Seçim sonuçlarının ardından cumhurbaşkanlığı koltuğunda oturan Erdoğan, siyasi parti liderlerini ’sorumlu davranmaya’’ çağırmıştı. Aslında sorumlu davranması beklenen kişi kendisiydi. Zira seçim sürecinde oturduğu koltuğun ağırlığını ve sorumluluğunu unutarak, anayasayı defalarca ihlal ederek meydanlara çıktı ve bir parti için oy istedi. Muhalefet parti ve liderlerine ağır sözler söyledi, hakaretler etti, küçümsedi.

Tek parti iktidarı çıkmaması halinde oynayabileceği hakem rolünü, anayasanın emrettiği yapıcı tutumu tehlikeye soktu. Nitekim tek parti iktidarı çıkmadı. Erdoğan’ın meydanlarda yankılanan ve ‘’eyyy’’ diye başlayan hitapları hala kulaklarda. Yani, siyasal parti yöneticilerini sorumlu davranmaya çağırırken, herkes onun anayasal sınırlara çekilerek, ettiği tarafsızlık yeminine uyarak sorumlu davranmasını bekliyor.

***

Sonra siyasete ikinci çağrısını yaptı ve ‘’egolarınızı bir yana bırakın’’ dedi. hem de toplumun çoğunluğu kendisinin dizginlenemeyen benlik duygusundan şikayetçiyken. Her şey kendi denetiminde tutma, tek karar verici olma, tahammülsüzlük hali, siyasetin bir gerilim-kavga alanı haline gelmesinde önemli rol oynarken.

Yani, siyasal parti liderlerini egolarından sıyrılmaya çağırırken, herkes ondan, egosuna göre değil, anayasadaki kurallara göre hareket etmesini bekliyor.

***

Son açıklaması da tepkiyle karşılandı Erdoğan’ın. Koalisyon hükümeti kurulma turları başlamadan parlamentoya giren 4 partinin lideriyle görüşeceğini, hükümet kurma görevini ondan sonra birinci parti olarak AKP Genel Başkanı Davutoğlu’na vereceğini söyledi.

Neden parti liderleriyle görüşecek Erdoğan? Koalisyonu kuracak olan, görevlendireceği genel başkandır. Onun öncesinde cumhurbaşkanının parti liderleriyle bu biçimde bir görüşme trafiğine girmesi, bizzat kendisi hükümet kuruyormuş gibi bir görüntü sergilemesi ne kadar doğru.

Kaldı ki gerek Kılıçdaroğlu, gerekse Demirtaş ve Bahçeli, böyle bir çağrı dolayısıyla saraya gitmeyeceklerini net bir biçimde ortaya koydu. Böyle bir uygulamanın anayasada bulunmadığı, demokratik geleneklere uygun olmadığı anımsatıldı. Hükümet kurma işinin nasıl olacağının anayasada yazıldığı anımsatıldı. Erdoğan’ın bu girişimi, demokratik sistemin işlemesine açık bir müdahale gibi görünüyor. Muhalefet de haklı olarak cumhurbaşkanının yetki alanında kalarak, bir şef gibi değil bir hakem gibi davranarak makamın tarafsızlığını korumasını bekliyor.

***

En büyük kaygı, önümüzdeki günler, Erdoğan’ın ’sorumluluğunu’’ unutarak, olayı bir ‘’ego’’ sorunu yaparak bir siyaset-devlet kriz yaratması, sonra da bunu erken seçim için gerekçe yapması.