Türkiye Barolar Birliği Başkanı Metin Feyzioğlu başkanlığında Ankara, Başkent, Bilkent ve Çankaya üniversiteleri öğretim üyelerinden oluşan 9 kişilik
TÜRKİYE Barolar Birliğinin (TBB) hazırladığı Balyoz davasına ilişkin rapor tamamlandı. TBB Başkanı Metin Feyzioğlu başkanlığında kurulan ve Ankara Üniversitesi, Başkent Üniversitesi, Bilkent Üniversitesi ile Çankaya Üniversitesi öğretim üyelerinden oluşan 9 kişilik bilimsel komisyonun raporu dün yayımlandı. 33 sayfalık raporda, davanın kilit delili 5 Nolu harddiske ilişkin TÜBİTAK raporunun, Balyoz davasını hukuken sakat hale getirdiği savunuldu.
KEYFİ TUTUKLAMALAR
Davada hukuka aykırı delillerle değil kötü kurgulanmış sahte dijital delillerle mahkûmiyet verildiği ve savunma hakkının tarihte eşi görülmemiş şekilde sınırlandığı belirtilen raporda, adil yargılanma hakkının yanı sıra kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkının da ihlal edildiği vurgulandı. Balyoz hâkimlerinin bağımsızlıklarına gölge düştüğü, keyfi tutuklamalar yapılıp, delil değerlendirmesinde keyfi davranıldığı, delil değerlendirme aşaması atlanarak mahkemenin hükme koştuğu öne sürüldü. Raporda, Böyle bir hükmün halen sonuç doğurmaya devam etmesi, ciddi mağduriyetlere yol açmaktadır. Bu sorunun acilen çözülmesi, sürmekte olan mağduriyetlerin giderilmesi bakımından büyük önem arz etmektedir uyarısı yapıldı. Uluslararası belgelere, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesine ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kararlarına dayanılarak, 13 başlık altında adil yargılanma hakkının nasıl ihlal edildiği sıralandı. Raporda şöyle denildi:
KÖTÜ KURGULANMIŞ SAHTE DELİL
Ceza muhakemesinde hukuka aykırı delil ifadesi, aslında gerçek olan, var olan fakat hukuka aykırı yollardan elde edilen delilleri anlatmak için kullanılmaktadır. Burada ise hukuka aykırılığın da ötesinde, kötü kurgulanmış sahte delillerden söz etmek daha uygun olacaktır. Artık kamuoyunca dahi malum olan bu husus, hem yerel mahkeme, hem de Yargıtay önünde ortaya konulmasına karşın, bu durum görmezden gelinmiş; böylece hukuka aykırılığı (sahteliği) bilimsel ve teknik incelemeler sonucunda da defalarca ortaya konulan deliller hükme esas alınmıştır. 5 numaralı harddiskten çıkan belgeler olmasaydı dahi, yine de bu davada mahkûmiyet hükmü verilebilirdi biçimde ileri sürülen akıl yürütmeye değinmek gerekmektedir. Mahkemenin vicdani kanaatinin oluşması, vicdani ve psikolojik bir süreçtir ve kanaat oluşurken, hangi delilden ne kadar etkilendiğinin somut olarak bilinmesi mümkün değildir. Söz konusu davada, oluşan vicdani kanaatin bir takım hukuka aykırı delillerle kirletildiği artık bilinmektedir. Verilen hükmün esası, hukuken sakat hale gelmiştir.