İstanbul’da yeni yapılan Yavuz Sultan Selim yerine, Fatih Sultan Mehmet Köprüsü’nden geçmeyi ceza ödeyerek de olsa tercih eden ağır vasıta sürücülerine daha ağır yaptırım uygulanmaya başlanınca aklıma ‘Deli Dumrul’un hikayesi geldi.

Hani, yaptırdığı köprüden geçenden 5, geçmeyenden döve döve 10 akçe alması var ya; hah işte o hikaye!

Nasıl mı?

Deli Dumrul’un yaşadığı köyde büyük bir akarsu varmış. Köy halkı köprü olmadığı için karşıya geçmek için paçaları sıvarlarmış. Kimi zamanda boğulmalar bile olurmuş.

Bunu üzerine Deli Dumrul; iyilik olsun, canlar gitmesin diye nehre bir köprü yaptırmış. Yapım masrafını da çıkarmak için geçenden 5 akçe alır olmuş.

Ancak, köy halkından bazıları 5 akçeyi vermemek için, yine sudan geçmeye çalışır, bu yüzden de  kazalara uğrar olmuşlar.

Deli Dumrul’da bakmış böyle olmuyor.

Ferman çıkarıp, geçenden 5 akçe, geçmeyenden döve döve 10 akçe almaya başlamış!

“İsterseniz şimdi köprüden geçmeyin” dercesine!

Tıpkı bugün İstanbul’da olduğu gibi! Haa, bir de köprüden geçilsin-geçilmesin.

Sahibine parası devlet garantisinde!

KÜLLEME GAFLET VE DELALETE GELMEZ!

Kimilerinin gaflet, kimilerinin delalet içinde bulunmaları, bazılarının ise hıyanet derecesindeki yanlışları nedeniyle üretimden tüketim aşamasına kadar büyük bir tehlikenin içinde olan Türk fındığı, bugün Trabzon’da masaya değil, bahçeye yatırılacak.

Neden bahçeye?

Çünkü, ‘külleme’ denilen fındıkta verim ve kaliteyi hızla düşüren bir bulaşıcı canavar bahçelere dadanmış durumda.

Nelerin, nasıl yapılması konusu bugün sabahtan akşama kadar ele alınacak.

Trabzon Ticaret Borsası’nın düzenlediği toplantıyı fındık ile özdeşleşmiş bir isim Prof. Dr. İlhami Köksal, moderatörlük yaparak yönetecek. Her kesimden herkes buluşacak. Hedef, izlenecek mücadele politikasını belirlemek ve bunu devlet desteği ile icraata geçirmek. Aksi takdirde; çok yakın bir gelecekte bırakın yemeyi, konuşmak için (!) bile fındık bulamayabiliriz!

TRABZON’DA NELER OLUYOR MUŞ?

“Trabzon, Türkiye’nin “T”si” olduğuna göre, Türkiye’nin de, Trabzon’un da vidaları gevşemekle kalmamış, civatalar yerinden çıkmıştır!

Küçük broşürler yüzünden yaşananlar Türkiye gündemine oturtuldu. Yetmedi, beklenmedik bir galibiyetin getirdiği zaferin sarhoşluğu ile patlayan silah da buna eklendi.

Sokaklarda olup bitenler ortada. Hatta evlerin içindeki şiddet bile!

Anlayacağınız, nasıl Türkiye’nin  dışında savaş, içinde çatışma almış başını gidiyor!

O’nun “T”si olan Trabzon’da da başka ne beklenir ki?

Yine birileri ‘öküzün altında buzağı arayacaklar’ ama, ben iddiamı tekrarlıyorum:

“Bu memlekette sevgiye dayanan Allah korkusu kalmamış. Devleti kimse takmaz hale gelmiş. Kala kala kulun kuldan korkusu kalmış. İşte şiddetin de temelinde bu var. Çözümü ise; sıralamayı tersine çevirip, her işe Allah korkusu ile başlamaktır.”

İTALYAN DEĞİL, DELİ İŞİ!

İtalya’da sıradan bir üretici örgütü, her zaman yaptığını bir kez daha tekrarladı diye halâ Türkiye’de  kıyamet kopuyor; ya da koparılıyor!

Bu neye benziyor bilir misiniz?

Delinin biri kuyuya taş atmış. 40 akıllı da çıkarma yerine; “Niye attın?” diye bağırıp duruyor!

Hem de İtalya’da bir üretici kuruluşu olan ve benim bildiğim 30 yıldır bu teraneyi tekrarlayan örgüt; bu söylemleri, iddiaları temcit pilavı gibi tekrarlayıp durmasına rağmen...

İyi de, ‘kamu’ denilen Türkiye’deki tümün adına işini yapan medya neden böyle bir art niyetli ve ciddiyetten uzak açıklamanın peşine takılıp da, böylesi bir yalana çanak tutuyor?

İşte benim anlamadığım budur. Hem de; medyanın içinde de olmama rağmen!

ARSİN OSB KREŞİ...

Bir hafta oldu ama Trabzon- Arsin OSB’de birilerinin ‘sözünü verdiği’, bizim de söz yerine getirilmediği için ‘sözünü ettiğimiz’ çocuk kreşi için halâ bir ‘tık’ bile yok!

O zaman bize, OSB yönetiminden gereken bilgileri istemek kaldı. Adı ve adresi ile yazmak için!