderildiğini de belirtelim.

İsteyenler Diyanet’in internet sitesine girip söz konusu tarihli hutbeyi okursalar görürler!

*

Yeri gelmiş iken, bilmem kaç kez yazıp, “Yahu şu para isteme işine hutbeyi karıştırmayın. Müslümanın kafasını namaz kılarken, başka yerlere taşımayın. Hutbeden önce vaaz ederken ne isterseniz isteyin” diye kaç kez yazdığımı hatırlamıyorum!

Hatta; bu konuyu Diyanet İşleri Başkanlığı, Din İşleri Yüksek Kurulu’na kadar götürdüğümü de!

Ve de, “Başvurunuz değerlendirmeye alınmıştır. Tarafınıza bilgilendirme yapılacaktır” şeklinde mesaj aldığımı da!

Ancak, 2 yıldan fazla bir süredir, ne bir bilgi, ne de cevap alamadığımı da bilmenizi isterim.

Ez cümle; etmeyin eylemeyin! Cuma’ya anlam veren hutbeye, şu para pul işini bulaştırmayın!

BEDENİMİZ ARSİN’DE, RUHUMUZ AFRİN’DE...

Devlet-i Ali’ye de, “İşgalci değiliz” açıklaması yapılsa da, ben “İnşallah kalıcı oluruz” dileğinde bulunuyorum.

 Çünkü, başta Afrin olmak üzere Suriye-Irak sınırımızdan içeriye doğru 200-300 km’lik kısmının zaten bize ait olduğuna inanıyorum.

Bunu yapacak inancımız ve gücümüz vardır. Hafta sonu Arsin’de asılmış; “Bedenim Arsin’de, Ruhumuz Afrin’de” ibareli afişlerde olduğu gibi.

Mehmet Akif’in; “Ruhumun senden İlahi, şudur ancak emeli” dediği gibi...