Buradan açık açık ifade ediyorum.

Fındığı devletin kapısına yıkıp da, buradan ilave bir destek alacağını sananlar...

Ya da, kapısına bırakılmaya çalışılan fındık için, açık açık "bir şey yapamayacağını" söyleme yerine, "şimdi zamanı değil. Seçim var" hesabıyla geçiştirmeye çalışanlar...

Ve de tüm bu hesapları, 16 Nisan Anayasa referandumun üzerinden yapanlar... Bilesiniz ki, bu konuda hiçbir şey yapılmaz,yaptıramaz, yapmaz iseniz "iki elim yakanızda" olmasına bile razı gelecekseniz. Çünkü, adıyla-adresiyle söylediklerinizi her gün önünüze "Buyurun. Siz şunları söylemiş, üreticileri de her zaman olduğu gibi boşu boşuna beklentiye sokmuştunuz" diye yazıp yazıp duracağım...

Onun için şimdilerde; öyle yok, boş boş konuşmak, ya da bol keseden atmak! Veya Kaf dağından kar bağışlamak...

Ben şimdiden, sizin için dizeceğim satırları kılavlıyorum! 

Neden mi? Çünkü, bu konuda devletin hiçbir tasarrufunun, müdahalesinin olmayacağını çok iyi biliyorum.

AVRUPA İLE...

Amacı, "Üzüm yemek değil, bağdan çıkar devşirmek" olan bir kriz!

YE! YAT(MA)! İKİ TUR AT!

Önceki gün, Trabzonlu için turistin; "Ye, yat, iki de tur at" demek olduğunu ifade etmiştik.

Halt etmişiz! Yanlış yazmışız!

Doğrusu; "Ye! Yatma! İkide tur at" şeklinde olması gerekiyormuş!

Yani, turistlerin "yatma" işi, anladık ki tamamen "yatmama" mantığı üzerine inşa edilmiş!

Nereden mi çıkardık?

Nevruz nedeniyle İran'dan gelen ve büyük kısmı da Doğu Azeri Türkü olan  turistlerleyaptığımız muhabbetten.

Çünkü, İranlı turistler aslında Nevruz'u eğlenerek geçirmek için Trabzon'a değil, Van'a gelmişler. Bir otobüs kiralayarak da "Bir de Trabzon'a gidelim. Bakarsın kalırız" diyerek.

Gelmişler, şöyle bir etrafa bakmışlar. Gece olunca nerelerde eğlenebileceklerini sorup soruşturmuşlar. Aldıkları cevaplarda, kendilerine eğlence yeri yerine önerilen mekanları öğrenince de, Trabzon'da yatmaktan vazgeçip gerisin geri döndüler.

Bu durumda bizim yazının başlığı da ister istemez; "Ye! Yatma! İki tur at" şekline, gerçeğine ister istemez dönüştü. Çünkü, maalesef acı gerçek bu... Bu durumu, gerçeği anlamayanlar için daha açık bir şekilde ifade etmek gerekirse, İranlı turistler Türkiye'ye genelde eğlenmek için geliyorlar. Tarihi eserleri, camileri, ya da dağları bayırları görmek, Akçaabat köftesi yemek, şehrin beton duvarları arasında tur atmak için değil...

Ama, bizimkiler turizm adına ne öneriyor, ne diyorlar?

-"Bizde bunlar var. Gelirsen gel, gelmezsen gelme."

Zaten de bu yüzden gelenlerin sayısı artmıyor, aksine azalıyor.

NASREDDİN SAVUNMASI...

Medreseye giderken, üzerinde uzun bir savaş bıçağı ile yakalanan Küçük Nasreddin'in savunması; "Kitaplardaki yanlışları düzeltmek için..." olmuş. (Gürcan Arıtürk'ün "Birer Cümle İle Hoca Nasreddin" kitabından)