Günlerdir “İran’da neler oluyor? ”sorusuna tatmin edici tek bir cevap alamadığımız gibi, olup biten sadece, görünenler ve sokak olayları üzerinden yorumlanıyor. Hâlbuki İran’ı bugünlere taşıyan nedenler; toplumda oluşan kimlik zafiyeti, sosyal ve iktisadi çıkmazlar, ÜLKEMİZİN SELAMETİ İÇİN de iyi tahlil edilmelidir.

İran’da işin ucu nereye varır derseniz? İran, sorunlarını kendi içinde çözebilecek bir tarihe ve siyasi tecrübeye sahip. Kaderlerini başkalarının, “dış güçlerin” eline terk etmedikleri müddetçe, bu kaos ortamından en az yarayla çıkacaklardır.

Benim endişem ülkem üzerine. Atalarımız ne demiş? “Komşuda pişer bize de düşer!”

İran’da yaşanılanlar yüzünden ülke yöneticilerinin, bazı siyasi tedbirler aldıklarını görüyoruz. AMA yetmez. Hem siyasi hem sosyal bazı eksikliklerin de ortaya getirilmesi ve bir an evvel işlenmesi gerekmektedir.

“Kendi mukadderatını kendi ellerine almayan millet kaybolmaya mahkûmdur.”

Bu ilke, toprağın ve tarihin bize yüklediği en önemli sorumluluktur.

Bu sorumluluk ne zaman ki, ülke yöneticileri ve siyasileri tarafından başkalarının eline bırakılır ve başkalarının omzuna atılır, işte o vakit ülkemiz büyük bir tehlikeye girer ki, bu da vatana ve ülke geleceğine ihanet demektir.

Bu mesuliyet her alanda ülke yöneticileri kadar, ülkem insanının da yerine getirmesi gereken önemli bir mefkûredir.

Gerçek vatansever “aile, iktisat, ilim, sanat, eğitim, din” gibi her alanda, ülke mesuliyetini üzerine alarak, MİLLİ iradesini ortaya koymalıdır.

Ülkemizin sözde mutluluk ve umut dağıtan siyasetçilere değil, kendi kadar, vatandaşta da sorumluluk bilinci uyandıracak siyasetçilere ihtiyacı vardır.

Yarın olası bir kargaşa ortamında ülkemizde neler olabileceğini iyi görmek gerekir. Vatandaşın duygu dünyasında, kin ve nefret biriktiren, silahlı sivil gruplar oluşturan FİKİRSİZLERİN bu ülkeyi nerelere sürükleyecekleri (İran örneği ile) ortadadır.

Yapılması gereken ortak değerlerimizin, milli birlik ve beraberlik duygularımızın sık sık dile getirilmesi ve gündemde tutulmasıdır. Bu idrakte ve fikri aydınlıkta olmayan SORUMSUZ siyaset adamlarına da mesafeli durulmasıdır.

Allah göstermesin. Mesuliyet duygusunun zayıflaması şuursuz hareketlerin oluşmasına sebep olur ki, çıkan kaos ortamında “toplum kendini arar ama hiçbir yerde bulamaz.”

Ülkemize olan sorumluluklarımızı unutunca önce kimliğimizi, sonra vatanımızı kaybedeceğimizi herkes bilmelidir.

En tehlikelisi düşmanın bizim bu zayıflığımızı keşfedip bizleri içten vurması, ÜLKE KADERİNDE söz sahibi olmasıdır.

Dolayısıyla bize en önce, İslam Peygamberi Hz. Muhammed gibi, “güneşi sağ elime, ayı da sol elime verseniz vallahi ben davamdan vazgeçmem!” diyen sorumluluk sahibi siyasetçiler ve ülke temsilcileri lazım.

Son olarak, sorumluluk bilinci ile hareket edenler, pişman olmaz, kandırılmaz ve şikâyet etmezler. En önemlisi de yanlışa dur demekte geç kalmazlar.