Değerli okurlarım, aslında bugün 2007, 2011 ve 2015 seçimlerinin Trabzon ayağını ve aday adaylığımla ilgili bazı gerçekleri yazacaktım. Fakat şimdilik o konuyu başka bir yazıma bırakarak, hızlı gelişen gündem adına, koalisyon öncesi bazı konularda hatırlatmalar yapmak  istedim.

***

Geleceğimize ve yarınki nesillerimize en büyük armağanımız; milli ve dini değerlerimizden fazlasıyla nasibini almış kimliğimizdir. Bu armağanın birinci derece sorumluları ise, ne sadece siyasiler, ne aydınlar, ne tarihçiler, ne şairler, ne iş adamları, ne öğretmenler, ne simitçiler, ne çobanlar, ne de kadınlarımızdır. İstisnasız olarak bu topraklar üzerinde yaşayan herkes, ama herkes çalışmaları, niyetleri ve de oyları ile  bu sorumluluğu sahiplenmek zorundadırlar. "Atalarından gelecek böyle bir armağandan mahrum kalan nesiller, pek çok orta malı mülâhazaların ve değişik serseri düşüncelerin tesirinde kalacak ve bugün olmasa da yarın mutlaka, yaprak misali savrulup gidecektir.." Bu savrulma, öncelikle gençliğimizi, kurgulanan "kimliksizleştirme ve idealsizleştirme" politikalarının pençesine düşürecek, sonra da, ülke geleceği tamamen emperyalizmin oyuncağı haline gelecektir. Böyle bir kaderi kabul edebilir miyiz?

***

7 Haziran seçim sonucunu partilere, illere, teşkilatlara, kadınlara, adaylara ve ülke siyasetine göre, yüzlerce farklı şekilde yorumlamak, karşılaştırmak mümkün ama bu yorumlar bir gerçeği değiştirmiyor. Millet, iradesini ortaya koymuş, AKP'nin iktidarına son vermiş, yürütme erki için koalisyon öngörmüştür. Bu talep neticesinde hızlı biçimde,TBMM çatısı altında ki çözüm arayışları, partiler arası işbirliği ve farklı farklı koalisyon formülleri tartışılmaya başlanmıştır. Öncelikle sonuçlar Ülkemiz ve Trabzon'umuz için hayırlı olsun. Kazanan ülkemizin geleceği ve vatanseverler olsun. İnşaAllah. Ben de, sorumluluğum gereği, yazı önceliğimi yorumlara değil, asıl konuya veriyorum. Tıpkı seçim öncesi köşe yazımdan "hatırla, unutursan ölürsün" diyerek seçmenlerimizi 'Ülkemizi bölünme noktasına kadar getiren politikalara, iktidara karşı'  uyardığım  gibi.... Demem o ki, koalisyon sadece günü kurtarmak için oluşturulmamalı...

Yarınlarımız için mutlaka önemli değerler taşımalı... Lakin bazı kafalar işbirliği yapmışçasına, partilerin kayıtsız şartsız yan yana gelmelerini hatta tek değer olarak mevcut düzeni devam ettirilmelerini dile getirmekte, bu konuda da ciddi baskı ve kamuoyu oluşturmakta. Benim ortaya getirmeye çalıştığım konu; partilerin ülkeleri adına oluşturdukları kırmızı çizgileri ve bu çizgideki kararlılıklarıdır! Koalisyon şartlarını en net belirleyen ilk parti MHP ve tabanı...

Ülkücüler diyor ki, "Bizler meydanların artistleri değiliz. Ancak ve ancak gerçek kahramanlıkların ve şerefli birlikteliklerin altına imza atarız. Türk milletinin yüreği bizde, dolayısıyla sorumluluğumuz ağır. Pazarlıklarımız asla  nefsimiz için değildir. Bizlere karşı yapılan tüm ahlaksızlıkları, haksızlıkları, sahtekarlıkları ve de Türk Milliyetçiliğini yok etme politikalarının sahiplerinden hesap sorma işini  şimdilik askıya alabiliriz. Lakin "Söz konusu vatansa gerisi teferruattır" diye oturacağımız  o masada, ülkemizin kırmızı çizgilerinden asla ve asla taviz vermeyiz." Ülke sevdalısı, yarınlara olan sorumluluğunun bilincinde birisi olarak; Bu konuda gel git yaşayanlara, (bir çivi, atın nalı, komutan derken)  bir savaşın nasıl kazanılacağını ve de kaybedilebileceğini tüm idealist yüreklere bir kez daha hatırlatmak isterim.