Medeniyeti, yiyecek, giyecek; yol, bina, hastane, postane, olmadı bilgisayar, televizyon, cep telefonu üzerinden değerlendiren bir toplum olduğumuz için gerçek manada ilerlemeyi beceremiyoruz. Çünkü, “Gerçek medeniyetin okumak ve dinlemek ile elde edilebildiğini” bilmiyoruz.

Ve de, “Hâlâ en yüksek medeniyette bile en büyük ayrıcalığın okumak olduğunu” maalesef anlayamamışız. İşte onun için, “Zararın neresinden dönülürse o bile kârdır” gerçeğini hatırlatarak, Trabzon Belediyesi’nin tarihinde, Allah’ın “kul” diyerek, Kitabında da “Oku” diye başlayarak, insan kılığında yarattıklarına yaptığı en büyük katkı olan bir organizasyona, sizleri Kitap Fuarı’nı gezmeye değil, her gün giderek kitaplar almaya çağırıyorum. Söz konusu kitap almak ve onları okumakla, gerçek bilgi ediniminin “okuduğunu anlayabilmek” ile olduğunu da bilmemiz gerekiyor. Her ne kadar, siyasette hegemonyasını sürdürmek isteyenler, “okumayın-düşünmeyin.

Çünkü biz sizin adınıza o işleri yapar görünüyoruz” diye çaba gösterseler de! Onun için, yani düşünebilme, dolayısıyla sorma ve sorgulama yeteneğinizin gelişmesi adına ben önceliği Türk Dil Kurumu’nun standına uğramanıza veriyorum. İçinde 100 bini aşkın kelime ve anlamların bulunduğu lüks baskı 2750 sayfalık kitabı sadece ve sadece 18 lira vererek alabileceğinizi de bildiriyorum. Dahası, bedeli 2 ila 5 lira arasında değişen, Yazım Kılavuzları, Atasözleri ve Deyimler, Güzel Yazılar kitaplarını da kaçırmamanızı tavsiye ediyorum.

Yeri gelmiş iken, sözlük ve kitaplardan 20’şer tane aldığımı, dost ziyaretlerine gittiğimde de bunlardan hediye olarak getirdiğimi de bilmenizi istiyorum. Haa, önceliği TDK standına versem de, fuardaki tüm kitapların (ki fiyatları çok uygun, indirimleri de yüksek) Trabzonlular tarafından satın alınmasını (okumak için!) beklediğimi, yani fuar kapanırken yayın evlerinin tek iade olmadan gelecek yıla hazırlığa başlamalarını sağlamamız gerektiğini de özellikle belirtiyorum.

“Nihai cümle” hesabına, son olarak, rahmetli Uğur Mumcu’nun, “Bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olanlar” diye tarif ettiklerine, “kafanızın içindeki boşluğu, dilinizdeki çokluk ile telafi etmekten vazgeçin” çağrısı yapıyor ve “Kitaplara en çok sizin hücum etmeniz gerekir” diyorum.

TDT ve KARADENİZ TİYATRO FESTİVALİ

Trabzon Devlet Tiyatrosu’nun etkili ve nitelikli, özellik arz eden yapısı içinde Türkiye’de tek olan Uluslararası Karadeniz Tiyatro Festivali’nin 18’incisi bugün başlıyor. Öyle “18” rakamı size küçük gelmesin!

Bu ülkede söz konusu kültür ve sanat, ille de tiyatro olduğunda 18 yıl bilfiil böylesine bir organizasyonun sekteye ben diyeyim “uğramamış”, siz söyleyin “uğratılmamış” olması az iş değildir! Söz TDT’den açılmış iken, Orhan Karakullukçu’nun Trabzon Belediye Başkanlığı dönemine denk gelen 1985’de, müdürlüğe atanan Erhan Gökgücü’ye neredeyse inşaat işçiliği yapacak derecede destek vererek 1987’de perdelerini Boş Beşik ile açmasında, tiyatroseverlerin Meral Niron’u izlemesinde hasbelkader emeğimiz bulunduğunu belirtmem lazım.

Tiyatro festivalinde de, en çok etkilendiğim oyunun Romanya tarafından tek oyuncu ile sahnelenen, modern dansın kurucusu İsadora Duncan’ın hayatını konu alan müzikal olduğunu paylaşmak isterim.

Hepsi iyi güzel de, bugüne kadar 150’ye yakın oyunun sahnelendiği tiyatronun şöyle “dört dörtlük” bir sahneye ve çalışma merkezine kavuşturulmamış olmasını, koca koca beton blokların 1-2 yılda tamamlandığı günümüz Türkiye’sinde anlamakta sıkıntı çektiğimi de ifade etmez isem, bir haksızlık hissederim. Bu vesile ile her ne kadar 450 kişilik salonunun yetersiz kalacağını bilsem de, hepinizi, herkesi tiyatroları izlemeye ve festivali kaçırmamaya davet ediyorum.