Hedef kitle ya da grup üzerinde belirli bir kanaat değişimi oluşturmayı, bunu sürekli ya da sistematik olarak yapmayı, böylece toplumu yönetmeyi amaçlayan bir propaganda biçimidir. Bir toplumda kültür, eğitim düzeyi, demokratik bilinç ne kadar yüksekse, o toplumda algı yönetimi yapmak o kadar güçtür. Bu değerler ne kadar düşükse o kadar kolaydır. Özellikle bizim gibi kültür düzeyi düşük, toplumsal belleği-hafızası zayıf, sorgulamanın pek yapılmadığı, önyargılara göre hareket edilen, herkesin her şeyi bildiğini sanıp pek bir şey bilmediği toplumlarda, çok yaygın kullanılan bir yöntem. Gazete, televizyon, radyo, sosyal medya gibi kitle iletişim araçları, algı oluşturma ve yönetmede en önemli araçlardır. Bir algı yaratılması ve yönetimi bilimsel ve planlı olarak yapılması gereken bir iştir. Hedef kitlenin durumu, konumu, eğilimleri, alışkanlıkları, gelenekleri, beklentileri, duyguları değerlendirmeye alınır. Algı yönetimi genellikle gerçeği ters yüz eder.

İÇ-DIŞ DÜŞMANLAR

AKP iktidarı, algı yaratma ve yönetme konusunda çok başarılıdır. Profesyonel birimleri bulunur. Erdoğan, toplumun bütününü kucaklaması gereken bir makamda bile hedefinde hep iç ya da dış "düşmanlar" vardır. Bu ya Geziciler, ya muhalefet, ya cemaat, ya yargı, ya yazarlar, kişiler, ya Esad ya da Mısır olur; tarihten kişilikler bile olabilir. Gerilim siyaseti ile taraftarlarını ajite ederek, sürekli yanında durmasını sağlar. Yani toplumsal ayrışmadan siyaseten beslenir. Diyelim ki dış politika; seçmen, komşularla sıfır sorun politikası uygulandığına inandırılır. Oysa bütün komşularıyla sorunları vardır. Dünyadan hükümet uygulamalarına tepki yağar, Türkiye büyük bir yalnızlaşma içindedir, ama kitleler "dış itibarın ne kadar yüksek olduğuna" inandırılmıştır.

AKP VE ERDOĞAN BAŞARILI

Hükümet yetkilerine sorsanız 2014, "Yeni Türkiye"nin oluşturulmasında çok başarılı işler yapılmıştır. Oysa 2014’te çok büyük felaketler yaşamıştır. Bu felaketlerde ülkeyi yönetenlerin basiretsiz ve yanlış tutumlarının büyük katkısı vardır. AKP Hükümeti, PKK ve Abdullah Öcalan’la görüşmeleri sürdürürken, "CHP ile BDP’nin ittifak yapacağını" söyleyerek, alasını yaptığı bir iş konusunda muhalefeti köşeye sıkıştırabilmektedir. Yolsuzluk, rüşvet, kamu olanaklarının kötüye kullanılması gibi en ağır suçlamaların yapılmasına, her alanda yozlaşmanın en üst düzeye çıkmasına karşın, taraftarlar safları bozmaz, ahlaksızlık ya da suç iddialarını sorgulamaz bile.

REİSİN AĞZINA BAKAN MEDYA

Erdoğan bir şey söyler, bütün yandaş kanallar aynı anda yayınlar; akşam yandaş bütün televizyonlarda yorumcular, bir gün sonra gazete köşe yazarları, manşetleri,  o görüşleri doğrulama yarışına girer. İktidarın algı yönetiminde en çok kullandığı argüman "darbe"dir. Herkes Erdoğan’a ve AKP’ye darbe yapmaya çalışıyor gibi gösterilir! Askerler, aydınlar, Gezi eylemlerine katılanlar, muhalefet hep darbecidir. Son olarak eski ortak cemaat! AKP ne zaman önemli bir olayla suçlanmıştır, hemen bir algı operasyonu başlatılır. Yolsuzluk, rüşvet, hukukdışı uygulamalar, kendilerine atılan çamur olarak gösterilir. Hep darbeci teröristlerin işidir bunlar. Çocuk bile olsalar! Böylece taraftarlar, herkesin AKP iktidarına karşı darbe yapmak istediğine inandırılarak, onlara karşı her türlü hukukdışılık haklı görülür!

MUHALEFET BAŞARISIZ

Peki ya muhalefet bir algı yönetimi yapabilmekte midir? Son günlerde "Kaç-AK" saray iddiaları, cemaatin kendilerine yönelik operasyonları "Basın özgürlüğünü yok etmeye yönelik baskılar" olarak sunması algı yönetimi sayılabilir. Ama muhalefetin arkasında algı operasyonunu besleyecek güçlü bir medyanın olmamasından, başarı şansı çok düşüktür. Genelde iktidarın algı operasyonlarına karşı savunmadadır ki, bu da iktidarın ekmeğine yağ sürer. Algı yönetimi, yalanın, gerçekdışının, güdülemenin siyaset ya da toplumsal yaşamda egemen kılınması demektir. Ama nereye kadar? Bir de "Kral çıplak" hikayesi vardır! Ama oraya daha gelmedik.