SON DAKİKA



Haber > Gündem > Mazot parası ve kültürel farklılıklar

Mazot parası ve kültürel farklılıklar

25 Şubat 2017 Cumartesi - 09:15








Zorlu şartlarda çalışıyorduk. Sabah 6:00 gibi otelin lobisinde hazır oluyor, sonrasında bol bol çalkalandığımız yorucu yolculuklarla arazi incelemelerine çıkıyorduk. Çoruh Havzası'nda erozyonu önleme ve sosyal kalkınmayı sağlama konulu bir Japon projesinin Japon olmayan az sayıdaki çalışanından biriydim.

O gün o minibüste olma sebebim, ekipteki bir Japon bilim adamına refakat etmekti. Yapmak zorunda olduğum bir şey değildi ama adamın ricasını kıramamıştım. İsteyeceğim son şey, izin günümde de kendine has kokusu ile beyninize balyoz vuran bir minibüsle tozlu yollardan Erzurum'un dağlarına yolculuk yapmaktı ama olmuştu işte.

Japon bilim adamı, Erzurum'un bizim çalışma alanımınızın dışında kalan köylerini de görmek istemiş, belli ki daha güvende hissetmek ve iletişim problemi yaşamamak için beni de yanında istemişti. Çalıştığımız şoföre böyle bir seyahatin kaça mal olacağını sormamı istediğinde şoförün cevabı "Atar işte bi mazot parası abey!" olmuştu. "Yakıt parası istiyor" olarak çevirmiştim. 23 yaşında toy bir çocuktum. "Trabzonca" bir ifadeyle, aklım o kadar kesmişti... 

Bütün gün dağ köylerini gezdikten sonra, yolda yemek için alınmış pestillerden çok daha fazla pestil olmuş bir vaziyette otelimize döndük. Şoförümüzün bize dinlettiği ve sahibini bilemediğim arabesk şarkıların ve bir gün içerisinde yaşadığımız rakım farklılığının da etkisiyle beynim zonkluyordu. O zamanlar henüz bestelenmemiş ama şimdi çok iyi bildiğiniz o meşhur "İsyaaan" şarkısını taa 2003'te yaşıyor gibiydim. "Parayı yarın versem olur mu?" diye sordu Japon. Çevirdim. Biraz bozulan bir ifadeyle "Tamam" dedi şoför. Ayrıldık. Sabah lobiye doğru inerken aşağıdan gelen gürültüyle irkildim. Bizim şoför bağırıyordu. Koşarak yanına gittim. Beni görünce "Benle dalga geçiyor abey!" diye haykırdı.

Tatil gününde tüm gün boyunca direksiyon sallamış ve 300 km dağ yolu yapmıştı. Elindeki parayı sallayıp bağırdıkça Japon bilim adamı oturduğu kanepede biraz daha şaşkın duruyordu. "Mazot parası" denince, ülkesinde trenlerin kalkış saati 11:26:33 olarak geçen bir bilim adamı olarak, aracın modelini araştırmış, arazi koşullarında yakacağı yakıtı bulmuş, mazotun litre fiyatı ile çarpmış ve çıkan parayı şoföre vermişti. Bilmediği -aslında o zamanlar benim de tam olarak bilmediğim- şey bizde bazı ifadelerin gizli anlamları olduğuydu. "Mazot parası" demek, "konuşuruz işte" demekti.


Tıpkı "sabah altı buçuk gibi" hareket etmenin 6:50 civarı hareket etmek olması, berberde "azıcık ucundan kes" dendiğinde berberin bazen yarım bazen 2 cm kesmesi gibi duruma bağlı bir olaydı ve bu, hayatı kesin kuralları takip etmekle geçen bir Japon'un anlayabileceği bir şey değildi! Geçen hafta İstanbul'da seyahat ediyorken, oturmakta olan bir Japon'a "biraz öteye kayar mısınız?" diye sormam ve Japon'un "ne kadar öteye kayayım?" diye cevap vermesi, aklıma seneler öncesinde yaşadığım bu olayı getirdi. Kültürlerin olayları farklı algılayışımızdaki etkisine gülerek "30 cm kadar yeterli" diyebildim. Japon metroda Japonca konuşan bir Türk gördüğüne, ben aynı şeyleri tekrar tekrar yaşıyor olmaya şaşırmıştım.

Beğendim
0
Sevdim
0
Beğenmedim
0
Üzgün
0
İnanılmaz
0

VİDEO

SON DAKİKA

ÇOK OKUNANLAR

© 2020 www.karadenizgazete.com.tr | Karadeniz Gazetesi bir Güçlü Ticari Ve Sınai Ürünler Pazarlama Ticaret Ve Sanayi Anonim Şirketi ‘dir.

Giriş Yap