SON DAKİKA



Haber > Gündem > Osmanlı'da beraber yaşadığımız Suriyelileri neden

Osmanlı'da beraber yaşadığımız Suriyelileri neden

10 Temmuz 2016 Pazar - 10:38








Suriyeli göçmenlere vatandaşlık verilebileceğine dair Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın açıklamaları, yeni bir tartışmaya neden oldu. Bilhassa muhalefet partileri karşı görüş belirterek, muhalif oldular. Meseleye; olabilecek başkanlık seçimlerinde, ‘oy deposu’ olarak Tayyip Erdoğan'a yarayacak kısmından bakıyorlar. Türkiye'deki Suriyeliler artık bu ülkenin bir gerçeği haline geldi. Irak işgali, iç savaş, nerde ise 25 sene oldu. Yeniden birlik, barış ve bütünlük sağlandı mı? Hayır. Barış, kardeşlik ve bütünlük sağlanması ihtimali var mı? Hayır. Bugün Saddam’ı arar durumda Irak halkı. Hatta Saddam Hüseyin'in heykelini balyozla yıkan adam (eğer ajan değilse) belki de o da bin pişman olmuştur. Aynı şekilde Suriye'de bir iç barış, kardeşlik ve yeniden tek devlet olması görünüyor mu? Hayır. Veya Suriyeliler 2011 Mart’ında başlayan bu savaş ve yıkımın bu kadar uzun süreceğini düşünüyorlar mıydı? Burada yıllarca kalmaya da hevesli değillerdi. Çünkü gerçekten her şehri birbirinden güzel ve asude olan bir ülkeleri var. Herkes için en güzel vatan kendi toprakları, doğduğu ve hatıralarının olduğu yerdir. Suriye'deki iç savaş uzadı ve dünyanın dört bir yanına sığınan mülteciler, kendilerine geçici de olsa yeni bir yaşam kurmak zorunda kaldılar. Bu, günlük hayatta birçok sorunu da beraberinde getirdi ister istemez. Kamplarda kalmak da şehirlerde yaşama tutunmak da kolay değil.

SADAKA DEĞİL BİR HAK

Dayanışma, yardımlaşma hatta kültürel iddiayı taşıma adına kendi aralarında örgütlendiler. El Cezire’ye konuşan Suriyeli Sivil Toplum Kuruluşları Birliği Başkanı Muhammed Ala; Lübnan, Ürdün ve Türkiye’de kurulan dernek sayısının 150 civarında olduğunu ve sadece Türkiye’de otuz derneğin faaliyet gösterdiğini bildiriyor. Her dernek kendi uzmanlık alanında çalışıyor. Mesela Fatih’teki merkezde günde yüz civarında hastaya bakan, hasta ile doktor arasındaki dil problemini böylelikle ortadan kaldıran bir merkez var. Evlerden toplanan ilaçları değerlendirip, hastalara ücretsiz ilaç ulaştırmaya çalışıyorlar. Suriye’den kaçmak zorunda kalan doktorların Avrupa’ya göç etmesini engellemek için de Türkiye’de istihdam yaratmaya çalışmışlar. Suriyeli kadın psikologlar, psikolojik desteğin yanı sıra kadınları Türk adetleri, çalışma prensipleri, kültürleri hakkında bilgilendiren seminerler veriyorlar ve çalışmalar arasında çocuklara ve yetişkinlere Türkçe eğitim de var. Suriyeli gençlerin birbirini tanımasını sağlayan, izcilik kulübü kuran, geziler düzenleyen, İslami kültürü tanıtmayı amaçlayan, körfez ülkelerinden gelen yardımları dağıtan, öğrencilere ücretsiz okul malzemeleri sağlayan kurumlar var. Öğretmenleri eğitmek için de emek veriliyor, çünkü sadece matematik öğretmeyecekler, aynı zamanda çocukların her türlü meselesine eğilmek durumundalar. Mültecilik; sadaka değil, bir hak olarak görülmeli. Bütün dünyada dışarıdan gelenlerin entegrasyonundan söz edilir fakat onurlu bir yaşam hakkını savunmak, insani olarak daha ileri bir adıma işaret eder. Türkiye’de Suriyelileri potansiyel terörist olan gören insanlara karşı koymanın yolu; halklar arasındaki ilişkilerin artması ve onların bizim kültürümüzü, yaşam biçimimizi öğrenme çabalarına karşılık, bizim de Suriyeli kardeşlerimizin kültürü hakkında bilgilenmemizden geçer.

KALICI ÇÖZÜMLER

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın vatandaşlıkla ilgili açıklaması; Suriyelilerin kalıcı olduğunu, devletin en üst makamları tarafından kabul ediliyor olması açısından iyi bir gelişme. Çünkü geçen bunca yılda hep geri dönecekleri üzerinde bir beklenti vardı. O yüzden eğitim, çalışma gibi alanlarda kalıcı çözümler gecikmeli olarak hayata geçirildi, geçiriliyor. Şu an ikamet ve çalışma izinleri yasal olarak bulunsa da; uygulamada öyle olmadığını, eşit işe eşit maaş alamadıklarını, tarımdan inşaata birçok alanda kaçak olarak çalıştırıldıklarını ve çocukların da bundan nasibini aldığını biliyoruz . Bölgemizde her çay sezonu binlerce kaçak Gürcü işçi çalıştırmıyor muyuz? Ekonomik olarak ne kadar büyük bir kaybımız var. Hiçbir Gürcü sigortalı olarak çalışmıyor. Hiçbir Gürcü vatandaşı kazandığı parayı bizim ülkemizde harcamıyor. Bunların yerine Türk vatandaşı olan Suriyelileri çay işçisi veya başka işlerimizde çalıştırsak, daha iyi olmaz mı? Karadeniz Bölgesi’nde kışın köyler bomboş. Türk vatandaşı olmuş Suriyeli aileleri boş evlere yerleştirerek, daha iyi ve bakımlı köyler oluştururuz. Arap turizminde de istifade edebiliriz. Suriyeli vatandaşların bir kısmının Türkmen soydaşlarımız olduğunu bilmemiz lazım. Suriyeliler durumlarını nasıl görüyor? Onların penceresinden bakmak lazım. Hacettepe Üniversitesi Göç ve Siyaset Araştırmaları Merkezi’nin raporunda Suriyeliler bu durumu şöyle değerlendiriyor. “Türklerin misafirperverliğinden son derece memnunuz ve müteşekkiriz. Ama biz artık misafir değiliz. Bize “Misafir” diyenler, aslında bize “Haddinizi bilin. Misafir umduğunu değil, bulduğunu yer” demiş oluyorlar. Suriyeliler iç çatışmaları, gerilimleri, siyasi kamplaşmaları giderek büyüyen bir ülkeye gelmenin ağırlığını üzerinde taşıyorlar. Yıllar süren baskı rejiminin ardından iç savaşın tüm yakıcılığını bir de göçün getirdiği sorunları yaşadılar, yaşıyorlar. Bu yüzden de geldikleri yerdeki her olumsuzluk onların daha çok etkilenmesine sebep oluyor. Böyle de olsa bile; bu ortamda vatandaşlık meselesinin gündeme gelmesi, ne olursa olsun önemli bir gelişmedir.


ÇOĞULCULUK ZEMİNİ

Suriye meselesinde bize düşen şey, sadece Esad ve müttefiklerine lanet okumakla sınırlı olmamalı. Suriye’nin önemli yazarlarından Yassin Al Haj Saleh’in Türkiyeli yol arkadaşlarıyla birlikte kurduğu Hamiş Suriye Kültür Evi; silah ve sefalet dışında, başka bir yerden konuşmak ve buluşmak için bir araya gelmiş insanlardan oluşuyor. Devrimi kültürel düzeyde sürdürmek ve eleştirel düşünme yoluyla yaşananları analiz etmek istiyorlar. Burada temel hedeflerden biri de entelektüel ve entelektüel olmayan ayrımlarını reddederek, toplum, devlet, kimlik, kültür, vatan ve politika kavramları üzerine kapsamlı çalışmalar yapmak. Devrimin bastırılmış ve görünmeyen yanına eğilmek. Aslında Suriye halkının birikimi; şehirlerini yeniden inşa etmeye, çoğulculuk zeminini oluşturmaya, insanca bir yaşam kurmaya yeterli. Hamiş’in temel arzusu; siyasetin ve diplomasinin ötesinde, gerçek insan ve kültür deneyimini ortaya çıkarmak ve bunu sahaya taşımak üzerine kurulu. Bütün bu kuruluşları tanımak, desteklemek ve Suriye halkının değerleriyle kendi değerlerimizi ortaklaştırmak, hepimize çok iyi gelecek. Bugünlerde gündem olan Atletizm Milli Takımı’mız değil mi? 40 sporcunun yarısına yakını yabancı. Uluslararası yarışmalarda bizi temsil ediyor. Bunlar ne bizim soydaşlarımız ne de dindaşlarımız. Bunu kabul ediyoruz da, neden yıllarca Osmanlı'da beraber olduğumuz Suriyeli kardeşlerimizi Türk vatandaşı olarak kabul etmeyelim?

Beğendim
0
Sevdim
0
Beğenmedim
0
Üzgün
0
İnanılmaz
0

VİDEO

SON DAKİKA

ÇOK OKUNANLAR

© 2020 www.karadenizgazete.com.tr | Karadeniz Gazetesi bir Güçlü Ticari Ve Sınai Ürünler Pazarlama Ticaret Ve Sanayi Anonim Şirketi ‘dir.

Giriş Yap