Çağlar öncesinden başlayarak,insanların toplu yaşamaya başladıkları zamanlardan günümüze dek, daima yönetenlerle yönetilenler arasında bitmeyen tartışmalar,eleştiriler ve hatta büyük kavgalara varan toplumsal olaylar meydana gelmiştir.İktidarda olanların denetimi doğal olarak muhalefettedir. Bu iki grup bir olayın doğruluğuna ve yanlışlığına bakmadan birbirlerini acımasızca eleştirmektedirler. Bu düşünce sivil toplum örgütlerinde de hakim durumda. Herkes kendi icraatlarını doğru olduğunu kabul eder ve eleştirileri kabul etmez.

Muhalefetin görevi daha farklıdır.Denetimlerini yaparken kendi görüşlerini de iletme zorunluluğu vardır. Ancak öyle görüyoruz ki, toplum olarak her konuda konuşmayı ve ahkam kesmeyi çok severiz.

Öyle bir toplum olduk ki, konuştukça coşan, coştukça çamura batan ve içinden çıkılmaz sorunlar yaşar olduk. Milliyetçi Hareket Partisinde olduğu gibi.Aylarca süren olağanüstü kongrelerini bir türlü yapamadılar.Koltuk sevdalığı partiyi yanlış yönlere savrulmasına neden oluyor.Parti tabanı yönetim kadrosunun değişmesini isterken,merkez tabanı düşman görerek kişileri partiden ihraç ediyor. Doğal olarak aklımıza bir soru takılıyor. Acaba MHP’deki olumsuzluklar bilerek mi yapılıyor? Zira partinin çalışamaz oluşu denetim görevini yerine getiremiyor.

Zaten, bizi ilgilendiren tarafı burası.Parti içi çekişmeler, iktidar denetimini aksatarak halka hizmetten uzaklaşıyorlar. Bu düşünce tüm partiler için geçerlidir.Öyle görülüyor ki, son aylarda ülkemizde yaşanan olumsuzluklar içinde partinin yönetimi nasıl oluşacağı çok düşündürücü. Nedeni çok açık. Olağanüstü kongre olacak mı yoksa olmayacak mı?

Elbette buna partililer karar verecek. Ancak, mevcut yönetim kongreye gidecek mi belli değil.İfade ettiğimiz gibi, muhalif olmak düşmanlık mı yoksa suç mu?Parti tabanı mevcut yönetimi istemiyorsa hukuku yok saymak asla doğru değil.

Ülkemizde olduğu gibi parti yönetimlerinde de demokrasi varsa!