Hücrelerin hasar gören DNA'ları nasıl onardığını ve genetik bilgisini koruduğunu haritalandıran araştırmaları sayesinde 2015 Nobel Kimya Ödülü'nü almış olan Aziz Sancar ülkemizin bilim camiasında yüz akı dünyanın da yakından tanıdığı bir isim.

Mardinli Sancar’ın konuşmalarını dinlerken çok heyecanlanıyorum.

Ülkesine, bayrağına olan bağlılığını her defasında çok güzel dile getiriyor

İki de sevdası var:

Biri Atatürk, diğeri Trabzonspor.

Trabzonspor'un eski yöneticilerinden Beylikdüzü Belediye Başkanı olan Ekrem İmamoğlu, Nobel Ödülü kazanan Prof. Dr. Aziz Sancar'a Trabzonspor forması hediye etmişti.

Amerika’da Trabzonspor forması ile pozunu veren ve bordo-mavi renklere olan sevdasını gururla açıklayan Sancar’ı acaba Trabzon’a davet ettik mi diye şöyle bir düşündüm.

Ettiysek bu güzel fikir kimin?

Etmediysek herkes şapkasını önüne koysun.

Hem Trabzonspor hem KTÜ hem de şehrimiz böylesine önemli bir değeri asla geçmemeli.

Şimdi diyeceksiniz ki kulüp düşmüş kendi derdine Aziz Sancar mı kaldı?

Trabzonspor’da ister futbolcu ister teknik yönetim ister kulüpte yaşanan iç sorunlar asla Trabzonspor büyüklüğünün önüne geçmemeli.

Sistem tıkanmadan herkes işine bakmalı.

Aziz Sancar’ı Trabzon’un bir maçına davet edip onu ağırlayamıyor, üniversitede bir panel organizasyonu yapamıyorsak bu ayıp hepimize yeter.

**

TRABZON’UN MARKA YÜZÜ

Trabzon ve Trabzonspor’un marka yüzünü tanıtım noktasında her dönem sıkıntılar çekiyoruz.

Günü kurtarma adına yapılan yanlış politikalar yüzünden geldiğimiz nokta da ortada.

O kadar kısır o kadar anlamsız tartışmalar içindeyiz ki gerçek gündemi hep atlıyoruz.

Ondan sonra da oturup bu şehri niye ileriye taşıyamıyoruz diye ah vah çekiyoruz.

Trabzon’da resmi kurumları bir gezin.

Yerel yönetimleri denetleyin.

Sivil toplum kuruluşları ve dernekleri inceleyin.

Meslek odaları ve eğitim kurumlarını araştırın.

Spor ve siyaset camiasına şöyle iyi bakın.

Ne söylemek nasıl bir mesaj vermek istediğimi daha iyi anlayacaksınız.

Seviye her geçen gün daha aşağı iniyor.

Trabzon kendi öz değerlerini hesaba katmıyor sunni gündemler yüzünden cepten yiyor.

Oysa hepimizin yapması gereken güzel, başarılı, olumlu hizmetlere sahip çıkmak bunları yapanları onure etmek kötü gidişat ve olumsuzluklara karşı da tepki koymak.

Birbirimizi hırpalayarak, dedikodu ve fesat anlayışını yayarak hiçbir amacımıza ulaşamayız.

**

SEÇİM BARAJI TARTIŞMASI!

Seçimler yaklaştıkça tartışmalar da alevlendi, kulisler renklendi.

2019 yılı Türk siyaseti için aynı zamanda çok önemli bir sınav anlamını taşıyor.

Demokrasinin güçlenmesi ve her kesim tarafından kabul görmesi için her şeyden önce seçim güvenliğinin sağlanması şart.

Oy vermeye giden vatandaşın bu anlamda kafası rahat olmalı.

Yeni seçim sisteminde ittifak konusu ile yüzde 10 baraj tartışması gündemde.

Temsilde adalet ve yönetimde istikrar için bu iki konunun çözüme kavuşması gerek

**

SINIRDAKİ SIR

Soğuk savaşın başlangıcında yaşanmış bir casusluk öyküsü olan “Sınırdaki Sır” adlı kitabı okudum geçenlerde.

Artvinli hemşerimiz Gürsel Balcı’nın kaleminden çok değerli bir çalışma.

Yıl 1948.

Türkiye-Sovyetler Birliği sınırındaki köyler.

İki ülke ilişkilerinin gergin olduğu günler yaşanıyor.

Açlık sınırındaki insanların yaşama tutunma içinde bir aile dramı.

TRT için “Büyük Sürgün Kafkasya” adıyla dizi filmi çekilen Sınırdaki Sır, Soğuk Savaş’ın başlangıncında yaşanmış gerçek bir casusluk olayından esinlenerek yazılmış.

Bu tür kitapları okurken aklımda tek bir şey kalıyor: “Tarihimizi unutmamalı ve unutturmamalıyız.”