Sorsanız; ABD Türkiye’nin stratejik ortağı(!), fakat Türkiye’ye bin türlü tuzak kurup ‘BOP projesi’ adı altında Suriye’nin kuzeyinde PYD aracılığı ile uydu bir Kürt bölgesi teşkil ederek, ileride ‘Büyük İsrail’ hülyasını gerçekleştirebilmek için Türkiye’yi bölmeyi tasarlıyor. Rusya Suriye’deki kendi üslerini korumak adına Esed’e destek vermek için IŞİD’e hava operasyonları uygularken, karambole getirip ÖSO’na yüklenip bir yandan da isteyerek veya istemeyerek PYD(PKK)’nın elini güçlendirmektedir. “Suriye sahasında Rusya’nın menfaati ne?” diye sorduğunuzda, “Üslerini korumak” olarak cevaplandırmak kolay.

Fakat “Bu bölgeden ABD ne menfaat umar?” diye bir soru yönelttiğinizde, bu sorunun cevabı ise epey karanlık gibi gözüküyor. Petrol yok, doğalgaz yok yani ABD için “Suriye’de karın doyurmak için diş karıştırır mı?” diye sorgulanıyor. O da koalisyon güçleri ile birlikte güya IŞİD üzerine hava harekatları uygularken, PYD’ye de IŞİD’e karşı savaşta destek(!) için habire silah yardımı da yapmaktadır. Tabii bu silahların büyük bir kısmı da TC’ye karşı kullanılmak üzere PKK’ya gitmektedir. IŞİD üzerinde ABD ile Rusya’nın menfaatleri ve gayeleri her ne kadar örtüşmeye başlamışsa da; mesele maddi menfaatten çıkmış, bu bölgede Rusya ile itibar yarışına dönmüştür.

İşte, TC son zamanda PYD’nin Fırat’ın batısına yapmaya çalıştığı çıkarmaya hava operasyonu yapıp Türkiye’nin kırmızı çizgisini hatırlatınca, bizim stratejik ortağımız(!) ABD hemen kafasını kaldırdı. “Bana rağmen hava operasyonu öyle mi?” demeye başladı. Zira bu operasyon ‘ÖSO’ya destek vereyim’ derken, bir yerde IŞİD’i korumak anlamı da taşıdı. Anlıyorsunuz değil mi? “Kimin eli kimin cebinde belli değil”. Evet, TC artık bu bölgede kimsenin uydusu olamaz, olmamalı da. Zira oynanan oyun içerisinde Türkiye’yi parçalama senaryosunun ilk hedef olduğu anlaşıldığına göre, ne pahasına olursa olsun TC de kendi kırmızı çizgilerini ifade edecek, menfaatlerinin korunması için gerekli operasyonlarını yapmalıdır da.

Aksi takdirde burada olacak yeni bir PKK-PYD oluşumu kantonlaştığı anda Akdeniz kapısı açılacak ve sıra BOP projesinde o muhayyel sözde Kürdistan(!) ve peşinden İsrail Projesi gündeme gelir. Yani bu masada Türkiye için ‘olmak veya olmamak’ senaryosunun sahnelenmesine çalışılmaktadır. Artık ABD’nin Türkiye’ye karşı sürekli iki yüzlü davrandığı anlaşıldı ve bunda da en ufak tereddüt yok. Umarız Rusya kendi menfaatlerini kollarken, Türkiye’nin kırmızı çizgilerini ihlal edip tarihin en düzgün “Türkiye-Rusya” işbirliği ve dostluğuna zarar vermez.

Bu oyunun (Kürt devleti) karşısında da herkesin bildiği gibi en büyük engel TC Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan görülmekte ve bu sebepten dolayı tüm dış basın Sayın Cumhurbaşkanı üzerine yüklenmektedir. HDP Eşbaşkanı Selahattin Demirtaş’ın karın ağrısı ise ayrı bir konu. Bu meyanda TC her ne pahasına olursa olsun kendi menfaatleri çizgisinde, hiçbir ülkeden çekinmeden, kimsenin peşine takılmadan gerektiği zaman gereken yerde operasyonlarını kimsenin gözünün yaşına ve hatırına bakmadan yapmak zorundadır.