(53/NECM-19: (19-20) (Allah’ı bırakıp taptığınız) Lât(ın), Uzzâ (nın) ve (bunların) üçüncüsü olan diğer Menât (ın) herhangi bir şey hakkında zerrece kudretleri var mı? Allah bizleri, insanoğlunu böyle uyarıyor; otoritenin sembolü olan Lat, gücün sembolü olan Uzza ve servetin sembolü olan Menat’ın elbette ki “herhangi bir şey hakkında zerrece kudretleri” yoktur.

Ama gelin görün ki; insanlık tıpkı cahiliye dönemindeki gibi, bile bile bu kudretsiz ve kuvvetsiz görüntülerden medet devşirmektedir! Kur’an’da birçok ayette açıklanan ve örnek verilen olayların boşuna anlatılmadığını insanoğlu anlamamakta ısrar ediyor! Bu durum kaçınılmaz olarak insanlığın büyük felaketlerin eşiğinde olduğunu göstermektedir!

Bundan binlerce yıl öncesinde yaşanılan olaylardan ders almak yerine; bunlar yaşandı geçti dersek, Allah’ın Kur’an’daki uyarılarına dikkat etmezsek, çok uzak olmayan bir zamanda gelecek çok acı felaketlerin muhatabı insanoğlu olacaktır! Dünyadaki güçlü devletler kendilerini otoritenin sembolü olan “lat” olarak görüyorlar.

Onlara göre kendilerine “karanlıkta göz kırpılması” bile savaş sebebidir! Gerekçelerini kendilerinin oluşturduğu işgal hareketleri ile diledikleri devlete güçlerini göstermekte ve akıtılan yüzbinlerce insanın kanıyla yaptıkları banyolarda temizlendiklerini düşünmektedirler! Ne acı bir durum! Kendilerinden başka güç tanımayan devletler bunu ispat için gerektiğinde “uzza” adına hareket edip, kendilerini görmezden gelen devletlere en acımasız saldırılarda bulunuyorlar.

Kendilerine “uzza” gibi tapınılmasını istiyorlar! Dünyadaki bütün zenginliklerin kendilerinin doğal hakkı olduğuna inanan devletler “menat” gibi servetin sembolünün kendilerinin olduğunu göstermek için, yediklerinden arta kalanların doldurulduğu çöp kutularından bile insanların karınlarını doyurmasına razı olmuyorlar! Bu ne çılgınlıktır, bu ne felakettir ki; bile bile gelmekte olan büyük felaketlerin bunca habercisi olmasına rağmen bu adaletsiz ve merhametsiz tutumlarında hiçbir değişiklik olmuyor.

Fuhşun, merhametsizliğin, adaletsizliğin, cinayetlerin, hırsların, hedefindeki, insanı insan yapan bütün değerler; yer altından büyük bir hışımla lavlarını yeryüzüne fışkıran volkanların ateş bacalarına atılarak yok edilmek isteniyor! Musa’nın asasının, İsa’nın nefesinin, Hz. Muhammed’in şefaatinin bile unutulduğu bu çılgın çağda insanlık nereye koşuyor, durup bir sorgulamayacak mıyız acaba? Yüce Allah’ın; Nuh tufanı, Lut kavminin helakı ve birçok büyük olay öncesi insanoğluna anlayacağı şekilde mesajlar göndermesine rağmen, bildiğinden vazgeçmeyen kavimlerin başına neler geldiğini Kur’an’daki anlatımlardan anlıyoruz.

Ancak bu büyük olaylar öncesi bildiğini okuyan ümmetlerden farklı davranmıyoruz! Demek ki; felaket insanoğlunun kapısında! Peygamber efendimizin Kâbe’de yerle bir ettiği bu putları, yukarıda anlatıldığı gibi yaşatanlar, bu üç puttan hala medet umanlar; sizin sebep olacağınız muhtemel felaketlerden kendimizi korumak istiyoruz! Nasıl mı? “Asrı Saadet” döneminde ki İslam’ı gerçek olarak yaşayıp, her şeye rağmen hayatımıza uygulayarak! Dışı İslam, içi şeytan olan anlayışlardan hızla kaçınarak!