4 Haziran seçimlerine az bir süre kaldı. Siyasi partilerin sözcüleri ve mensupları birbirlerine “etek- lerindeki son taşları” atmakla meşguller. Vatandaş ise “seçim değil, geçim” derdinde!

Her gün artan hayat pahalılığı insanımızı canından bezdirmiş du- rumda! İhtiyaç maddelerindeki kontrolsüz fiyat artışları, çalışmadan yaşanılmak istenen lüks hayat, üretmeden tüketmek alışkanlıkları piyasaları altüst ederek, ekonomiyi olumsuz yönde etkilemektedir.

Birbirimizi eleştirmek için harcadığımız enerjiyi;üretmek ve ekonomimizi düzeltmek için kullansak
kimseye muhtaç kalma- yacağımız ortadayken,hala “frensiz bir araç gibi” aynı ülkenin insanı ve bir arada yaşamak zorunda olan kişiler olduğumuzu unutarak her fırsatta bir- birimizi eleştirip, haklılığımızı ispat etmeyi siyaset sayıyoruz! Medeni ölçüler içerisinde, iktidar ve muhalefet mensupları elbette ki bir- birlerinden daha iyi yapacaklarına inandıkları projelerini milletimize anlatacaklardır, anlatmalıdırlar da! Birbirimizle “yanlışlarımızla değil, aklımızla” yarışmaktan daha doğal ve daha güzel ne olabilir ki?

Bütün problemlerimizi; “oda- nın tozunu halının altına sü- pürmeyi” temizlik zannettiğimiz gibi 24 Haziran sonrasına erteli- yoruz. Kendimiz kazandığımız za- man her şeyin “güllük gülistanlık” olacağını haykırıp duruyoruz.

Daha önceki seçim öncelerinde de onlarca defa tekrar edilip seçim sonrası çok da değiştirilemeyen problemlerimizi şimdilerde de yine seçim sonrasına ertelemeyi marifet sayıyoruz! Yakın tarihimizde ya- pılan seçim çalışmalarından aklı- mızda kalanlar, her seferinde; bü- tün iyi niyetli gayretlere rağmen, söylenenler ile yapılanların bir türlü birbirini tutmadığıdır!

Dünyanın, okumaya en az za- man ayıran ülkelerinden biriyiz.

İnsanımız okumak için hevesli de- ğil! Hal böyle olunca; öğrenmek gıdasına muhtaç olan beyin bunu, gerçek kaynağı olan “okuma kültüründen” ve kitaptan ala- mayınca; arıların, çiçek yerine; daha kolay ve zahmetsiz bal yap- mak için şekere saldırdıkları gibi, toplum olarak hurafelere sarılıp bilgi sahibi oldu- ğumuzu zannedi- yoruz. Bununla da yetinmeyip, elde ettiğimiz bu “de- dikodu” kültürü ve “fısıltı gaze- tesi” bilgileri ile birbirilerimizi yar- gılıyoruz! Ne acı bir durum değil mi?

Hâlbuki "ilk emri oku olan" yüce ve muhte- şem bir dinin mensupları olduğumuzu iddia eden bizlerin, “İslami değerleri yaşamada” neden dün- yada 103'üncü sırada olduğumuzu çokça düşünmemiz gerekmektedir! Nedeni belli: Okumamak, okumak için beyni yormamak, çalışmamak ve kolay yönden bilgi sahibi ola- bileceğimizi düşünüp, “Ahmet’in Mehmet’in” dediklerini kutsayıp, bununla yetinmek! Bilmeliyiz ki; dünyada, ilerlemenin, kalkınmanın ve medenileşmenin önünde bun- dan daha büyük bir engel yoktur!

24 Haziran öncesinde değerli okuyucularımız için yazdığımız bu son yazımızdır. Bölgemizin en etkili yayın organı olan “Kara- deniz gazetesindeki” köşemiz- den, kolaycılığa yönelerek; bir ta- rafın alkışlayacağı, diğer tarafın nefret edeceği yazılar yazmamayı ilke edindik. Toplumun öncelediği siyasi yazılar ile değil, fikir ve kültür yazıları ile görevimizi yap- maya gayret edindik. Bu tutumu- muz ile “ne İsa’ya ne de Mu- sa’ya” yaranamadık belki ama 24 Haziran seçimlerinden sonra da, bu ülkede birlikte yaşamak zorunda olduğumuzu asla unut- madık!

Seçimlerin, milletimiz için ha- yırlı olmasını diliyorum.