SON DAKİKA



Haber > Karadeniz > Felaketleri azaltma formülü: Doğayla savaşma, sevi

Felaketleri azaltma formülü: Doğayla savaşma, sevi

25 Eylül 2016 Pazar - 10:54








Trabzon’un Beşikdüzü ve Vakfıkebir ilçeleriyle Giresun’un Eynesil ve Görele ilçelerini etkileyen su taşkını ve heyelanlar, Doğu Karadeniz’de artık her yıl birkaç kez meydana gelen sıradan olaylara dönüştü. Dün Hopa, Rize, Of, Sürmene; bugün Beşikdüzü, Vakfıkebir, Eynesil ve Görele; yarın Trabzon, Giresun, Ordu… Özellikle kıyı kentlerinde yaşanan sel ya da taşkınların en büyük nedeni, Karadeniz Sahil Yolu’nda seçilen proje anlayışıdır. 

ONLARCA UYARI

Sahil yolunun 1997’de dış kredili olarak ihale edilmesinden sonra, çeşitli uzmanların katılımıyla oluşan ‘’Karadeniz Ulaşım ve Çevre Gönüllü Çalışma Grubu’’ tarafından hazırlanan raporlarda, yapılan onlarca basın açıklaması ve panellerde, projenin bugünkü biçimiyle gerçekleştirilmesi halinde; kent-insan, kent-deniz, deniz-insan ilişkisine büyük darbe vuracağına dikkat çekilmişti. Yolun, kıyı kentlerinin güneyinden geçirilmesi gerektiği, böylece hem bu kentlerin gelişmesine katkı sağlanacağı, hem kıyıların korunacağı, hem deniz-insan ve kent-deniz ilişkisinin geliştirilebileceği, hem de gerek sel ya da taşkın, gerekse olası deniz tahribatlarının etkilerinin azaltılabileceği vurgulanmıştı.

RANTA KURBAN

 Ne yazık ki ne koalisyon hükümetlerinde ne de projenin yarısından fazlasını gerçekleştirmekle övünen bugünkü iktidar döneminde bu uyarı ve öneriler dikkate alınmadı. Kıyılar, kentler, kentsel ihtiyaçlar, gerçek anlamda ulaşım çözümleri, ranta kurban edildi.   


 YOL KOTU YÜKSEK

 Yolun kentlerle deniz arasından çekilmesi bir yana, yol kotunun yüksek olması nedeniyle yaklaşık 30 kıyı kenti ve çok sayıda küçük yerleşimin kıyı kesimleri çukurda kaldı. Dolayısıyla, 25-30 yılda görülen doğal felaketlerdeki çok büyük yağışların dışında, rutin yoğun yağışlarda bile artık felaket yaşanır hale geldi. Yol çalışmaları ve dere ıslahı adı altında dere yataklarının küçülmesi, bazı derelerin üzerinin kapanması, yaşanan tıkanmalar nedeniyle suların kentlerin çukur bölgelerine dolmasına neden oldu. Ki Beşikdüzü’nde selin en önemli nedeni, üzeri kapatılan küçük derelerin, yukarıdan gelen malzeme ile dolarak dışarı taşması. Tabi sahil yolu projesinde su tahliyesi için çözümler üretilmemesi nedeniyle, hemen her önemli yağışta aynı tabloları görür hale geldik. Yağmur suları denize varamadığı ya da yetersiz altyapıda yaşanan tıkanmalarla, karayolunun güneyindeki çukur bölgeleri dolduruyor.

DERE YATAKLARI VE HEYELANLAR

 Karadeniz, arazi yapısı gereği zaten çok hareketli bir jeolojik oluşum ve toprak yapısına sahip. Giderek artan yapılaşma, dağınık yerleşim nedeniyle ulaşım adına her eve yol götürme gibi akıldışı proje anlayışı, zaten istim üstünde duran toprak yapısını daha da

bozdu. Öte yandan, ulaşım seçeneklerinin vadi tabanlarına ve dere kenarlarına yığılması, hem su yollarını daralttı hem de bu bölgelere yapılaşmayı özendirdi.


ŞAKA GİBİ ÖNERİ

Bu gerçekler ortadayken, Başbakan Yardımcısı Nurettin Canikli şöyle dedi: "İlçe merkezinin kotunun kaldırılması gerekiyor. Ana cadde ile birlikte ilçe merkezinin Karadeniz Sahil Yolu kotuna getirilmesi lazım. Bu en az 4-5 metre. Bunun için de çok ciddi anlamda bir dönüşüm gerekiyor. Belki de şehrin yarısının yıkılması gerekiyor. Şehrin kotunu kaldıramadığınız sürece buna benzer büyük afetlerle karşı karşıya kalabiliriz. Bununla ilgili çalışmalar başladı ancak bu uzun zaman alacak bir proje." Sorumlu biri olarak Canikli, sahil yolunda yapılan bu fahiş yanlışlar nedeniyle daha önceki hükümetlerinin hatalarını kabul edip çözüm üretmek yerine, kıyı kentlerinin kotunu yükseltmeyi önerdi. Ne olacakmış? Beşikdüzü başta olmak üzere 30’a yakın kıyı kenti ve onlarca yerleşim yerinin çukur bölgeleri yıkılarak, doldurularak yolla aynı ya da daha yüksek kota getirilecek, sonra yeniden imara açılacak. Akıllara ziyan bu öneri, sorunun doğal olaylardan çok bir ‘’zihniyet felaketi’’ olduğunu gözler önüne seriyor.

YAPILMASI GEREKEN

Oysa uzun vadede yapılması gereken şey,  yolu kıyı kentlerinin güneyine (güney çevre yolları) alarak kıyı kesimlerindeki bu yapılanmayı ortadan kaldırmak, böylece hem yeniden kentlerle denizin buluşmasını sağlamak, hem kentlerin güneye gelişmesinin yolunu açmak, hem de felaketlerin etkilerini azaltacak gerçekleşebilir çözümler üretilmeli. Kısa ve orta vadede ise, taşkına karşı kentlerdeki su tahliye yollarını çoğaltmak, yerleşim yerlerinde kapalı dereleri açmak, dere ıslahlarını sorunu çözecek bir biçimde ve doğal yapılarını koruyarak yapma yolu seçilmeli. Vadi tabanı ve dere yataklarına ulaşımı yıkma uygulamasından vazgeçilmeli, doğal yapıyla oynayacak, dengeyi bozacak projelerden vazgeçilmeli. Vadi tabanı ve su yollarının hemen kenarına yapılaşmanın önlenmesi için özellikle Büyükşehir belediyeleri ve belediyeler çözüm üretmeli. 

DOĞAYLA SAVAŞ MI, UYUM MU?


Unutulmamalı ki, doğayı yok eden ya da doğayla savaşan bir anlayışın, çok ağır faturalarla karşı karşıya kalması kaçınılmazdır. Öncelikle yapılması gereken, doğaya-çevreye uyumlu bir zihniyet değişikliğinin gerçekleştirilmesidir. İnsan ihtiyaçları için planlama ve uygulama yapılırken, doğanın vereceği yanıtlar mutlaka hesaba katılmalıdır. Rantı değil, toplumsal gereksinmeleri ve bu gereksinmeleri karşılarken bilimsel titizliği öne alan bir yaklaşım benimsenmeli.

DERS ALMAK

 Her böyle felaket sonrasında memleketi yönetenlerin günlük sözleri ve timsah gözyaşları, hayali vaatleri artık gına getirdi. Yapılan hataların, işlenen suçların hesabının sorulamadığı bir düzende, hatalardan ders çıkararak daha güvenli bir geleceğe yürümek olanaksız. Bu vahim sonucun ortaya çıkmasına neden olanlardan bir çözüm beklemek ise, boşuna bir umut.

 

Beğendim
0
Sevdim
0
Beğenmedim
0
Üzgün
0
İnanılmaz
0

VİDEO

SON DAKİKA

ÇOK OKUNANLAR

© 2020 www.karadenizgazete.com.tr | Karadeniz Gazetesi bir Güçlü Ticari Ve Sınai Ürünler Pazarlama Ticaret Ve Sanayi Anonim Şirketi ‘dir.

Giriş Yap