“Bireysel olarak baktığımızda iyi bir kadro var.

Kim formda ise, kim daha iyiyse o arkadaşlarımızı oynatmaya çalışacağız. 

Takımı düşünen, takım için her şeyini veren arkadaşlarımızı oynatacağız.

Hırslı ve arzulu olmalarını herkesten isteyeceğiz.

Kendi sahamızda daha hırslı, daha çok mücadele eden bir takım olacağız...”

Rıza Çalımbay’ın Trabzonspor’da ilk açıklamasının bir bölümü bu şekildeydi.

***

Oyuncularından nasıl bir karakter ortaya koymaları gerektiğinin özetidir açıklaması.

Trabzonspor’un hiç de yabancı olmadığı, onu büyük yapan...

Ezber bozduran karakteridir, tam da sözünü ettikleri.

Rıza Hoca’nın kişisel özelliği onun futbolculuğuna da bu şekliyle yansımıştır.

O nedenle oyuncularından istediği, zaten bu coğrafyanın insanın karakteristik özelliğidir.

Bu noktada oldukça şanslı sayılır Rıza Hoca.

Altyapıdan gelen oyuncu sayısı arttıkça...

Kafasındaki oyun felsefesini hayata geçirmesi çok daha kolay olacaktır.

Trabzonspor’un kendi bünyesinden yetişen oyuncularıyla bu anlayışta sıkıntı yaşamaz.

Önemli olan, bunu tüm takıma verebilmesidir.

***

Rıza Hoca’nın, ilk maçında Malatya’da kaybederek başlamasının sıkıntısını...

Hem kendisi hem de camia için hayati önem taşıyan Galatasaray maçını kazanarak...

Rahat bir nefes almasını, oyuncuların yerlerde sürünen özgüvenlerinin...

Bir nebze olsun geri gelmesini sağlarken...

Taraftarın da kaybolan heyecanı, takıma olan güvensizliği...

Küçük bir kıvılcımla parlamaya başladığına tanık olduk.

***

Ersun Yanal’la 8 haftada 9 puan alabilen Trabzonspor...

Rıza Hoca ile 7 maçta 16 puan almış ve toplamda 25 puana ulaşılmıştır.

Ancak, Galatasaray maçı dışında, diğer müsabakalara bakıldığında...

3-0 gibi net bir skorla kazanılan Kasımpaşa maçında bile...

Takımın oyununun izleyenlere keyif veren düzeye henüz ulaşmadığını gördük.

***

Şu gerçeği de göz ardı etmemek gerek: 

Ersun Yanal’la öyle bir yıkım yedi ki bu takım ve camia:

Sıra takımlara tarihi farklarla mağlup olunurken...

Kendi sahasında üç farklı galibiyetten 4-3 mağlubiyete düşülürken...

Pişkin pişkin, insanların aklıyla alay edercesine;

“Biz gelişmekte olan bir takımız” diyebilecek yüzsüzlüğü göstermiştir.

En azından Rıza Hocayla, içeride dışarıda kazanmaya başlanarak...

Arzu edilen oyunun oynanamamasından dert yanılan noktaya gelindi.

Formayı kimlerin alacağını her teknik adam klasik laflarla söylerler...

Uygulama da çoğunun havada kalır bu sözü.

Bu noktada Rıza Hoca’nın sözünün arkasında durduğunu açıkça görüyoruz.

İş şimdi hem kendisinin hem de camianın arzu ettiği oyunu...

Zamanı uzatmadan oynatabilmesinde...

Bunu da başarabilecek bir teknik adam olduğuna inanıyorum.