SON DAKİKA



Haber > Gündem > Geçmişten günümüze Avrupa'nın Türk düşmanlığı (1)

Geçmişten günümüze Avrupa'nın Türk düşmanlığı (1)

30 Mart 2017 Perşembe - 08:29








osman1

Batı’da yaşanan olayları görünce “Türk’ün Türk’ten başka dostu yoktur” sözünün yeniden gündeme gelmemesi mümkün olmuyor.

Bu söz her ne kadar bizi Batı’dan soyutlayan, kendimizi ötekileştiren bir söylem olsa da tarihi açıdan değerlendirildiğinde yanlış bir söz, yanlış bir iddia olmadığı açıkça hep belli oldu...

Zaman zaman alevlendi, zaman zaman sinsice oldu, zaman zaman da açıkça ortaya çıktı.

Türk’ün Türk’ten başka dostu olmadığı hep ortaya çıktı.


Tarihe baktığımızda gerçekten Türk’ün Türk’ten başka dostu olmadığını rahatlıkla görebiliriz. Batı’nın gözünde Türk, her zaman savaşılması, yok edilmesi gereken bir düşmandır.

Bugün bile Batı’nın Türklere bakışında pek bir değişim yoktur.

Son örneklerini görüyoruz.

Ne zaman Türk milleti başını ayağa kaldırmış, ekonomik özgürlüğünü eline almaya başlamışsa Batı hep karşısına dikilmiştir...

Ortaçağ’da bakış açıları neyse bugün de aşağı yukarı aynı...


Türkler onlara göre; barbar, vahşi, cahil, insanlığın önündeki en büyük engel, deccal, Tanrı’nın gazabı...

Batı’daki Türk düşmanlığı nedendir?

Hristiyanların gözünde Türk kelimesi neyi ifade ediyor?

Türk düşmanlığı ilk ne zaman, hangi olaydan sonra başladı?

Yüzyıllar içinde Türk düşmanlığı nasıl değişim gösterdi?


Tüm bu soruların cevabını ve fazlasını tek tek vermek için iyi bir araştırma yapma gereği hasıldı.

Çeşitli kaynaklar okuyup fotoğraflar bulup öyle de yaptım.

Kaynaklarımızla üç gün sürecek yazı dizimizle önce Türk düşmanlığının ortaya çıkışı ile başlayalım.

Batı’da Türk Düşmanlığının Ortaya Çıkışı

Türk düşmanlığı, Selçukluların 1071 Malazgirt Savaşı’yla Anadolu’ya girmesiyle başlar. Çünkü o güne kadar Orta Asya bozkırlarında göçebe olarak yaşayan, barbar diye bildikleri Türkler yüzyıllarca egemenlikleri altında olan Anadolu’ya girmişler, karşılarına bir tehdit unsuru olarak çıkmışlardır. Artık Avrupa için Türkler Orta Asya’da yaşayan uzak bir millet değildir. Yanı başlarına kadar gelmişlerdir, hem de kılıç zoruyla, topraklarını fethedip boyun eğdirerek...


Malazgirt Savaşı Avrupa’nın Türk tehdidini hissettiği ilk savaş olmuştur.

Zira Türk tehdidine ait ilk belgeler de bu dönemde yazılmış mektuplardır.

Örneğin Bizans İmparatoru I. Aleksios, 1088 yılında Papa’ya yazdığı mektupta Türklerin Müslüman bir millet olması nedeniyle Hristiyanlık için bir tehdit olduğunu, Hristiyan aleminin İslam’ın yayılmasına engel olmak için birleşmesi gerektiğini, bu nedenle haçlı seferlerinin şart olduğunu vurgulamıştır.

İmparator I. Aleksios’un Papa’ya yazdığı mektup bir başka gerçeği de çok net göstermektedir: Avrupa için Türkler 11. yüzyılda bile sadece barbar değil aynı zamanda Müslüman bir millettir.

Kısacası Batı için Müslüman denilince akıllarına sadece Türk gelmektedir. Bugün de Avrupa’nın İslam algısında değişen bir şey yoktur.


Hâlâ İslam deyince akıllarına Arap, Afrikalı vs değil sadece Türkler geliyor.

11. yüzyılın sonunda başlayan Türk düşmanlığı, Türkler Anadolu’daki yerlerini sağlamlaştırdıkça artmıştır. 14. yüzyıla gelindiğinde ise Osmanlı’nın yavaş yavaş Balkan topraklarına yönelmesiyle birlikte Türkler, Avrupa için sadece düşman bir millet değil aynı zamanda kendi varlıkları için çok ciddi bir tehdittir ve tarih, çok kısa bir zaman sonra Avrupa’nın Türklerden boşuna korkmadığını gösterecektir.

Ne zaman mı?

1453 yılında Fatih’in İstanbul’u fethedip atıyla şehrin kapısından girdiği zaman...

İstanbul’un Fethi Sonrası Türk Düşmanlığı

İstanbul’un fethi Avrupa için büyük bir sarsıntı olmuştur. Çünkü Hristiyanlığın 1000 yıllık başkenti, Ortodoks mezhebinin merkezi barbar, Orta Asya göçebesi dedikleri Türkler tarafından fethedilmiştir. Müslüman olmaları da ayrı bir utanç...

Düşünün 1000 yıllık kutsal şehrinizi, küçük gördüğünüz, aşağıladığınız, vahşi dediğiniz Müslüman Türkler fethediyor. Empati kurarsak gerçekten büyük bir utanç ve hezimet.

Fakat bu utanç ve hezimet duygusu çok yakında korkuyla karışık bir nefrete, hatta hayranlığa dönüşecektir.

Nasıl mı?

Çok ilginç bir örnekle anlatayım: 1436 yılında Sultan II. Murad, Transilvanya’ya girdiğinde Osmanlı ordusuna esir düşen komutanlardan biri... İsmi Georg von Ungarn. Esir düştükten sonra İstanbul’a getiriliyor ve 1458 yılına kadar burada yaşıyor. 1458 yılında özgürlüğüne kavuşup Roma’ya döndüğünde “Türken – Tractatus (Türklere İlişkin Deneme)” isminde bir kitap yazıyor. Kitabında, Türklerin hayatının ne kadar düzenli olduğunu, vahşi olmadıklarını ifade etmiştir fakat yıllardır beslediği Türk düşmanlığı duygusuna yenik düşmüştür.

Çünkü ona göre, Türklerdeki bu olumlu özellikler Hristiyanları Müslüman yapmak için oynanan şeytanın oyunlarıdır. İlk bakışta çok komik gelse de Batı’daki Türk düşmanlığının boyutunu anlamak için çarpıcı bir örnek. Adamlar insanlığımızı bile şeytanın bir hilesi olarak görüyor.

Gerisini siz düşünün.

Türklere Avrupa’nın bakışının nasıl olduğunu gösteren diğer bir örnek ise Viyana piskoposu Johann Fabri’nin Türkler hakkındaki sözleridir. Bakın Fabri’ye göre Türkler nasıl bir ırkmış:

“Dünyada yaş ve cinsiyet ayrımı yapmadan çocuk yaşlı herkesi kesen, hatta ana rahmindeki bebeği bile katleden Türkler kadar acımasız ve kaba bir ırk yoktur” (“Turkey, Sweden and the EU Experiences and Expectations”, Report by the Swedish Institute for European Policy Studies,Nisan 2006, s. 6)
osman2
Johan Fabri

***

osman3

Türkleri bebek katili olarak gösteren 16. yüzyıla ait bir çizim

15.
yüzyılın sonunda Avrupa için Türkler çok büyük bir tehdittir. Hatta tanrının kendilerine verdiği bir cezadır. Deccalın ta kendisidir. Abarttığımı düşünüyorsanız yanılıyorsunuz. Yüzyıllar boyunca peş peşe gelen yenilgiler, Avrupa’nın gözünde Türklerin deccal olarak algılanmasına neden olmuştur. Yüzyıllar süren tembelliklerinin tanrı tarafından Türklerle cezalandırıldığını düşünmüşlerdir ve bu düşünce Hristiyanlarda Müslümanlara karşı birlik olma duygusu yaratmıştır.

Türklere karşı birlik duygusuna en güzel örnek Kutsal Roma-Germen İmparatoru 5. Carl’ın Papa VI. Hadrianus’a yazdığı mektuptur. 1523 yılında Sessa dükü vasıtasıyla Papa’ya yolladığı mektupta Papa’dan Türklerle savaşmak için askeri yardım istemiş, Macaristan, Rodos, Napoli ve Sicilya krallıklarının Türklere karşı mutlaka korunması gerektiğini, bu amaçla Papa’nın donanmasıyla İspanya donanmasının birlik olması gerektiğini ifade etmiştir. Papa VI. Hadrianus ise kralın teklifine şöyle cevap vermiştir:

“Hristiyan dünyasının Türklerle beraberce mücadele edebilmesi ve Hristiyan prenslikleri arasında bir barış anlaşması imzalanması için her şeyi yapacağım” (Paulino Toledo, “Osmanlı – İspanyol imparatorluklarında Dünya İmparatorluğu Fikri: 16. Yüzyıl”, Pablo Maritn Asuero (ed.), İspanya – Türkiye: 16. Yüzyıldan 21. Yüzyıla Rekabet ve Dostluk, İstanbul, Kitap Yayınevi, 2006, s. 15 29)

Düşünün, Avrupa’nın en büyük siyasi lideriyle dini lideri Türklere karşı ittifak yapıyor. Sadece bu örnek bile 16. yüzyılda Türklerin gücünü ve Avrupa’nın Türkler karşısındaki güçsüzlüğünü göstermektedir.

DEVAMI YARIN...

Beğendim
0
Sevdim
0
Beğenmedim
0
Üzgün
0
İnanılmaz
0

VİDEO

SON DAKİKA

ÇOK OKUNANLAR

© 2020 www.karadenizgazete.com.tr | Karadeniz Gazetesi bir Güçlü Ticari Ve Sınai Ürünler Pazarlama Ticaret Ve Sanayi Anonim Şirketi ‘dir.

Giriş Yap