İşte size tam bağımsızlık yolunda olan Türkiye . Fakatkafaların şartlanmışlıktan, 1980 öncesi yıkanmış sapık MarksistLeninist mantıktan kurtulup, olaylara, mevcut global Türkiye düşmanlığını görerek bakabilecekseniz, işte size bu gün “Tam bağımsızlık yolunda bir Türkiye”. Hâlâ bana bakıp da "Nasıl?" diye soruyorsanız, şöyle: Bugün TC 15-Temmuz darbe teşebbüsü ile başından attığı belâ Türkiye’yi vesayet altına almaya çalışan belânın ta kendisi olduğunu kavramalısınız. Bu tarihte halk kendi hükümetine, devletine ve demokrasisine bizzat sahip çıkarak bağımsızlık yolunda gerçek bir karşı halk ihtilâli yapmıştır. Kime karşı yapmıştır? Kendisini vesayet altına almaya çalışan ABD güdümlü bir ihtilal grubunu karşı ihtilal veya karşı darbe ile yenerek kendi milli ve manevi değerlerine sahip çıkararak, koruyarak bağımsızlığını ilan ederek.

Sizler hâlâ Türkiye’nin kurtuluşunu ve bağımsızlığını başka yerlerde araya durun, yıllardan beri dillendirdiğiniz “halk ihtilali” gevelemesini hayal ede durun bu halk kendi ihtilalini devletinin yanında yaparak istiklâlini “tam bağımsızlığa" açılan yolda yapmıştır. 1960'tan beri bu ülke postmodern darbeler, muhtıralar, emir komuta altında(!) yapılan yabancı vesayet altındaki askeri darbelerle oyalanıp, balans ayarı verilmek sureti ile yönünün kendi cihetine ve bağım sızlığına dönmesi engellenmiştir.

Fakat 15 Temmuz karşı hareketi ile TC artık “tam bağımsızlık” yolunda çok önemli mesafeler kat etmeye başlamıştır. Bugün Orta Doğu’nun kan gölüne döndürüldüğü bir günde bu haritaya “Ezilen Ortadoğu halkları ve kendi menfaatleri” mantığı ile müdahale etmeye çalışan Türkiye, yabancı vesayetlerinden kurtulmanın da mücadelesini Recep Tayyip ERDOĞAN liderliğinde bu hükümet ile hükümetin bu yoldaki doğru çıkışını gören diğer mantıklı siyaset adamları desteği ile vermektedir. Yani Türkiye tüm halkı ile birlikte ABD işgalci, emperyalist ve hegemonyacı derin devlet mantığına isyan ve açıkça ifşa ederek ederek rüştünü ispat ile sırtındaki bağımlılık zincirini kırmıştır. Elbette bu “tam bağımsızlık” yolunda kat edilmesi gereken birtakım engellerin varlığı da asla inkâr edilmiş değildir. Ne yazık ki bidayette bu FETO hareketinin manevi bir örtü altına girip insanlarımızı aldatıp mütedeyyin, inançlı, dinine bağlı kitle ile karıştırıldığından gerçek mütedeyyin insanlarımızın uğratıldığı haksızlığın altında saklanmasını bilmiştir.

Ülkede inançlı kitleye yapılan baskılar esnasında FETO hareketi dindarlıkla karıştırılıp maskelenmiş ve insanlarımız “At izi ile it izini ayrıştıramadığından” adeta manyetize edilmişlerdir. Şimdi de bazı mihrakların düşünmeden ve gayesinin ne olduğunu hesap edemeden “Sanki hükümet ve AKP içinde Fetocu yok mu?” şeklinde sorularla haklı(!) bir sorgulama olduğu zehabını halka şüphelerle enjekte etmektedirler. Elbette böyle bir şeyin varlığının şüphesi halkın kafasının arkasında oluşurken gerçek gayenin, bunların temizlenmesinin olmayıp güya hükümeti zan altında bırakarak hafızalara istifhamlar ekleyip halkı güvendiği hükümet karşısında mütereddit hale getirmektir. Var olanlar için gerekli temizlik elbette yapılmaktadır. Fakat son olaylarda anlaşıldığı gibi Türkiye’de mevcut karşı hareketin sulandırılması adına gerçek mağdurları unutturup bu ithamlara ek olarak da “sahte mağdurlar(!)” edebiyatına hız verildiğini asla unutmayalı