SON DAKİKA



Haber > Gündem > Gerilim siyaseti ve liderlerin tartışılan üsluplar

Gerilim siyaseti ve liderlerin tartışılan üsluplar

02 Şubat 2014 Pazar - 09:31




Köşe yazarları Mollamehmetoğlu ve Göktaş "Gerilim siyaseti ve liderlerin üsluplarını" kaleme aldılar.





Ahmet Şefik Mollamehmetoğlu: İktidara her zaman bir düşman lazım! "Türk halkı gerilimden, kavgadan hoşlanmıyor" iddiasının gerçekte bir karşılığı var mı? Belki toplumun bir kısmı için geçerli bu ama, büyük çoğunluk için değil. Çünkü halk prim vermese, Türkiye siyasetindeki bu gerilim, bu kavga ve küfürcü tarzın yaşaması mümkün olabilir mi? "Gerilim siyaseti" bir yöntem olmuş artık; parti kadrolarına, seçmene, topluma, yandaşa ya da rakiplere sürekli bir gerilim pompalayarak, ortamı ve hedefleri diri halde koruma siyaseti. ERDOĞAN VE AKP BAŞARISI AKP’ye yön veren siyaset yapımcıları, mühendisleri ya da danışmanları, yaklaşık 12 yıldır bunu çok başarılı biçimde yürütüyor. Özellikle son 5 yılda ve özellikle de seçim dönemlerinde. Recep Tayyip Erdoğan bu açıdan çok iyi bir lider figürü! Erdoğan’ın karizmasını ne ahlak, ne sevecenlik, ne yardımseverlik, ne kültür, ne devlet adamlığı, ne bilgelik, ne de örnek bir insan modeli oluşturmuyor. Erdoğan’ın karizmasını duruşu, racon kesmesi, posta koyması, boyu posu-endamı, hiç dinmeyen öfkesi, her an gemileri yakacak tavrı, herkesle kavga eden görüntüsü oluşturuyor. "Kasımpaşalı" sıfatı ile başlayan, külhanbeyi çağrışımı, halkın önemli bir kısmının aradığı "güçlü", "godu mu oturtan", "dik kafalı", "kural tanımayan", "otoriter" lider arayışına çok uyuyor. Bu elbette demokratik bir topluma uygun olmayan bir lider arayışı. 'SAKİN GÜÇ'TEN GERİYE KALAN CHP ve MHP liderleri bu açıdan çok sırıtıyor. Kemal Kılıçdaroğlu’nu siyasal arenada popüler kılan olay, Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek’le televizyonda yaptığı "usulsüzlük" tartışmasıydı. "Sakin güç" olarak adlandırılan Kılıçdaroğlu, toplumun, "nitelik, sakinlik ve olgun siyaset" arayan kesimleri açısından sempatiyle karşılandı. Gelinen noktada, Kılıçdaroğlu’nda o sakinlikten ne kaldı? Türkiye’ye egemen olan gerilim siyasetinin bir parçasına dönüştü. CHP liderinin DNA’larına uygun olmayan bu gerilim üslubu, inandırıcılığı ve başarı açısından tartışılacak durumlar yarattı. BAHÇELİ NEREDE PATLAR? MHP lideri Bahçeli ise zaten patlamaya hazır bomba gibi. En umulmadık anda en sakin, en uzlaşmacı siyasetçi tipi sergileyen Bahçeli, yine en hassas noktalarda, çok sert tavrı ile rakiplerinin ekmeğine yağ sürebilecek bir profil çiziyor. Nerede ne yapacağı belli olmayan bir üslup. Saldıran, yöneten, baskın olan, belirleyen daha çok taraftar buluyor. Bu nedenle iktidara-Erdoğan’a hep bir düşman lazım. Aslında Türk sağının geleneksel siyaset yapma biçimi bu. Eskiden "kışın komünizm gelecek" korkularıyla toplumun bazı refleksleri güçlü tutulup sola yöneliş önlenmeye çalışılıyordu. Sonra devlete egemen olan güçler açısından bu düşmanlarda bazı değişiklikler oldu. Bugüne geldiğimizde, siyasal iktidarı 12 yıldır elinde tutan bir iktidar var ve hala düşmanlardan kurtulamadık. KARŞI OLAN HERKES HAİN! Başbakan bu düşmanlar söylemini artık siyaset yapma biçiminin sıradan bir ögesine dönüştürdü. "Yüzde 50’yi zor tutuyorum" ya da "Taraf olmayan bertaraf olur" gibi ayrıştırıcı ve tehdit edici söylem, gerilim siyasetinin çok bilinçli üretilmiş sloganları aslında. Başta siyasi ve toplumsal muhalefet; odalar sendikalar, gazeteciler, yazarlar, aydınlar, askerler, polisler, savcı ve yargıçlar, gençler, Geziciler, memurlar, işçiler… Son olarak cemaat ve iş kesimleri… Yani kim Erdoğan’a "yanlış yapıyorsun" demişse, eleştirmişse; kim hükümetle ayrı düşmüşse, onu hain ilan etmiş. Başbakan’ın dindirilemeyen öfkesi, acaba suçluluk duygusunun yarattığı bir vicdani sorgulamadan mı kaynaklanıyor, insan sormadan edemiyor! YUMUŞAK MI SERT Mİ? Muhalefet ise zaman zaman kısasa kısas yaparak sertleşiyor ki, aleyhine oluyor. Zaman zaman yumuşak siyasetle iktidarın tuzağını boşa çıkarmaya çalışıyor ki, bu da bir kesim tarafından pasiflikle suçlanıyor. Önümüzde tam üç seçim var. Yerel seçimler 30 Mart’ta ve ardından genel seçimlerle cumhurbaşkanlığı seçimleri. Yani gerilim siyasetinin zirve yapacağı kesin. Önümüzdeki seçimler, AKP ve Erdoğan’la, onun "han" ilan ettiği kesimlerin mücadelesine tanık olacak. AKP giderek gerilim dozunu arttıracaktır. Çünkü kutuplaşma bugüne kadar hep AKP’ye yaradı. Yolsuzluk ve rüşvet bataklığı, cemaatle başlayan ayrışma ve kısım taraftarda soru işareti yarattı. AKP, gerilimle saflarını tutmaya çalışacak. Hedef muhalefetin yanı sıra cemaat. Ancak AKP için ciddi bir oy kaybı beklentisi var. Bu durum, genel seçimlere daha büyük bir gerilimle gidileceği anlamına geliyor. Sultan Göktaş: Türk milleti olarak üslup fakiriyiz Eskiler, "Üslub-i beyan aynıyla insandır" demişlerdir. Toplum içinde yaşayan insanın kişiliği, karakteri, değerleri ve inanışları konuşmasına yansır. Son zamanlarda gerçekten toplumsal bir gerginlik döneminden geçiyoruz. Bu gerginlik o derece topluma sirayet etmiş ki; ailede, okulda, işyerinde, hastanede, stadyumda, sokakta kısaca toplu yaşam alanlarında hep bir stres yaşanıyor. Bu yüzden yazılı ve görsel basında hatta sosyal medyada hep şiddet haberleri görüyoruz. Çünkü bir taraf fikirler noktasında ikna gücünü kullanmaya çalışırken, diğer taraf karşısındakinin kişiliksizliği, dışlanması ve aşağılanması işleriyle uğraşıyorsa, ortada ciddi bir sorun vardır. Bunun adı da; üslup özürlüğüdür. Yani kendisini ifade edememek, başkalarının kendisini ifade etme haklarına saygı duymamak, dinlememek ve dinlenilmemekle ilgili bir öfke halidir bu durum… Çünkü öfke, insanın akli fonksiyonlarını perdeleyen, olayları sağlıklı değerlendirip doğru karar verebilmesini engelleyen bir etkendir. Kısaca millet olarak üslup fakiriyiz desek abartmış olmayız herhalde. EN MUTSUZ ÜLKELER Forbes dergisi, Legatum Enstitüsü uzmanları tarafından hazırlanan dünyanın en mutlu ve en mutsuz ülkelerinin listesini yayımladı. Dünyanın 142 ülkesinin bulunduğu listede, Norveç 'en mutlu', Çad ise 'en mutsuz' ülke oldu. Listeye Türkiye 87. sıradan girebildi. Yani stres dolu bir toplum haline geldik. Çözüm ne diyecek olursanız; çözüm inanç değerlerimize sarılmak ve tahammülkâr olmakla mümkündür. Peygamber efendimiz (SAV) İbn-i Ömer (r.a.)'dan rivayet edildiğine göre; "Bir (mümin) kulun sırf Allah rızasını talep etmek için yuttuğu bir öfke yudumundan Allah katında sevap bakımından daha büyük bir yudum yoktur." (İbn Mace, Cilt10, s. 462) ORTAK SEVİNÇ VE TASA Hadisi şeriften de anlaşılacağı gibi sırf Allah rızası için duygularımıza hakim olmayı bilmeli ve yaratılanı yaratandan ötürü sevmeliyiz. Bizler aynı ülkenin vatandaşlarıyız. Birbirimize öncelikle insan olarak saygı duymak ve sahip çıkmak zorundayız. Çünkü hepimiz aynı geminin içindeyiz. Bir vücut halinde olmalıyız. Sevinçte ve tasada ortak olmalıyız. Yanlış anlaşılmasın, bunları söylerken Müslüman hakkını savunamayan durumda olsun demiyorum. Yüce Allah, Müslümanın hareket tarzını bakın nasıl tarif ediyor: "Muhammed, Allah’ın resulüdür. Onunla beraber olanlar, inkarcılara karşı çetin, birbirlerine karşı merhametlidirler…" (Fetih Suresi ayet 29) GÜZEL İZLER BIRAKMAK Müslümanların şahsına, malına, değerlerine, devletine ve mukaddesatına kalemleriyle, işleriyle, davranışlarıyla ve planlarıyla en galiz şekilde saldıranlara Ziya Paşa’nın dediği gibi: "Allah'a sığın; şahs-ı halimin gazabından zira yumuşak huylu atın, çiftesi pektir" demelidir. Kimsenin de bu üsluba sert bir üslup demeye hakkı yoktur. Hayatın en önemli gayesi arkamızda hoş sada, hoş kokular, güzel izler bırakmaktır. Henüz geç olmadan, sayılı kalan nefeslerimizi bari bu yola koymaya değmez mi? (dün akşam yatsı namazında yan yana namaz kıldığımız amcanın bugün cenaze namazını kıldık) Hoş sada, güzel izler bırakmak için hala başlamadıysanız, şimdi başlayın haydi bismillah… DİŞE DİŞ ESASI Dışişleri Bakanımız Ahmet Davutoğlu, eski dışişleri bakanı merhum İsmail Cem'i değerlendirme yazısını şöyle bitirmişti: İsmail Cem'in elvedası iki cümle idi (kavga ile bir şey çözülmüyor, size güveniyorum). Bu ifadede önemli bir mana var. Siyasetçiler birbirlerine karşı yarış içerisindedirler. Özellikle seçim zamanları göz göze diş dişe esası uygulanır. Hakarete hakaretle karşılık verilir, halbuki bunun yerini şiir ve eleştiriye dönüştürmek lazım. O anda halkın sorunları dertleri değil halka sesleniş şekilleri gündem olur. Sonuçta bunlar halkta kişisel bir kutuplaşmaya yol açar, sanki halk amaç değil araç olarak algılanır, sonra da demokrasimiz zarar görür. Halbuki siyasetçi seçmeninine ve toplumuna örnek olması gerekir. Bir siyasetiçiyi diğerlerinden ayıran unsurlar 1. Uslup, 2.Fikirler, 3.Halka inandırıcılık, 4.Liderlik, 5.Projeler Beklentimiz, siyasetçilerimiz toplumu germeden yumuşak mesajlar içererek seçim atmosferini içermektir. Sözlerimizi Cemil Meriç'in tam bugün için geçerli olan sözüyle tamamlayalım: ''En büyük ihtiyacımız hoşgörü, en büyük düşmanımız önyargıdır.''
Beğendim
0
Sevdim
0
Beğenmedim
0
Üzgün
0
İnanılmaz
0

VİDEO

SON DAKİKA

ÇOK OKUNANLAR

© 2020 www.karadenizgazete.com.tr | Karadeniz Gazetesi bir Güçlü Ticari Ve Sınai Ürünler Pazarlama Ticaret Ve Sanayi Anonim Şirketi ‘dir.

Giriş Yap