SON DAKİKA



Haber > Gündem > Lozan anlaşmalarının suyu ısınmaya başladı galiba

Lozan anlaşmalarının suyu ısınmaya başladı galiba

02 Ekim 2016 Pazar - 10:45








Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, muhtarlar buluşmasında Lozan tartışmasını başlattı. Bir imparatorluğun nasıl talan edildiğine, nasıl parçalara/devletlere bölündüğüne, nasıl Anadolu'ya hapsedildiğine, son kale Anadolu'da baskıyla, zorla sindirilmek istendiğine, 20. yüzyıl boyunca nasıl vesayet altında tutulduğuna ve bugün o Anadolu'yu yeniden işgal edip daha da parçalamak için nasıl alçakça senaryolar uygulandığına ilişkin tartışmaların fitilini ateşleyen cümleyi kurdu. “1920'de bize Sevr'i gösterdiler, 1923'te Lozan'a razı ettiler. Birileri de Lozan'ı 'zafer' diye yutturmaya çalıştı. Her şey ortada. Bağırsan sesinin duyulacağı adaları biz Lozan'da verdik. Zafer bu mu?" "15 Temmuz, 1912'den 1923'e kadar geçen sürede beşte bire düşen topraklarımızdan elimizde kalan son parçanın işgal teşebbüsüydü. İşte millet o toprakları bunlara teslim etmedi. 15 Temmuz Türk milletinin ikinci Kurtuluş Savaşı'dır. Şayet bu darbe de başarılı olsaydı, Sevr'i aratmayacak bir dayatmayla karşımıza çıkacaklardı."

SON KURTULUŞ SAVAŞI VE ACIMASIZ DİRENİŞ

Bugüne kadar, Türkiye'nin sıkıntılarının temelinde yatan sebepleri, gerçekleri, coğrafyaya dönük yeni Haçlı saldırılarını bu kadar esaslı, net cümlelerle ifade eden hiçbir siyasi lider olmadı. 30 Eylül 2016 tarihli Yeni Şafak yazarı Tamer Korkmaz'ın yazısından bazı alındılar yaptım, bu alıntıyı aynen yazıyorum. Yorum siz okuyucularımızın: "Joseph Grew, 1927-1932 yıllarında ABD'nin Ankara büyükelçisiydi. Lozan Konferansı'nda gözlemci olarak bulunmuştu. Hatıralarını iki kitap halinde yayımladı. Bu kitaplardan ilki 'Lozan Günlüğü' adıyla Türkçe'ye çevrildi. Mister Grew'ün anılarında yer alan İsmet İnönü ile ilgili bir bölümü okuyalım: “Türkler bu akşam Palace Hotel'de seksen kişinin davetli olduğu ilk büyük yemeklerini verdiler. Yemekten ayrılmayı arzu ettiğimiz anda İsmet bizleri kolumuzdan tutup bitişikteki odaya soktu, yeşil chartreuse likörü sipariş etti… Kadehleri daha önce benzeri görmediğim bir hızla birbiri ardına yuvarlamaya koyuldu. Ortada hiçbir şey yokken candan kahkahalar atıyordu… İsmet, ABD'yi görmek istediğini söylediğinde ise çarpıcı ayrıntılarıyla kendisini nasıl Paris ve Londra'ya götüreceğimizi, ardından Birleşik Devletler'i baştan aşağı gezdirerek Niagara Şelalesi'ni, Colarado Kanyonu'nu, Beyaz Saray'ı göstereceğimizi söyledik. Bunun için yapması gereken şey şu iki antlaşmayı imzalamaktan ibaretti: Önce müttefiklerle sonra bizimle olan antlaşmalar! İsmet büyük bir gusto ile dizine vurdu, yeşil chartreuse'dan iki bardak daha yuvarladı. Eğer antlaşmalar hazır olsaydı, büyük ihtimalle her şeye orada imzayı basacak durumdaydı…” (Lozan Günlüğü, Multilingual, 2001, Sayfa: 81-82)

ARABULUCULUK YAPTIĞI AŞİKAR

Lozan Antlaşması, 24 Temmuz 1923 tarihinde imzalandı… Antlaşmadaki otuz altı gizli madde bugüne kadar günışığına çıkmadı. O gizli maddelerden birisi de Hilafetin Kaldırılması'dır! Hahambaşı Haim Nahum (1873-1960) Lozan'daki Türk heyetinde yer aldı: İsmet İnönü'nün başdanışmanıydı… Nahum, 1900-1904 yılları arasında Yüksek İstihkâm ve Topçu Okulu'nda Fransızca öğretmenliği yaptı. Talebeleri arasında İsmet İnönü de vardı! İsmet Paşa, 14 Şubat 1901 tarihinde girdiği topçu okulunu 1 Eylül 1903'te bitirdi. Esther Benbassa'nın yazdığı “Son Osmanlı Hahambaşısı'nın Mektupları” adlı kitapta “Haim Nahum, 1919'dan sonra Mustafa Kemal'in adamı olmuştur” cümlesini okuyoruz. (Milliyet Yayınları, Sayfa: 45) Lozan Konferansı'nda görüşmelerin sürdüğü dönemde Paris gazetelerinden birinde çıkan bir haberde Haim Nahum'un “Endişe edilmesin. İsmet, benim ahbabımdır. Sözümden çıkmaz. Lozan'da işleri düzeltirim” dediği yazılmıştır! Haim Nahum'un İngiliz heyetiyle görüşmelerde arabuluculuk yaptığı aşikârdır. Başta “Hilafetin Kaldırılması” olmak üzere “gizli maddelerin kabul ettirilmesindeki” en etkili isimdir! 2023


TÜRKİYESİ VİZYONU

İngiltere'nin Ankara Büyükelçisi Sir Percy Loraine, 26 Ekim 1938'de Londra'ya gönderdiği gizli mesajda “Atatürk krizi atlattı, ancak hastalığının öldürücü olduğunun farkında değil” diyordu! Percy, “Atatürk'ün hastalığında kabinede tam bir uyum vardı. Her önemli konuda İnönü'ye danışılmıştır. Lütfen Kral'a bildiriniz” diye yazmıştır. Mustafa Kemal Atatürk ise 5 Eylül 1938'de vasiyetini yazdırdı! Vasiyetinin bir kısmı sansürlenmiştir! Vasiyetinin sansürlenen bölümlerinin bulunduğunu uzun seneler sonra öğrenen Sekizinci Cumhurbaşkanı Turgut Özal'dır!" Lozan Antlaşma maddelerinde açıklanmayan 36 madde nedir. Bir bilgiye göre Lozan
Antlaşması 2023 de 100 yılı dolduruyor. 100 yıl sonra yeniden değerlendirilecek maddeler nelerdir.Türkiye bu maddeler yeniden masaya gelmeden nasıl zayıfladılmalı, nasıl şehir devletlerine bölünmeli. Cumhurbaşkanı Erdoğan sık sık 2023 Türkiye’sinin büyük vizyon olacağını söylüyor. Yüz yıl sonra ayağa kalkmaya çalışan Türkiye'nin belini kırma gerekçeleri hep buydu. 17-25 Aralık müdahalesiyle Türkiye'nin büyük yürüyüşünün öncülerini tasfiye etme girişiminin sebebi buydu. 15 Temmuz'la işgal ve iç savaş senaryosu uygulamalarının sebebi buydu.

BÜYÜK İSTİLA HAREKATI: KİMLER AYAKTA KALACAK

Bu coğrafyada her şey Birinci Dünya Savaşı ile başlar. Buradan başlamayanların, bugün yaşadıklarımızı anlaması mümkün değildir. Türkiye'nin biçimlenmesi, coğrafyanın haritası, Ortadoğu'daki statüko, etnik ayrıştırma, mezhep eksenli bölünme, garnizon devletçikler, karşı konulamaz bir vesayet denetimi… İşte o statüko yirmi yıldır çözülüyor. Yerine yeni bir coğrafya tanzim etmeye çalışıyorlar. Atlantik kıyılarından Pasifik kıyılarına kadar, yeryüzünün Orta Kuşağı'nı tam denetim altına alıp, birçok ülkeyi işgal ve iç savaşlarla parçalayıp, yeni garnizon devletler inşa edip coğrafyanın bir yüz yıl daha vesayet altında tutulabilmesi için tam bir istila planı uygulanıyor. Yeni statüko nasıl olacak? Hangi devletler ayakta kalacak? Hangileri parçalanıp hangileri daha da büyüyecek? “İslami tehdit”, “terörle mücadele” kavramlarıyla siyasi söyleme dönüştürülen bu büyük güvenlik projesine, yeni istila harekatına kimler direnebilecek?

MÜTTEFİKLER BİZİ TERÖR ÖRGÜTLERİYLE VURUYOR


Atlantikçi merkez, 11 Eylül saldırılarıyla açığa dönüştürdüğü, aslında 1990'larda başlattığı bu büyük istila harekatında şimdi Türkiye'yi vurmaya başladı. Kaos coğrafyası olarak bir tanım geliştirdiler, bizim coğrafyadaki herkesi bu söyleme mahkum ettiler. Şimdi Ortadoğu'da başlattıkları kaosu Türkiye içlerine servis etmeye, savaşı Türkiye'ye taşımaya çalışıyorlar. Bu çatışma, Türkiye kendi yolunu tercih ettiği, tek yanlı bağımlılığı reddettiği, coğrafyası ve tarihi ile barıştığı, bölgeyi ve dünyayı yeni bir siyasi dille konuşmaya karar verdiği için başladı. Bu nedenledir ki, bölgemizdeki hiçbir terör saldırısı, hiçbir terör örgütü bölgesel dinamiklerle başlayıp bitmiyor. Kurdukları, finanse ettikleri, eğittikleri ve hedeflerini belirledikleri her terör grubu, bu büyük projenin bir unsurudur. PKK böyledir, DAEŞ böyledir, PYD/YPG böyledir. Güneydoğu il ve ilçelerimize yönelen işgalvari saldırılar böyledir. 7 Haziran seçimleri sonrası başlatılan terörle mücadele aslında bir terörle mücadele değil, işgal girişimine karşı mücadeledir. 15 Temmuz darbe girişimi en kanlı işgal girişimidir.

ŞEHİR DEVLETLERİ, YENİ GARNİZONLAR

Her ülke ile ilgili saldırı planları var. Kuzey Afrika'dan Orta Afrika'ya, Ortadoğu'dan Güney Afrika'ya kadar birçok ülke bu tehditle yüzleşmektedir. Her ülke için ellerinde harita taslakları var. Irak için, Yemen için, S. Arabistan için, İran için, Pakistan için, Suriye için, Türkiye için çizdikleri haritaları vardır. Mikro milliyetçilik ile şehir devletleri, mezhep taassubu ile garnizon devletler planları vardır. Bölgemizde hiçbir devlet bu tehditlerden uzak değildir, Atlantik merkezle kurulacak hiçbir ilişki bu devletleri söz konusu tehditten korumayacaktır. Türkiye, çok büyük bir direniş söylemi geliştirdi ve bu, ülkeleri ve bölgeleri etkilemektedir. Bir yüzyıllık direniş, hesaplaşma iradesi sokaklarda, şehirlerde, ülkelerde yankılanmaktadır. Bu büyük istila planlarına karşı başka da hiçbir çözüm bulunmamaktadır. Öyleyse Büyük Oyun'u hakkıyla görenler savunma kurma fırsatı yakalayacaktır. İşte biz bu Büyük Oyun'u gördük. 15 Temmuz darbe ve iç savaş projesini bizzat onlar planladılar. Türkiye'deki her gelişme tarihsel kökleriyle ele alınmalı. Çünkü kaynak burasıdır. Bugünkü krizlerin sebebi oradadır. Türkiye ve yakın çevremizdeki en küçük olayların bile tarihi Birinci dünya Savaşı'dır. O savaş bitmedi, biz mücadeleye yeni başladık. Madem onlar Lozan'dan sonraki ikinci saldırıyı başlattılar, biz de Lozan'dan bu yana bütün davalarımıza sahip çıkacak, kaybettiklerimizin hesabını soracağız. Bütün ters rüzgarlara rağmen tarihi tersine çevirecek, bölgenin yeni haritasını çizecek olan bizleriz. Bu mücadeleyi onlar değil, biz kazanacağız. Birkaç yıl içinde asıl büyük krizin Batı'nın kendi içinde çıkacağını, asıl iç savaşın orada patlak vereceğini göreceksiniz, diyor İbrahim Karagül. Lozan anlaşmalarının suyu ısınmaya başladı. Herhalde kullanım miadı doluyor

Beğendim
0
Sevdim
0
Beğenmedim
0
Üzgün
0
İnanılmaz
0

VİDEO

SON DAKİKA

ÇOK OKUNANLAR

© 2020 www.karadenizgazete.com.tr | Karadeniz Gazetesi bir Güçlü Ticari Ve Sınai Ürünler Pazarlama Ticaret Ve Sanayi Anonim Şirketi ‘dir.

Giriş Yap