SON DAKİKA



Haber > Gündem > Dünya beşten daha büyük ve büyük tarafta Türkiye v

Dünya beşten daha büyük ve büyük tarafta Türkiye v

04 Eylül 2016 Pazar - 10:30








1971-1980 yılları arası Türkiye'de sol ve muhafazakar gençliğin en moda kullandığı sloganı "Kahrolsun Amerika!" Merhum Başbakan Necmettin Erbakan, konuşmalarında sık sık "Amerika'ya git demekle, Amerika gitmez. Amerika'ya kahrolsun demekle, Amerika kahrolmaz. O zaman nasıl olacak?" derdi. "Milli harp sanayini, ağır sanayini kuracaksın. Fabrika yapan fabrikalar yapacaksın. Ağır sanayini kuracaksın ve de en önemlisi siyonizmi ve onun oyunlarını bileceksin. Yıllar önce Suriye'yi bölecekler, sırayı Türkiye'ye getirecekler" demişti Erbakan Hoca. Şu anda o günleri bize yaşatmak istiyorlar. Türkiye'nin, 15 Temmuz FETÖ sürecinden bugüne kadar mücadele ettiği bütün alanlarda karşısında Amerika olduğu bir gerçektir. FETÖ'nün başı Angola'da yaşamıyor, Amerika'da yaşıyor. PYD ve PKK gibi terör örgütünün arkasında Amerika’nın olması ilişkileri zor noktaya taşıdı.

ATEŞOĞLU'NUN ANALİZİ

Amerika, coğrafi olarak komşumuz değil ama komşularımızla ilişkilerimizi hatta dünyanın komşuluk ilişkilerini bozan bir devlet durumunda. 1966 yılından beri Türkiye'de dindarlık kisvesi adı altında FETÖ adında hem darbe örgütü hem hem de gizli terör örgütü besledi. Amerika'da başkan kim olursa olsun uzun vadeli projeleri değişmiyor. Türkiye kimsenin kendine verdiği yaşama hakkını kabul eden bir devlet değil. AK Parti'nin iktidara geldiği 2002 yılından itibaren bu böyle oldu. Türkiye iyi komşu ilişkilerini her devletle şahsiyetli yürütmek isteyen bir durumdadır. Amerika da olsa. Artık Amerika ya bizimle seviyeli komşuluk ilişkisini adam gibi yapacak ya da Türkiye'nin komşuluğunu kaybedecek. Yıldız Tekniz Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü Başkanı Prof. Dr. Nurşin Ateşoğlu'nun 15 Temmuz ve Fırat Kalkanı Operasyonu bağlamında Türkiye-ABD ilişkilerini değerlendirmesi çok anlamlı bir analiz oldu:

TIKANIKLIK YAŞANMAKTAYDI

Türk-Amerikan ilişkileri uzun süredir birçok nedenden ötürü ciddi tıkanıklık yaşamaktaydı. Ancak Ankara ile Washington’u doğrudan karşı karşıya getiren son ciddi hadise, 15 Temmuz 2016 tarihli başarısız darbe girişiminin arkasında Fethullah Gülen Terör Örgütü’nün (FETÖ) olduğunun teşhis edilmesiyle birlikte meydana geldi. Ankara, ABD-Pensilvanya’da ikametgâh eden örgüt elebaşısının, Suçluların İadesi Anlaşması kapsamında Türkiye’ye iade edilmesini talep edince konu Washington ile Ankara ilişkilerinin, en hafif deyimle tatsızlaşmasına neden oldu. Aslında ABD’nin başarısız darbe girişimi karşısındaki tavrı Türkiye’de hem siyasi çevrelerde hem de kamuoyunda ciddi bir hayal kırıklığı yaratmıştı. Hepimizin bildiği o yakın tarih şeceresine dönecek olursak; darbe gecesi Washington darbeyi kınamakta 2.5 saat kadar gecikmiş, stratejik müttefiki olan Ankara’yı destekleme ziyaretinde bulunmak için yaklaşık bir ay beklemişti.


TÜRKİYE'YE YEŞİL IŞIK

Darbe teşebbüsünün gerçekleştiği gece, ABD yetkililerinin Türk demokrasini destekleyici ifadeler yerine, ülkenin istikrarının ve düzenin korunması gerektiği yönünde ifadeler kullanmış olmaları unutulmuş değil. Tüm bunlara rağmen Biden’ın ziyaretinde takındığı tutum ve benimsediği söylemden anlıyoruz ki, 15 Temmuz’da gerçekleştirilen darbe girişimine karşı halkın demokrasiye kuvvetle sahip çıkması ve bu kararlılığının benzer şekilde hükümet ve muhalefet partileri tarafından da desteklenmiş olması - ve en önemlisi FETÖ ile mü
cadelede Türkiye Parlamentosu’nun hükümete yeşil ışık yakmış olması- Washington nezdinde not edilmiş. Bu durumda soru şu: Reel politik karşısında retoriğini ayarlamakta ustalaşmış Washington politikası, özgürlük ve demokrasi gibi değerlerin korunmasının söz konusu olduğu bir durumda, üstelik müttefikinin anayasal düzeni tehlike altındayken neden felç geçirdi? Bu soruya cevap verebilmek için Ankara ve Washington’un Suriye’de nerede durduğuna bakmak gerekir.

SURİYE'DEKİ DAİŞ VARLIĞI

Geçtiğimiz altı sene içinde Suriye krizi, iç savaş sularına doğru evrilirken, yani giderek daha kanlı ve tehlikeli hale gelirken, ABD ve Türkiye arasında ciddi görüş farklılıkları da ortaya çıktı. Ankara’nın yaşadığı en önemli hayal kırıklığı, ABD’nin Türkiye’nin yaşadığı Suriye odaklı sert ve yumuşak güvenlik sorunları karşısında duyarsız kalmış olmasıydı. Duyarsızlığın doruk noktası Suriye’nin kuzeyinde Washington destekli bir PYD koridorunun oluşmak üzere olmasıydı ki bu koridorun Ankara’nın kırmızı çizgisi olduğu bizzat Washington tarafından bilinmekteydi. İki müttefik ülke, Suriye’deki DAİŞ varlığı ile nasıl mücadele edilmesi gerektiği konusunda da anlaşamıyorlardı. Aslında 2013’ten itibaren Türkiye bu mücadeleye nasıl katkıda bulunabileceğiyle ilgili alternatif planları ABD’ye sunuyor ve Amerika’nın benimsiyor göründüğü mücadele yönteminin etkili olmakta yetersiz kalacağını vurguluyordu.

FIRAT KALKANI OPERASYONU


Güven tazelemek kolay değil, yine de ABD’nin, Cerablus’un DAİŞ’ten temizlenmesini hedefleyen Fırat Kalkanı Operasyonu’nu övmesi ve PYD/YPG’nin Fırat’ın doğusuna geçeceğini açıkça ifade etmesini yabana atmamak gerek. Şüpheciler şunu iddia ediyorlar: Aslında Washington, Suriye odaklı stratejisinde DAİŞ ile mücadeleye vermiş olduğu öncelik nedeniyle Ankara’nın operasyonunu desteklemekte bir sakınca bulmamıştır. Ki şüpheciler bu noktada haklı, ABD 2013’ten itibaren Suriye’deki trajediyi sadece DAİŞ ile mücadele gözlüklerinden gördü. Bununla beraber Washington önemli bir retorik değişikliğine giderek PYD’nin Fırat doğusuna çekilmemesi halinde Suriye’deki mücadelede Kürt unsurları desteklemeyeceğini ilk kez kamuoyunda açık biçimde dillendirmiştir.

SURİYE'NİN TOPRAK BÜTÜNLÜĞÜ

Unutulmamalı ki Ankara özelde sınır güvenliğini sağlamak, genelde de Suriye toprak bütünlüğünü garanti altına almak adına Fırat Kalkanı Operasyonu’na başladı, yani bu operasyon hem DAİŞ hem de PYD/YPG/PKK menşeili terör tehdidini bertaraf etmek için sürdürülüyor. Türkiye, Cerablus operasyonunun başından itibaren sergilediği askeri performansla Suriye odaklı DAİŞ ve benzeri terörist gruplarla mücadelesinde ne kadar kararlı olduğunu kanıtlamıştır. Washington’un Cerablus operasyonundan çıkarması gereken sonuçlardan biri, Türkiye’nin PYD, PKK ve DAİŞ kadar FETÖ terör hareketini de kendisi için ciddi bir güvenlik tehdidi olarak gördüğüdür. Bu nedenle Washington’un Ankara’nın Fırat Kalkanı meselesinde DAİŞ ve PYD konusunda göstermiş olduğu kararlılığı FETÖ ile mücadelesinde de göstereceğini ve bu konunun ABD ile müzakerelerde ikinci plana itilmesini asla kabul etmeyeceğini görmesi gerekmekte." Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın dediği gibi dünya beşten büyük. Bunun içinde Amerika'daki var. Büyük tarafta Türkiye var.

Beğendim
0
Sevdim
0
Beğenmedim
0
Üzgün
0
İnanılmaz
0

VİDEO

SON DAKİKA

ÇOK OKUNANLAR

© 2020 www.karadenizgazete.com.tr | Karadeniz Gazetesi bir Güçlü Ticari Ve Sınai Ürünler Pazarlama Ticaret Ve Sanayi Anonim Şirketi ‘dir.

Giriş Yap