SON DAKİKA



Haber > Karadeniz > Üniversiteler, seçimler ve bilim anlayışı...

Üniversiteler, seçimler ve bilim anlayışı...

13 Haziran 2016 Pazartesi - 10:10








Bazı üniversitelerimizde Temmuz ayında rektörlük seçimi yapılacak. Tabii ki ismi seçim. Aslında yazıtura usulü atama... ‘Bu adaylardan hangisi bizim için daha uygun olur, hangisi bize daha çok uyum gösterir?’ sorularına cevap aranacak. Tam bir kandırmaca. Üniversitelere katkısı ne olacak? Öğretim üyeleri arasında gerginlik, çekişme, kamplaşma... Üstelik (sözde) seçimde çıkacak sonucun rektör atamasına da hiçbir katkısı olmayacak. Seçimden sonra da yeni rektör bazı öğretim üyelerine düşman olacak; “Sen bana oy vermedin” diye, ellerindeki (devletin verdiği) yetkiyi kullanarak, öğretim üyelerinin özlük haklarıyla oynayacak... Sonuçta zavallı milletime sanal ümitler verilecek. Ama üniversiteler daha fazla kan kaybedecek. Sadece kandırmaca! Tıpkı Trabzon örneğinde Fatih Eğitim Fakültesi’ni KTÜ’den ayırıp, “Trabzon’a yeni bir üniversite kazandırıyoruz” kandırmacasında olduğu gibi! Fatih Eğitim Fakültesi bugün için belirli bir hizmeti verebilen bir eğitim kuruluşudur. Onun ismini değiştirerek, kapısına üniversite tabelası asarak bilime, öğretim üyesi seviyesine, fakültenin kapasitesine, kısaca her alandaki verimliliğine hiçbir şey eklemek mümkün değildir... Bu kafa birkaç yıl önce bir mitingde millete, “168 üniversite kurduk”, 6 ay sonra bir başka mitingde ise “174 üniversite” kurduk derken, ne kadar ciddi ve samimi idiyse; bir üniversiteyi bölüp, iki tane yapmakla da aynı seviyede ciddiyete sahiptir. Her ile bir üniversite politikası - buna politika bile denemez- popülist, halkı kandırmaya yönelik olmaktan öteye bir mana ifade edemezdi, etmedi de. 2012 yılında Üniversite Yerleştirme Sınavı’nda (ÖYS) 1 milyondan fazla öğrencinin matematik sorularına el sürmeden sınav kâğıtlarını teslim etmesinin üzerinde büyük bir ciddiyetle durulması gerektiği halde, pek ilgi görmedi. Üzerinde durup, düşünülmedi. 2012-2013 eğitim yılında bu konuda hangi tedbirlerin alındığını öğrenmek de mümkün olmadı. Ancak 2014 yılı son günlerinde Osmanlıca derslerinin zorunlu ders olarak okutulması geniş katılımla tartışıldı. “Biz Osmanlıcıyız” siyasetine bilim alet edildi, sonra da vazgeçildi. Eğitimle ilgili konularda zihinler bir defa daha karıştırılmış oldu. Biz öncelikle şu gerçeğin hiç unutulmamasını savunmaktayız: Matematik ve Türkçe eğitimi dal ayrımı yapılmaksızın bütün öğrencilere olabildiğince kapsamlı olarak verilmelidir. Bu kafa ise hiç bilmiyor ki; çok savundukları medresede bin yıl önce bile matematik bilmeyenler, hiçbir konuda ders veremezdi. Gerçek olan şudur ki; matematik eğitimi, düşünmeye hazırlanan beyinleri öğrenmeye formatlama sanatıdır. Ancak matematik bilenler, yani doğru formatlanmış beyinler iyi kavramaya mecbur olduğumuz Türkçemizi bile ancak bu sayede, en doğru şekilde öğrenip kullanabilir. Bilim öğrenmenin ön şartı da budur. Bu temel anlayış ancak üniversitelerin varlık amaçlarını yeniden ve doğru tespit sonucunda işlerlik kazanabilir. Üniversitelerimizin birer yüksekokul veya yüksek dershane olmadığı gerçeğini her normal insanın benimseyeceği açıktır. Affedersiniz ama bunları gündeme getirmek bile abes değil mi? Yıllar önce bir rektör adayı öğretim üyelerine şu mesajları geçmek lüzumunu hissediyordu: -“Hiç kimseye verilmiş özel ve gizli söz veya vaatlerim olmadı ve olmayacak. Hiç kimsenin kişisel ve üniversitenin misyonuyla örtüşmeyen istek ve amaçlarının aracısı olmadım ve olmayacağım. Öğretim elemanları, öğrencileri ve diğer çalışanları ile saygın ve güçlü bir üniversiteyi birlikte inşa etmek adına sizlere verdiğim söz ve vaatleri gerçekleştirmek için, dinamik, şeffaf, hesap veren, kolay ulaşılan ve iletişim kurulabilen bir yönetim anlayışıyla üniversiteme hizmet için varım.”Bunları da anlamak mümkün değil... Ya sonuç...?

Beğendim
0
Sevdim
0
Beğenmedim
0
Üzgün
0
İnanılmaz
0

VİDEO

SON DAKİKA

ÇOK OKUNANLAR

© 2020 www.karadenizgazete.com.tr | Karadeniz Gazetesi bir Güçlü Ticari Ve Sınai Ürünler Pazarlama Ticaret Ve Sanayi Anonim Şirketi ‘dir.

Giriş Yap