Cumhurbaşkanı Erdoğan mutat muhtarlar toplantısında ne dedi? "’Tayyip Erdoğan gitsin’ demek, 'Bizim tüm siyasetimizi, tüm çalışmalarımızı, üzerine bina ettiğimiz milletimizin, bayrağımızın, vatanımızın, devletimizin tek olması anlayışı yıkılsın' demektir" Yani ne diyor? ‘’Bana karşı çıkmak, devlet yıkılsın demektir!’’ Hangi demokrasi ve hukuk anlayışında, devletin varlığını kendi varlığına eşdeğer tutan böyle bir yaklaşım var? Devletin varlığını kendi varlığınıza eşdeğer tuttuğunuzda; size muhalefet eden, sizin gibi düşünmeyen insanları da devleti yıkmaya çalışan hainler, teröristler gibi görür, gösterirsiniz. Kuşkusuz ki, dünyada böyle devletler vardır ve tarihte çok olmuştur. Yani kişinin varlığı ile var olan devletler! Bunlar monarşik, otoriter, oligarşik, faşist ya da tiran yönetimlerdir.

TEHDİT İKTİDARSA!

Kimileri Erdoğan’ı alkışlayabilir, kimileri de eleştirip siyaseten ona karşı mücadele edebilir. Bu demokrasinin, çok sesliliğin, çağdaş hukukun üstün olduğu bir Cumhuriyet’in gereğidir. Ama ülkenin-devletin karşı karşıya olduğu tehditleri, terör ve bölünme tehlikesini, siyasal iktidara (devlete değil) karşı olmak üzerinden tanımlarsanız, ne ülkeyi koruyabilir ne de iç barışı sağlayabilirsiniz. Tam tersine, bugün pek çok insan, Erdoğan yönetiminin yanlış politikaları nedeniyle devletin büyük tehdit altında olduğunu düşünüyor.

SİYASETÇİLER GİDER, DEVLET KALIR

Koca devleti bir kişinin siyasal varlığıyla açıklamaya kalktığınızda, orada demokrasi, çok seslilik, muhalefet, hukuk kalmaz. O ülke karanlığa gömülür. Günahlarıyla, sevaplarıyla; doğrularıyla, yanlışlarıyla siyasetçiler gelip geçer. Ancak önemli olan ülkenin-devletin, halkın-toplumun çıkarlarına uygun, bağımsız, özgür ve barış içinde yaşamını sürdürebilmesi. Türkiye Cumhuriyeti, Erdoğan ya da başka bir kişinin gitmesiyle yıkılacak kadar sakat mıdır? Atatürk, İnönü, Özal, Demirel, Ecevit, Erbakan gitti de devlet mi yıkıldı?

DEVLETİ YÖNETENE DÜŞEN

Siyasetçilere, devleti yönetenlere düşen, ülkelerinin çıkarlarını, güvenliğini tehlikeye atmak, halkını baskıcı ve karanlık bir yönetime mahkum etmek olmamalı. Siyasetçilere düşen, devletin-ülkenin varlığını kendi varlığına bağlayarak, gerilim yaratarak, ‘’Ben yoksam tufan’’ demek hiç olmamalı. Siyasetçilere, hele devlet insanına düşen, herkesi kucaklamak, yanlışta ısrar etmemek, sandık desteğiyle aldığı ‘tüm halkı temsil etme, devleti yönetme, Anayasa’yı gözetme sorumluluğunu, yeminine bağlı olarak’ yerine getirmek olmalıdır.

ATATÜRK VE ANLAYIŞ FARKI

Türkiye Cumhuriyeti kurucusu Atatürk şöyle diyor; ‘’Benim naçiz vücudum elbet bir gün toprak olacaktır. Fakat Türkiye Cumhuriyeti ilelebet payidar kalacaktır.’’ Birisi devletin varlığını kendi varlığına bağlıyor, diğeri ise kurduğu devleti halka ve gençliğe emanet ediyor. İşte aradaki anlayış farkı bu kadar derin. Türkiye Cumhuriyeti, bir siyasetçinin emekli olmasıyla yıkılmaz, ama yanlış, maceracı, gerçeklikten uzak ve ülke çıkarına aykırı politikalar bir devleti yıkabilir.