“Türkler öldürülebilir, lakin yenilmezler...” Bu söz Napolyon’a aittir. Napolyon bu söylemini, tarihi gerçeklere dayanarak söylüyor. Nitekim de Türkler, tarihin en eski ve de kahraman milletlerindendir; zira tarihi parlak zaferlerle, başarılarla doludur. İçinde bulundukları şartlar ve de en önemlisi yaşadıkları coğrafyanın konumu, Türkleri hep mücadeleye itmiştir. Bu nedenledir ki, tarih boyunca daima kendi varlıklarını korumak zorunda kalmışlardır. Hepimizin de bildiği ve de mutlaka bilmesi gerektiği üzere, onun önünde en kuvvetli ve amansız kuvvetler dize gelmiş, aman dilemiştir. Kendine olan güveni ve de sonsuz imanı, en zor şartlar altında bile onu üstün kılmıştır. Kısacası Türk, cesaret ve kuvvet kaynağıdır. ( Örnek: Yakın tarihimiz, Çanakkale Savaşı- Kurtuluş Savaşı...) İşte bunun içindir ki, birlik içinde kuvvetli olmak zorundayız...

Türkiye artık kendi hesabına ve kendi başına hareket edebilme kabiliyetine ulaştı. Türkiye artık Milli çıkarlarını esas alarak hamleler yapıyor. Ülkenin hareket etme alanı artık genişlemiş durumda. Yeni birliktelikler, yeni ittifaklar bir yana; kendi savunma silahını yapabilme kapasitesini, yapılan ve yapılmakta olan devasa projeleri de hesaba katarsanız artık Türkiye eski kabuğuna çekilmiş, başkalarının dizayn ettiği ülke olmaktan çıkmış, ‘süper’ bir ülke olma yolunda dev adımlarla ilerlemeye başlamıştır Bu durum, elbette ki birilerinin hesabını bozacaktı. “Siz misiniz bizim planlarımızı bozan? Al sana terör silahı...” Acımasızca terör silahını kullanıp, masum insanları öldürüyorlar, zira onlar için insanın önemi yok. İğrenç ve aşağılık eylemlerle bize mesaj veriyorlar. Çünkü onların tek dertleri, bu ülkenin kendi başına bağımsız hareket etmesinin önüne geçmek, ülkenin kaynaklarını sömürmek, yeniden bağımlı bir Türkiye’yi geri getirmek. Aynen geçmişte olduğu gibi; başta dış politika olmak üzere, ekonomik- sosyal ve siyasal politikalarına direkt olarak karar vermek, yön vermek... Amma... “Artık geçti ‘mazi’ denen o devr-i melal...” Artık geri dönüş yok, artık yemezler...