SON DAKİKA



Haber > Gündem > Her işte bir hayır vardır!

Her işte bir hayır vardır!

18 Mart 2017 Cumartesi - 09:15








Dışişleri Bakanımızın uçağına Hollanda’ya iniş için gerekli iznin verilmemesi, diğer bir bakanımızın polisler tarafından yolunun kesilmesi, alıkonularak, bir çekici ile sınır dışı edilmesi, Hollanda’da yaşayan Türk vatandaşlarımızın atlarla kovalanıp, itlerle korkutulup, ısırılması...

Bütün bu sıra dışı, onur kırıcı eylemler, bugün Hollanda’yla yaşanan bu suni kriz aslında kendimize dönmemiz, kendimize gelmemiz için iyi bir fırsat olabilir!

Türkiye’de önemli yatırımları olan Hollanda’nın en güçlü olduğu sektörlerden biri de akaryakıt dağıtımı. Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu 2016 Aralık verilerine göre, Hollandalı Petro kimya devi Shell’in, Türkiye’de akaryakıt dağıtımında yüzde 15.55’ine sahip olduğunu açıkladı. Bu oranla Shell, Türkiye’de akaryakıt dağıtımında üçüncü sırada yer alıyor.

Peki, bu alanda birinci kim? Petrol Ofisi. Maliye Bakanı Kemal Unakıtan’la başlayan bugüne kadar yapılan 377 ihaleyle kamu mallarının elden çıkarılmasına Unakıtan; “Sat ALLAH sat, gidiyor” diyeli tam 13 yıl oldu. Kemal Unakıtan’ın 292 milyon dolara bir firmaya sattığı Tekel sadece üç yıl sonra bu firma tarafından 810 milyon Dolar’a Amerikalılara satıldı.

Tekel’i üç yıl sonra 810 milyon Dolar’a satın alan Amerikalılar ise geçtiğimiz günlerde Tekeli bir İngiliz firmasına 2.1 milyar Dolara sattı. 2.1 milyar Dolar’la, 292 milyon Dolar arasındaki farkı ve kamu zararını varın siz hesap edin. Bütün bunları neden ifade ediyorum. Avusturyalı enerji şirketi OMV, bu ayın başında yaptığı açıklamasıyla yüzde 100 hissesine sahip olduğu Petrol Ofisini 1 milyar 368 milyon Euro’ya Hollandalı Vitol Group’a satmaya karar verdiğini açıkladı.


Yani bu satış gerçekleştiği takdirde, akaryakıt dağıtımında Türkiye pazarındaki Hollanda’nın payı 37.72 olacak. Bütün bu örneklerden anlaşılıyor ki,  bu ihaleler de aslında bir aracı konumda olan Türk firmalarına, kamu kurumları kelepir fiyatına, haraç mezat satılıyor. Bir zamanlar Türk insanının alın teri, emeği olan bu kamu kurumları daha sonra bu aracılar tarafından yabancı sermayedarlara bir bir devrediliyor. Yani milli olan, yâda, bizim olan, elin oluyor.

İşte Hollanda krizinden çıkarmamız gereken birinci ders: “Sen elindekine sahip çıkmazsan gün gelir el kapılarında el olursun.” Avrupa ülkeleri arasında Hristiyan birliğinin ifadesi olan, ama gerçekte yazılı olmayan: “Lüksemburg Kuralı” diye bilinen bir ilke var. Bu kurala göre Avrupa’nın her hangi bir ülkesine karşı bir saldırı varsa diğer ülkeler hemen onun yanında yer alıveriyor. Saldırıya uğrayan ülkenin haklı veya haksız olması pek de mühim değil. Avrupa ülkeleri arasındaki bu dayanışma kuralını elbette ki Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri yetkilileri de biliyor.

O halde yok şu kadar nota verdik, yok efendim şuralara şu kadar şikâyet ettik de ne demek oluyor! Kimi kime şikâyet ediyoruz? Her şeyden önce bir ülkede bütün yöneticiler öfkeye kapılıp, soğukkanlılığını kaybedecek olsa, diplomatik kuralarla uygun hareket etmeyip, diplomatik bir dil kullanmasa, her kurum, herkes hata üstüne hata yapacak olsa dahi, o ülkede hata yapma lüksüne sahip olmayan tek bir kurum vardır, o da Dışişleri Bakanlığıdır! Bu onur kırıcı, küçük düşürücü olayların yaşanmasına neden olanların sorumluluğunun gereğini yerine getirmeli, temsil ettikleri makamları, liyakat esasına uygun kişilere, kendi eliyle teslim etmelidirler.

İşte bizim bu krizden, buradan çıkarmamız gereken ikinci ders:  Peygamber Efendimizin: “İşi ehline veriniz” hadisine uygun hareket etmemiz gerçeğidir. İşte çıkarılması gereken üçüncü ders: “Türk’ün onuru, şeref ve izzeti: ‘EVET’ veya ‘HAYIR’dan çok daha büyüktür”

Beğendim
0
Sevdim
0
Beğenmedim
0
Üzgün
0
İnanılmaz
0

VİDEO

SON DAKİKA

ÇOK OKUNANLAR

© 2020 www.karadenizgazete.com.tr | Karadeniz Gazetesi bir Güçlü Ticari Ve Sınai Ürünler Pazarlama Ticaret Ve Sanayi Anonim Şirketi ‘dir.

Giriş Yap